AKP'nin işten çıkardığı işçiler, işlerini geri istiyor

Samsun Atakum Belediyesi'nde çalışan 25 taşeron işçi verimli olmadıkları ve işi sabote ettikleri bahanesiyle geçtiğimiz günlerde işten atıldı. İşten atılan ve direnişe geçen işçiler soL'a konuştu.

Söyleşi: Halil Yeni

Son yerel seçimlerde belediyenin CHP’den AKP’ye geçmesiyle beraber, Samsun Atakum Belediyesi'nde önce sürgünler, ardından işçi kıyımları başladı.

Daha önce34 belediye işçisi kadroda yenilenme yapıldığı gerekçesiyle işten çıkarılırken, geçtiğimiz günlerde 25 taşeron işçinin de verimli olmadıkları ve işi sabote ettikleri bahanesiyle iş akitleri sonlandırıldı. Toplamda işten çıkarılanların sayısının 250'yi bulacağını düşünen işçiler belediye önünde direniş başlattı.

soL, direnişteki işçilerle konuştu...

Öncelikle taşeron belediye işçilerinin yaşadığı sorunlardan başlayalım...

Fatma Ayyıldız: Taşeron işçiler her dönemde sendikalı olma konusunda zorluklar yaşıyor. Yani bunun AKP belediyesi ya da CHP belediyesi olması bir şeyi değiştirmiyor. Bizler bir önceki dönemde de sendikalı olma yolunda çok mücadele vermiş ve olamamıştık. İkincisi işçilerin çoğunluğu aslında çalıştıkları taşeron sisteminin ne olduğu konusunda yeterli bilgiye sahip değiller. Yani örnek verirsem kadrolu işçilerle ve memurlarla aynı işi yapmamıza rağmen, yani belediyenin asıl işini yapmamıza rağmen neden diğerlerinden daha düşük ücretle çalıştıklarını sorgulama noktasında eksikler.

Turgay İçlek: Taşeron işçiler olarak bizler gerçekten çok düşük ücretlerle çalışıyoruz. Belediyede çalıştığımız için insanlar bizim şanslı olduğumuzu düşünür normalde. Aslında bu böyle değildir. Çünkü biz asıl işi yapmamıza rağmen açlık sınırı altında yaşamaya çalışan işçileriz. Düzenli bir şekilde maaşlarımız yatmaz, sürekli işten atılma kaygısı altında çalışırız. Mesai yaptığımız halde mesaimiz yatmaz. Diğer kadrolu işçilere ikramiye yatar. Siz bayramda bari erkenden maaşımız yatsın diye beklerken bir de bakmışsınız ki işten çıkarılmışsınız. Hiçbir şekilde bir güvenceniz yoktur. Taşeron işçileri yan yana getirme çabası da inanın zordur. Gariptir ki taşeron olarak çalışan işçiler bile taşeronun ne olduğu konusunda bilgi eksikliği yaşamaktalar. İş kanunu deseniz çalışanlar bu konuda da eksik olduklarından işveren bu boşluğun farkındadır ve istediği her şeyi bizlere yaptırabileceğini söylemektedir. Öncelikli sorun bence işçilerin kendi güçlerinin farkında olmayışıdır. Biz yoksak hiçbir şey yok.

Size göre belediyeler neden kadro açmıyor da taşeron işçi çalıştırıyor?

Fatma Ayyıldız: Taşeron işçi çalıştırmak ucuz iş gücüdür. Daha çok işi daha ucuza mal etmenin diğer adıdır. İş kanunu da taşeron işçi noktasında eksiktir. Yani devletin işverenlere sağladığı açığı işverenler kullanmakta. Bu bir devlet sorunu… Sosyal bir devlet anlayışı olmadığının açık göstergesi…

Turgay İçlek:
Bu sadece belediyelerde değil hemen her kurumda var olan salgın bir hastalık gibi. Yalnız devlet insanları atamak yerine kendi kurumlarında da taşeron uygulamasını yaygınlaştırarak sömürü düzeninin kök salması için olanca gayretini veriyor. Taşeron demek insanlara hakkettiği ücreti ve sosyal haklarını vermemek demektir. Bu işverenin de işine gelmekte. Bizlerse yıllardır atanmak için beklerken bir yandan yaşamak için özel sektörde ya da kamuda taşeron çalışmaya mecbur bırakılmaktayız.

Atakum’a dönelim isterseniz. Belediye yaptığı açıklamada çıkartılan işçilerin verimli olmadıkları ve işi sabote ettikleri açıklamasında bulundu. Bu açıklama hakkında ne düşünüyorsunuz?

