Merdiven altı hayatlar

Kayıt dışı çalıştırmanın çok yoğun olduğu Türkiye'de, kayıtsız çalıştırılan işçilerin en yoğun olduğu alanlardan birisi merdiven altlarında bulunan tekstil atölyeleri. Günde 15 saati aşkın zorunlu mesaiye kalan ve yaşları 14 ile 40 arasında değişen güvencesiz işçiler için hayat, karın tokluğundan ibaret.

DİHA'dan Meryem Yıldırım'ın haberi şöyle:

İLO'nun güvencesiz çalışma koşullarında kara listede bulunan ülkelerden olan Türkiye'de merdiven altı işletmeler tehlike saçıyor. İstanbul'un yoksul semtlerinde çatışma ve ekonomik nedenlerle göç eden Kürtlerin ve yoksul emekçilerin çalıştırıldığı merdiven altı tekstil atölyelerinde hiçbir güvencesi olmayan, yaşları 14 ile 50 arasında değişen güvencesiz işçiler günde ortalama 12-15 saat arasında çalışmak zorunda kalıyor. Hayat hikâyeleri yoksulluk ve göçte birleşen güvencesiz işçilerin en yoğun olduğu semtler Sultangazi, Maltepe, Gaziosmanpaşa, Esenyurt, Bağcılar olarak uzayıp gidiyor.

"Geçim derdi bizi buraya getirdi"
İstanbul'un merdiven altı bir tekstil atölyesinde çalışan Ercan Türk, Kırşehir'den göç ederek geldiği İstanbul için "Geçim derdi getirdi bizi buraya" dedi. "3 tane çocuğum var, 1984 yılından beri buradayız. Evimiz kira, bir şekilde geçinmeye çalışıyoruz. Geçim derdi işte, bizi buraya itti" diyen Türk'e faturalarını ve diğer yaşam koşullarını nasıl sağladığını sorduğumuzda "Doğalgaz ve elektrik faturaları her defasından daha fazla geldi. Her ay 40-50 lira gelen fatura bu ay 80 lira geldi" diye konuştu. Son zamanlarda üst üste eklenen vergilerin de sıkıntıya soktuğu Türk, bu fiyatlara itiraz edeceklerini söyledi.

Çocuk işçiler...
Merdiven altı tekstil atölyelerinde çalışan çocuk işçiler için durum çok daha kötü. Merdiven altı tekstil atölyelerinde çalışan çocuk işçilerden Menekşe Gürsu ve Ekrem Azbey, paraları olmadığı için okula gidemiyor. 16 yaşındaki bu iki çocuk günde 12-15 saat arasında çalışarak ailesini geçindiriyor. Liseyi dışardan okumak istediğini söyleyen Azbey atölyede ütücülük yapıyor. "Okulu sevmediğim için okumadım" diyen 16 yaşındaki küçük tekstil işçisi Gürsu ise evin en küçüğü olmasına rağmen evin geçimine katkıda bulunmak için elinden geleni yaptığını belirtti. Muşlu, Kürt bir ailenin çocuğu olan Gürsu köyde yaşadıklarını ve geçinecek bir kaynağın olmaması nedeniyle İstanbul'a göç ettiklerini anlattı.

"Bu ne biçim büyüme ben anlayamadım"
Yoksulluk dolayısıyla Ordu'dan İstanbul'da göçen Umut Öztürk, 6 kardeşinin sorumluluğunu üstlenmiş. Hasta babasının çalışmadığını ve en büyük çocuk olarak evin geçimini üstlendiğini kaydeden Öztürk, hükümete isyanını dile getiriyor. "Türkiye ekonomide büyüyor" diyenlerin gelip yoksul semtlere bakmasını isteyen Öztürk, "Bunlar ne veriyorsa biz onu yiyoruz. Sağolsun AKP sayesinde hayatımız bitti. Hepsi AKP'nin oyunu ve uydurmacası. AKP rejimi ülkeyle insanlarla oyun oynuyor. 3 aydır ev kiramı ödeyemedim. Bu ne biçim büyüme ben anlamadım" diye konuştu.

"Kimse kimsenin halinden anlamıyor"
Atölyelerde güvencesiz koşullarda kendi deyimiyle "Ömür çürütenlerden" biri de Bitlis'li zorunlu göç mağduru Hakan Aslan. Köylerinin asker tarafından boşaltıldığını ve küçük yaşlarda göç etmek zorunda kaldığını belirten Aslan, yoksulluk içinde okula gidemeden büyüdüğünü anlattı. Askerlik yapmayacağını ve bedelli bekleyeceğini kaydeden Aslan, "Bu ülkeye askerlik yapmam. Yoksulluk içinde de olsa bedelli parasını öderim" diye konuştu. 5 arkadaşı Van'daki depremde enkaz altında kalan Aslan, yaşadığı acıyı bile yaşayamadan çalışmaya devam ettiğini belirterek, "Geçinmek çok zor, kimse kimsenin halinden anlamaz" diye konuştu.