AKP Sözcüsü: Yürütme, yasama bizdeyken başkanlık istiyorsak sistem peşindeyiz

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, "Yürütme, yasama bütün güç bizdeyken bile değişiklik arıyorsak, demek ki istediğimiz daha fazla güç değil, daha iyi bir sistem" dedi.

Mevcut sistemin dayandığı dinamiklerin cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ortadan kalktığını iddia eden AKP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, "Yürütme, yasama bütün güç bizdeyken bile değişiklik arıyorsak, demek ki istediğimiz daha fazla güç değil, daha iyi bir sistem" diye konuştu. Resmi görüşlerinin başkanlık sistemi olduğunu belirten Ömer Çelik, "Kuvvetler ayrılığı ortadan kalkacak diye yeni sistem tartışmalarının önünü tıkamaya çalışanlar bilsinler ki ortada bir kuvvetler ayrılığı yok. İktidar partisi yasamayı da alıyor, yürütmeyi de alıyor eline" görüşünü dile getirdi.

Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan'a konuşan Ömer Çelik'in değerlendirmelerinden bazıları şöyle:

Aynı parti içinden çıkmış Cumhurbaşkanı ve Başbakan da olsa bu tamamen iyi niyetle yürür. Şimdi de öyle oluyor. Netice itibarıyla sadece Cumhurbaşkanlığı makamı açısından değil, Başbakanlık makamı açısından, bakanlar açısından bütün yetki-sorumluluk dengesinin net bir şekilde tanımlanması gerekiyor. Bu sistemde parlamento denetim görevini yapamıyor. Kuvvetler ayrılığı ortadan kalkacak diye yeni sistem tartışmalarının önünü tıkamaya çalışanlar bilsinler ki ortada bir kuvvetler ayrılığı yok. İktidar partisi yasamayı da alıyor, yürütmeyi de alıyor eline. 

-Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında sistemden kaynaklanan ciddi tıkanıklıklar, çatışmalar oldu mu bugüne kadar?

AK Parti’nin kurucu lideriyle şu anki Genel Başkanı arasında ontolojik bir çatışma var ya da siyasi açıdan bir karşı karşıya gelme var gibi değerlendirmeler söz konusu değil. Ama tabii ki farklı yaklaşımlar olur. Bunu tabii karşılamak gerekir. 

Bu farklı yaklaşımların içerisinde de Cumhurbaşkanımızın bunca yıllık bir liderliği, siyasi tecrübesi var. Genel Başkanımızın Başbakan olarak yürüttüğü işler var. Dolayısıyla her ikisi de ifade ediyor ki bu sisteme bir çekidüzen verilmesi lazım. Yani her iki zaviyeden de bu tespit ortak bir tespittir. Varoluşsal bir çatışma olması ve bunun bir krize dönüşmesi gibi bir şey bizde söz konusu olmaz. 

-Başkanlık konusunda referanduma gidilirse sonuç ne olur?

Biz anketler açısından baktığımızda bir sorun görmüyoruz. Ama bizim yaklaşımımız şudur: Toplumun talep etmediği, talebin olgunlaşmadığı bir siyasi temsil peşinde koşmayız biz. Biz toplumda bu talebin olgunlaştığını görüyoruz. Kuşkusuz orada bizim resmi görüşümüz başkanlık sistemidir. Ama başkanlık sistemini indirgeyerek anayasa konuşulmasını da doğru bulmuyoruz. 

-Yeni anayasa çalışmasının Başkanlık konusunda tünelin ucundaki ışık görülmediği için zamana yayılacağı iddiaları...

Cumhurbaşkanımız parlamentoda oluyorsa olur, son kararı millet verir diyor. Çünkü oradaki doğru yaklaşım şu: Tek başına parlamentonun karar vermesi de yetmez, muhakkak milletin geniş mutabakatla onayı gerekir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın hassasiyeti şu: Şahsıyla sınırlı tartışılmasını istemiyor. Kendisinin kullandığı yetkiler açısından baktığımızda hiçbir sorun yok. Bu telaş meselesi değil, öyle algılatmak istiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız da en geniş tartışma düzeniyle birlikte yürütülmesini istiyor. En büyük hassasiyeti, kişilerin ötesinde bir tartışma yapılsın. Kuvvetler ayrılığıyla, denge-denetlemeyle ilgili bir sistem tartışması yapılsın. Biz kendi takvimimizi koyduk, mayıs sonuna kadar bu taslak oluşacak dedik. Takvimde hiçbir aksama yok, halen geçerlidir. Toplantılar ritmi içerisinde devam ediyor, yazım başlamıştır. Yeni yasama dönemine kalır mı konuşuruz. Ancak zamana yayma diye bir şey söz konusu değil. Takvimimiz aynen işliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız partide yürüyen tartışmaları, diğer tartışmaları izliyor. Başkanlık sistemine indirgemekten ziyade yeni anayasa temelinde konuşulması gerektiğini biliyor, bize söylediği de budur. 

'BU SİSTEMLE 2023'E ULAŞAMAYIZ'
Biz eğer güç peşinde koşsak deriz ki yasama da bizde, yürütme de bizde, o zaman mesele yok. Halbuki biz daha iyi sistem açısından bakıyoruz. Kuşkusuz yürütme gücü bizde, yasama gücü de bizde. Bütün bu güç bizim elimizdeyken bile biz sistemde değişiklik istiyorsak demek ki istediğimiz şey daha fazla güç değil, daha iyi bir sistem. Eğer biz daha fazla bir güç isteyecek olsak, şu anki durumun bize verdiği gücü hiçbir sistem değişikliği veremez. Ve biz daha iyi bir sistem istiyoruz, daha çok güç istemiyoruz. Hatta belki arzu ettiğimiz daha iyi bir sistem önerimiz ortaya çıktığında görülecek ki şu ankinden belki kurumlarımız daha az güce sahip olacak. Parlamento, başkan daha az bir güce sahip olacak. Ama bu sistemin bizi 2023 hedeflerine ulaştırmasına imkân yok. Meseleyi kişiselleştirenler de görecekler ki aslında şahsi bir şey eğer isteniyorsa, yani Sayın Cumhurbaşkanı’nın şahsına indirgenmiş bir arayış olsa ya da AK Parti’nin güç arayışına indirgenmiş bir tartışma olsa, şu anda Cumhuriyet Halk Partisi’nin başkanlığı savunması, bizim de bu sistem değişmesin diye uğraşmamız gerekirdi esasında. Çünkü onlar açısından belki yegâne iktidar olma ihtimali bir başkanlık sisteminde ortaya çıkabilecektir. Halbuki biz değiştirmek istiyoruz, CHP karşı çıkıyor. 

DOKUNULMAZLIKLAR
AK Parti’nin siyaseti satranca benzer, oyunun kuralları, mantığı belli. CHP’ninki tavlaya benzer yani zar nasıl gelirse. Şimdiden CHP’nin bir blok olarak hareket etmeyeceği bilgileri dışarıya yansıyor. AK Parti blok olarak teklifinin arkasında duracaktır. (HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının terörle mücadelede maliyeti olacağı yorumları konusunda) HDP kendisi şu anda Kürt sorunuyla ilgili her türlü demokratik tartışmanın üzerinde maliyet üretiyor. Bazı HDP milletvekillerinin Kandil’den daha fazla teröre destek veren beyanatları var. Bu maliyeti yaratanlar bizatihi HDP’nin kendisidir. Terörist cenazesine gitmek bırakın parlamenterlik vasfıyla, vatandaşlık vasfıyla bağdaşmayan, suç ve ceza gerektiren şeyler.