Dünya Kupası: Ve kazananlar...

Sinan Odabaşı

Kupa başlamadan önce, aralarında benim de olduğum sol kanat futbolseverler ve özellikle dünya kupası müptelaları, kamuoyunun duyarlı kesimlerinden hoşgörü beklemişlerdi. Brezilya'da, turistik gelir beklentisiyle kira fiyatlarının artması sonucunda evsiz kalan yüzbinlerce insan olduğunu, en çok birkaç bin taraftarı tribüne çekebilen takımların olduğu kentlere 50.000 kişilik stadyumlar inşa edilerek savurganlık yapıldığını, bu savurganlık yüzünden, zaten azgelişmişliğinden şikayet edilen ulaşım ve sağlık alanlarındaki kamu hizmetlerinin düzeltilmesine aktarılması gereken kaynakların heba edildiğini, bunu protesto eden insanların sokaklara döküldüklerini ve nihayet, sokaklara dökülen Brezilyalı kardeşlerimizin sık sık polis şiddetine maruz kaldıklarını biliyorduk zaten. Öte yandan Dünya Kupası biricikti, hiçbir Kupaya katılmamış ve muhtemelen katılamaycak olan Bangladeş'ten, Orta Asya'nın steplerinde hayvan otlatan Kırgız çobanlarına ve Avrupa'nın hali vakti yerinde orta sınıflarına kadar hemen herkesin ortaklaştığı başka bir fenomen yoktu gezegenimizde.

Kupa bittiğine ve ben de ilk günlerde bu sözü vermiş olduğuma göre, esas meselelere gelebiliriz. Post-Brezilya değerlendirmelerimizin ilkini kazananlara ayıralım. Öncelikle not etmek gerekiyor ki, Almanya hem iyi oynayıp tereddütlere yer bırakmadan ve rakiplere saygıda kusur etmeden şampiyon olarak, milli takımının son 8 yıllık yükselişini taçlandırmış oldu, hem de özellikle 1980'li ve 1990'lı yıllarda sporseverler arasında milli takımlarına karşı oluşan antipatiyi büyük ölçüde giderdi. Bunun yanı sıra, şampiyonluğun, Bundesliga'nın uluslararası yayın hakları fiyatını yükseltmesi ve ülke futbolunu yönetenlerin uzun yıllardır hayalini kurduğu üzere, bu alanda Almanya profesyonel futbol ligini, Premier League ve La Liga seviyesine çıkartması beklenebilir.

Kupanın bir büyük kazananı daha var, o da elbette ki "kasa her zaman kazanır" kuralı uyarınca FIFA. Aslında hemen her icraati türlü skandallar barındıran bir kurumun başarılı addedilmesi pek mümkün değil, ne var ki, bu FIFA baronlarının umrunda da değil zaten! Bir kurum düşünün ki, aldıkları ücretler ve diğer gelirleri hiçbir zaman net olarak bilinmeyen 27 kişiden oluşan icra kuruluyla yönetilsin ve yalnızca Brezilya 2014 FIFA Dünya Kupası vesilesiyle 9 Milyar Türk Lirasından fazla gelir elde etmiş olsun. Denetim ve şeffaflıktan bu kadar uzak olununca, kitlesel protestolara maruz kalmak da, araştırmacı gazetecilerin ortaya çıkardığı yolsuzluklar da, Blatter'in ekranda her belirişinde duyulan yuhalamalar da, yöneticiler tarafından yarabbi şükür nidalarıyla karşılanıyor. Bu arada, bu muazzam gelirin yaklaşık olarak yalnızca %10luk diliminin katılan ülkelerin federasyonlarına aktarılacağını da hatırlatalım.

Hollanda'nın bir önceki şampiyon İspanya'yı darmadağın ederek 2010'daki standardını koruması, Kolombiya'nın tarihinin en başarılı ve saygı uyandıran performansını ortaya koyması, Şili'nin uzun yıllar sonra adından söz ettirmesi, Kosta Rika'nın verimli oyunuyla, kupanın kağıt üzerinde en zorlu gözüken, ancak barındırdığı takımların, bir 1960'lar deyimiyle "kağıttan kaplan" oldukları ortaya çıkan grubundan yükselmesi, bu takımları da farklı ölçeklerde başarılı kılan unsurlar oldu. Arjantin her ne kadar finale çıkarak yaklaşık 200.000 yurttaşıyla Rio'ya çıkarma yapmış da olsa, turnuva tablosunun daha zayıf olan tarafından gelmesine rağmen oynadığı oyunla göz doldurmadı. Bir bakıma, 2002'de pek de iyi oynamadan güle oynaya finale çıkan Almanya'yı hatırlattı.

En büyük kaybedenin Brezilya olduğunu söyleyebilir miyiz? Daha önce Dünya Kupası ya da Olimpiyat Oyunları düzenleyen birçok ülkenin yaşadıkları mali sorunlarla nasıl baş edeceklerini şimdiden kestirmek pek kolay değil. Ancak şurası açık, favelalardaki gariban çocukların canlarına kast edecek noktaya kadar ulaşan polis şiddetinin sonucunda, tarihinin en kötü turnuvalarından birisini geçiren ve yine tarihindeki en ağır yenilgiyi alan bir milli takımları olduğu gerçeğiyle baş başa kaldılar.

İngiltere mi, hani şu dünyanın en değerli ve en bilmem ne futbol ligine sahip olan ülke, sahi ne yaptı onlar?