Kartal'da TEKEL dayanışması

Kartal Esentepe Mahallesi'nde TEKEL işçileri ile gerçekleştirilen etkinliğe ilgi büyüktü.

TKP Kartal İlçe Örgütü tarafından düzenlenen ve geniş bir katılımla gerçekleşen kahve toplantısında, dayanışmanın kendilerini ayakta tuttuğunu belirten TEKEL işçileri süreci anlattı.

Türkiye’nin dört bir yanında TEKEL işçileriyle dayanışma çalışmaları devam ederken, İstanbul/Cevizli fabrikasının bulunduğu bölge Kartal Esentepe’de de, Türkiye Komünist Partisi Kartal İlçe Örgütü tarafından, ‘TEKEL Direnişçileri Emekçi Halkımızla Buluşuyor’ başlıklı bir kahve toplantısı gerçekleştirildi. TEKEL işçilerinin yanısıra mahallelerden de büyük katılımın yaşandığı toplantıda, uzun süredir Ankara’da direnişte bulunan TEKEL işçileri yaşadıkları süreci ve taleplerini anlattılar.

TKP Kartal İlçe Başkanı Kemal Parlak yaptığı açılış konuşmasında, TEKEL’in bugüne kadar yaşadığı özelleştirme süreci konusunda kısaca bilgi verdikten sonra, TEKEL işçilerinin kararlı direnişinin, AKP’ye karşı biriken öfkeyi ortaya çıkarttığını vurguladı.

Kemal Parlak’ın ardından söz alan TEKEL işçisi Muzaffer, TEKEL özelleştirilmesinin başladığı ilk yıllardan itibaren, TEKEL işçilerinin sürekli fabrika değiştirerek çalışmak zorunda kaldığını ve en sonunda Cevizli Fabrikası’nda aşçı olarak çalışmaya başladığını anlattı. Direnişin ilk günlerinde Türk-İş binasına işçiler tarafından asılan ‘Açılımı Biz Yaptık’ pankartını hatırlatan Muzaffer, “TEKEL işçileri Ankara’da Türk-Kürt ayrımı yapmadan, hep birlikte halaylar çekiyor, asıl açılım budur” şeklinde konuştu.

Verecekleri tazminat benim kanımın parası
Muzaffer’den sonra bir konuşma yapan, iki çocuk annesi ve 40 gündür Ankara’da olan Türkiye de, bugün TEKEL işçilerinin yaşadıklarının aslında 12 Eylül’ün ardından başlayan sürecin devamı olduğunu belirtti. Özelleştirmelerin ve ülkenin gün geçtikçe bağımlı hale getirilmesi sürecinin büyük bir oyunun parçası olduğunu vurgulayan Türkiye, AKP iktidarının da bu oyunun iyi bir oyuncusu olduğunu söyledi. Bugün bu mücadelenin yalnızca 4C ile sınırlı olmadığının altını çizen Türkiye, insanca yaşayabilmek için direnmeyi sonuna kadar sürdüreceklerini ve gerekirse daha yoğun bir eylemlilik sürecine gireceklerini vurguladı.

Tayyip Erdoğan’ın sadaka verir gibi, “tazminatlarınızı vereceğiz” demesine tepki gösteren Türkiye, “Astım hastasıyım, sağ göğsümde kanser var, 3 yerimde fıtık var, ve bunların hepsi bana TEKEL’de çalışmanın bedeli. Verecekleri tazminat, sadaka veya yardım değil, benim kanımın parası, bunların bedeli” şeklinde konuştu.

Yan gelip yatmadık
Türkiye’nin ardından bir konuşma yapan ve direnişin ilk günlerinden itibaren Ankara’da bulunan İhsan da, özellikle yan gelip yatmadıklarına vurgu yaparak, TEKEL işçisinin çalışma koşullarını anlattı. Onca gün soğukta bekledikten sonra, açlık grevine de katılmış olan İhsan, sürecin yıpratıcı olduğunu ancak sonuna kadar devam edeceklerini vurguladı. Tayyip Erdoğan’ın TEKEL işçilerinin aldıkları ücretlere ilişkin söylediklerine de değinen İhsan, bordrosunu gösterdi.

“Açlık grevinde misiniz?”
Direnişin 45. gününe ait bir video gösterimi ile devam eden toplantıda, tüm katılımcıların duygulanmasına neden olan anektodlar da anlatıldı. İki çocuğu ve eşiyle birlikte toplantıya gelmiş olan ve çocuklarından biri konuşma yaparken de yanında oturan Türkiye, tüm bu direniş sırasında çok zor günler de yaşadıklarını, ama gelen desteklerle ve özellikle Türkiye Komünist Partisi’nin sürekli yanlarında olmasıyla, Ankara halkının seferber olmasıyla moral bulduklarını anlatarak, açlık grevinin ikinci gününde yaşadıkları bir olayı aktardı:

“Küçük bir çocuk elinde iki paket bisküvi ile geldi, baktık utandı, yanaşamıyor yanımıza. Sonra çekine çekine, ‘açlık grevinde misiniz’ diye sordu. ‘Yok’ dedik, ‘içerdekiler açlık grevinde, biz değiliz’. Bisküvileri verdi, mendil satıyormuş sokakta, iki gündür kazandıkları ile almışlar bir arkadaşı ile birlikte. Eli havada kaldı, hiçbirimiz uzanıp alamadık bir süre. Kalıverdik öyle. Sonra bir erkek arkadaşımız haykıra haykıra ağlamaya başladı, çok gördüm erkeklerin gözyaşı döktüğünü, ama ilk kez haykıra haykıra ağladığını gördüm. Zor günler yaşıyoruz, sinirlerimiz yıpranıyor, ama işte bu dayanışma ayakta tutuyor bizleri.”

TEKEL direnişçileri belki de hayatlarının en zor günlerini yaşıyor Ankara’nın ayazında, çocuklarından uzak, ama büyük bir coşkuyla yaşıyorlar. Büyük medyadan yansıtılmaya çalışılan içler acısı görüntülerin aksine, dün Türkiye’nin oğulları büyük bir heyecanla soruyorlardı annelerine:
“Annecim, yarın sabah gidiyoruz di mi Ankara’ya”

TEKEL direnişi, işte çocukların bile hissettiği, katıldığı coşku ve dayanışmayla kazınıyor hafızalara...
(soL - Haber Merkezi)