Başka şeyler hayal etmek: Yaşin'i, eşitliği, Sovyetler’i

Bugün Dünya Kupası’nda yarı final günü. İki komşu ülke, sömürgeleştirdikleri birçok ülkeden devşirdikleri futbolcuları sahaya sürmek yolu ile Fransa ve Belçika, finale çıkmak için mücadele verecek. Ancak biz bugüne, bu tarihe bakarken yalnızca bir yarı final müsabakası görmüyoruz. 10 Temmuz, işçi sınıfının ana vatanı, spor ülkesi Sovyetler Birliği için oldukça önemli bir gün.

İsmail Sarp Aykurt

Bugün Dünya Kupası’nda yarı final günü. İki komşu ülke, sömürgeleştirdikleri birçok ülkeden devşirdikleri futbolcuları sahaya sürmek yolu ile Fransa ve Belçika, finale çıkmak için mücadele verecek. Futbol "otoritelerine" göre ise bu eşleşme bir Dünya Kupası kazananı çıkartmanın en büyük adresi konumunda. Ancak biz bugüne, bu tarihe bakarken yalnızca bir yarı final müsabakası görmüyoruz. 10 Temmuz, işçi sınıfının ana vatanı, spor ülkesi Sovyetler Birliği için oldukça önemli bir gün. 10 Temmuz 1960 günü Avrupa kıtasında milli takımlar nezdinde düzenlenen ilk kupanın final günüydü. Bu ilk kabul edilen organizasyona Avrupa Uluslar Kupası denmiş ve bu ilk kupanın yarı final ve final maçları bugünün Dünya Kupası yari finalisti Fransa’da oynanmıştı.

1950’li yılların ortalarındaydık.

Savaşın yaralarını henüz tam olarak saramayan Sovyetler Birliği, soğuk savaş döneminin de keskin bir biçimde hissedildiği bir konjonktürde katılıyordu turnuvaya. Dönemin siyasi atmosferi de oldukça sert ve gerilimliydi. Komünizm karşıtı cephe, Sovyet sosyalizmine karşı bir izolasyon kampanyası da başlatmıştı ve pek tabii futbol da bundan nasibini alıyordu. İlginç bir şekilde, Batı Almanya, İngiltere ve İtalya gibi başroldeki piyasacı ülkeler birer birer turnuvadan çekiliyor, kendilerince ve sanki bir ‘yalnızlaştırma’ politikası kurguluyorlardı futbola ve işçi sınıfının ülkesine karşı da.

Avrupa Uluslar Kupası adı verilen turnuvanın ilk organizasyonu işte tam da bu nedenlerle, beklenen ilgiyi bulamaması nedeniyle, az daha başka bir zamana havale edilecekti. Çünkü turnuvaya eleme
turları dâhil olmak üzere minimum 16 takımın katılması öngörülmüştü. Ancak turnuvaya gelmek istemeyen ülkeler olduğu ortaya çıkmıştı. Bunlar daha önce bahsi geçtiği gibi Britanya ülkeleri ile İtalya, İsveç ve Federal Almanya idi. Yine de ve her şeye rağmen 17 takım turnuvaya katılmaya ikna olmuştu ve kısa zamanda eşleşmeler belirlendi. Kura çekimi, o sıralarda 1958 Dünya Kupası oynanırken yapıldığından pek rağbet görmese de Avrupa futbolunun en büyük turnuvası artık olgunlaşıyordu demek mümkün.

2 sene evvel, 1956 senesinde konuşulan şeylerin başında ise Avustralya’nın önemli merkezlerinden Melbourne’de düzenlenen Yaz Olimpiyatları’nda altın madalyaya ulaşan Sovyet futbol takımı vardı. Lev Yaşin, Valentin Ivanov, Igor Netto, Nikita Simonyan ve Eduard Streltsov gibi futbolcuların öne çıktığı olimpiyatlarda Sovyetler Birliği finalde Yugoslavya’yı yenmiş golü ise Anatoli İlyin atmıştı.

1958’deki Dünya Kupası’nda çeyrek finale gelen 8 takımdan 7’si Avrupalıydı. Bunun 2018 Dünya Kupası yarı finallerine benzerliği dikkat çekici aslında. Her ne kadar yarı finale yükselen takımların
kadrolarında Afrika kökenli sayısız futbolcu bulundurulsa da ülkeler Avrupa ülkeleri. Ve bir Dünya Kupası daha Avrupa kıtasının hegemonyası altına girmiş görünüyor. Bir küçük not; Sovyet futbol
takımı 1958 Dünya Kupası’nda beklentilerin altında kalarak İsveç’e eleniyor ve turnuvaya çeyrek finalde veda ediyordu.

1960 Avrupa Şampiyonası elemeleri artık başlıyordu. Sovyetler Birliği bu şartlarda katıldığı turnuvada, ilk turda başka bir sosyalist ülke Macaristan’ı geçti. İlk maç, 28 Eylül 1958’de oynandı. Moskova Lenin Stadyumu’nda 100 bin kişinin izlediği maç şampiyona tarihinin ilk maçı olarak tarihe geçti. Kadrosunda "revizyona" giden Sovyetler maça hızlı başladı, İlyin’in attığı golle öne geçti. 20. dakikada Metreveli ve 32. dakikada ise bu kez Ivanov’un attığı goller ile ilk yarı bariz bir farkla Sovyetler Birliği lehine sona eriyordu. İkinci yarı, Macarların Göröcs ile bulduğu gol umutları ikinci maça taşıdı. Ancak güçlü Sovyet takımı bu fırsatı Macaristan’a vermedi ve ikinci maçta, Macaristan’daki 78 bin seyirci önündeki maç Sovyetler lehine 1-0 sona erdi. Golü atan ise Yuri Voynov’du. Sovyetler Birliği ilk Avrupa Kupası’nda son sekize kalmayı başarmıştı.

O dönemlerde faşist uygulamalar ile inim inim inleyen İspanya, turnuvaya katılan ülkelerden bir tanesiydi. Ülkeyi faşist bir diktatörlük ile "yöneten" Franco, çekilen kurada SSCB ile eşleşmesi sonrasında yorumlar bu eşleşmenin bir "erken final" olduğu şeklindeydi. Ancak maç hiç oynanmadı. Futbol federasyonları karşılıklı olarak Sovyetler Birliği ve İspanya’da oynanacak maçları bir takvim
içerisine yerleştirse de durum değişmedi. Faşist Franco Sovyet "antipatisi" yüzünden İspanyol takımının işçi sınıfının güzel ülkesine gitmesine engel oldu. Bu durum ise, Sovyetler Birliği’ni hükmen
yarı finalist yapıyordu. Turnuvada SSCB ile karşılaşmayı reddeden, Sovyet insanının aydınlık yüzlerine katlanamayan Franco’nun İspanya’sı, turnuva dışında kalmıştı. 1960 Futbol Şampiyonası’nın en yakıcı olaylarından biri de kuşkusuz buydu.

Turnuvaya faşizmin gölgesi düşmüştü.

Yarı finallere doğrudan çıkan Sovyet takımının rakibi ise Çekoslovakya oldu. Artık yarı final ve final karşılaşmaları önceden planlandığı gibi Fransa’ya nakil oldu. Marsilya’nın ünlü Velodrome Stadı’ndaki maç, Çekoslovakların yoğun baskısı ile başlasa da bu baskıyı kıran tüm zamanların en iyi kalecisi olduğu kuşku götürmez Lev Yaşin oldu ve ataklar, gollük şutlar Yaşin’in eldivenlerinde takıldı kaldı.

Hele ki dakikalar 34’ü gösterdiğinde Çekoslovaklar için çanlar çalmaya başladı. Sovyetler ani bir atak ile golü bulmuşlardı. Valentin Ivanov’un önce 34’te sonra ise 56’da Çekoslovakların direncini kıran golleri buluyordu. Ponedelnik skoru belirledi. Sovyetler Birliği finaldeydi!

Final için Paris hazırdı. Finalin ismi Sovyetler Birliği-Yugoslavya olmuştu. Belki de en güzel finallerden biri idi. Sosyalist ülkeler ilk Avrupa Şampiyonası’nda hem "rakip" hem de yoldaş idiler. 1956’daki olimpiyatlardan sonra bir kez daha buluşmuşlardı.

Gavril Kaçalin’in yönetimindeki Sovyet takımında önemli isimler vardı. Lev Yaşin, Givi Çoheli, Anatoli Maslenkin, Yury Voinov, Anatoli Krutikov, Igor Netto, Slava Metreveli, Valentin Bubukin, Mihail
Meshi, Valentin Ivanov ve Viktor Ponedelnik gibi isimlerle güçlü bir kadroya sahipti Sovyet takımı.

Yugoslavya da dönemin en istikrarlı kadrolardan birine sahipti. Tirnaniç, Nikoliç ve Lovriç gibi bir teknik ekibe de sahiptiler. Maç, 10 Temmuz 1960 günü tam 17 bin 966 kişinin önünde ve İngiliz
hakem Arthur Ellis’in düdük çalması ile başladı. İlginçtir ki, o dönemdeki tribünler koltuklu değildi ve stadyumların kapasiteleri de öyle azımsanacak bir noktada değildi. Ancak finalin bu kadar düşük yoğunluklu bir şekilde oynanması akla başka şeyleri getirmiyor değil. Bu sayı, bir sonraki Avrupa Şampiyonası’nın finalinde sayı düşünüldüğünde "devede kulak"tı. 1964 finali, İspanya ile Sovyetler Birliği ile oynanmış ve seyirci sayısı 79 bin 115 idi.

Maç her iki takım için de dinamik başladı diyebilmek mümkün. 43. dakikada Yugoslavya’nın golü Milan Galiç ile geldi ve ilk yarı da Yugoslavya lehine sona ermişti. Ancak 2. yarı SSCB adına golle
başladı. Sovyet takımı Slava Metreveli ile eşitliği yakalamıştı. ‘Tuna ekolünün’ yani oyunun ayağa ve sık, kısa paslarla oynandığı bu güzel sistemin her atağı duvara tosluyordu. Bu sinir bozucu olmaya
başlamıştı ancak Ne de olsa kalede Lev Yaşin vardı.

Bunun böyle olacağı bilinmiyor değildi!

90 dakika beraberlikle bitti. Hakemin düdüğü maçın ilk 30 dakikalık uzatma bölümünün geldiğini müjdeliyodu. Sovyet baskısı artıyordu her dakika. Ve sonunda 113. dakikada sol kanatta topla
buluşan Meshi, şimdilerde ise 81 yaşına giren, Rostov-na-Donu doğumlu ve Torpedo/Rostselmaş’ta yetişen Sovyet futbolcu Viktor Vladimiroviç Ponedelnik’i görmüştü. Golü atan Ponedelnik, Sovyetler Birliği’ni Avrupa Şampiyonu yapıyor, Yugoslavlar üzerinde baskı kurmaya çalışan ve envai çeşit dedikodu üreten Fransız lobisinin sesi kısılıyordu Paris’te, Parc De Princes’te…

Sovyetler Birliği 2-1 kazanıyor ve ilk Avrupa Şampiyonası’nın şampiyonu oluyordu. Bu, tarihi bir andı… Hazır, Dünya Kupası yarı finalleri öncesini yaşarken ve Dünya Kupası "dünyasız" kalmış Avrupalıların kupasına dönüşmüşken başka bir Avrupa düşünmek, hayal etmek önemlidir.

Unutmamak gerekiyor ki, 10 Temmuz 1960 günü Sovyetler Birliği futbol okulunun en önemli günlerinden birisidir. Bu yalnızca bir kupa kazanmak değildir çünkü halkların özgürleşmesinin, eşitliğin
örgütlenmesinin ve yaşlı kıta Avrupa’nın faşizmden arındırılmasının en büyük teminatı olan Sovyet insanının başka bir başarısının da küçük bir öyküsüdür.

Ve bu "küçük" öykü, yeniden yazılmayı büyük bir iştahla beklemektedir.