Fatma Ayyıldız : Bizler 30 Mart yerel seçimlerinin ardından aslında başımıza neler geleceğini biliyorduk. O günden beri her gün işten atılma kaygısı yaşayarak işimize gittik. 20 Mayıs’ta bağlı bulunduğum çözüm merkezi biriminden yanımda çalışan 2 kadın arkadaşımla birlikte açığa alındık. İş yerine geldiğimizde yerlerimize oturmamamız söylendi. Çözüm merkezi birimi belediyenin can damarıdır. Bütün şikâyetleri bizler alır ve halkla teması bizler sağlarız. Bir anda orayı boş bıraktıkları için onlarda yaptıklarının hata olduğunu fark edip bizi 3 gün sonrasında çözüm merkezine geri aldılar çünkü o işi yapacak hiçbir bilgiye ve beceriye sahip değillerdi. Ama buna rağmen mobingler bitmedi. İşimizi hiç aksatmadan orda olmamıza rağmen bize başka dayatmalarda bulunulmuştur ve en sonunda da şu an gerçek özel kalem müdürü olmamasına rağmen özel kalem koltuğunu işgal eden Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçının ortağı Ensar Erdölaçıkça,”AKP’liler olarak bizler sizi burada görmek istemiyoruz. Çıkışlarınız yapılacak” demiştir. Yani hızlarına yetişemediğimiz yalandır. Keza bizler işlerimizde yetkin personelleriniz. Asıl işi bilmeyen İshak Taşçı’nın kendi kadrolarıdır. Hatta bu süreçte onların açıklarını defalarca kapatmamıza ve işin nasıl yapılacağını anlatmamıza rağmen işi sabote eden yavaşlatan bizler olduk. Kendisini Atakum halkının vicdanına bırakıyorum.

Turgay İçlek: 30 Mart yerel seçimlerinin ardından bağlı bulunduğum çözüm merkezinden alınıp taş ocağına gönderildim. Evrakımı imzalayan fen işleri müdürüdür. Ama başkanlık hayır biz onları çıkartmadık, Onur Grup çıkarttı demektedir. Madem beni tanımıyorlar başka bir yerde çalışma evrakımı neden Atakum Belediyesi Fen İşleri Müdürü imzaladı, bu onlara ilk sorum. İkincisi olarak kurban bayramı arifesinde insanları kapının önüne koymak hangi dinde ve hangi vicdan da vardır? Benim eşim kanser ve küçük bir kızım var. Ben seçimlerden buyana ne iş verdilerse hepsini layıkıyla yaptım. Taş döşeme işinde çalıştım. İşimi yaptığımı Atakum halkı görürken bu nasıl bir yalandır ki kendileri bile buna inanmakta. İşleri yavaşlattığımızı söylemektedirler. Ben eşimi kemoterapi almaya bile yalnız başına gönderdim. Şimdi kalkmış belediye başkanı İshak Taşçı “İşi sabote ettiler, çalışmadılar’’ diyerek yalan konuşmaktadır. Bizlerin işten çıkartılması gayet siyasidir. Eski belediye başkanı döneminde alınan herkesi kapıya koyana kadar bu yalanlarından da vazgeçmeyecek kendisi. Çünkü sürekli basında bizden sonrada işten çıkarmaların devam edeceğini söyleyip durmaktadır. Yani işten çıkarmaları halk nezdinde meşrulaştırmak için hızımıza erişemediler, işimizi yavaşlattılar gibi yalanları söylemesini aslında garipsemiyoruz.

Bağlı olduğunuz taşeron şirket çıkarılacakların listesini bize belediye gönderdi açıklamasında bulundu belediye yönetiminin sizinle derdi ne, neden sizi istemiyor?

Fatma Ayyıldız :
Bizler bir önceki belediye başkanı Metin Burma döneminde işe alındığımız ve hayata soldan baktığımız için işten atıldık. İshak Taşçı bunun siyasi olmadığını söyleyip dursa da tırnak içinde atılan işçilerin adları manidardır. Zaten dediğim gibi ‘’AKP’liler olarak bizler sizleri burada görmek istemiyoruz’’ cümlesi bunun açık ifadesidir. Bizden olmayanı ötekileştirme ne yazık ki ülkemizin her tarafına nüfuz etmiş bulunmaktadır. Bu durumu sadece biz yaşamıyoruz. İşimizi yapmadığımız biçimindeki İshak Taşçı’nın açıklamalarını ise iftira olarak kabul ediyoruz. Ayrıca bizim bu kadar erken işten çıkarılmamızın ana nedeni yakında çıkması düşünülen taşeron yasası. Çünkü yasa devlet kurumlarındaki taşerona kadro gibi vaatlerde bulunmakta bunun ne kadar gerçek olacağı konusunda tam bir bilgi olmamakla birlikte eğer böyle bir şey gerçekleşirse bizi çıkartmış ve kendi kadrolarını işe almış olacaklar.

Turgay İçlek: Toplumda belediye başkanı değişince işçilerde değişir gibisinden garip bir algı var. Toplumun bu algısını değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bizler belediyenin taşını döşeyen, çöpünü alan, belediyenin işleyişini sağlayan devletin işçileriyiz. Bizler bir kişinin veya başkanın şahsi işçisi değiliz. Herkes herkese benzemek durumunda da değildir. Bütün farklılıkları bir arada tutup iyi işler yapmaktır liderlik. Bizden olmayanı ötekileştirme kendisine de çok zarar verecektir. Şuna da değinmeden geçmek istemiyorum. Şu ana kadar 70’i bulan işten çıkartmalar oldu. Sadece 1 Ekim günü işten çıkartılan 25 arkadaş olarak bizler 18.maddeden çıkartıldık. Yalnız bizden önce çıkartılan arkadaşlarımız 25.maddeden çıkartıldı. Yani anlayın ki o kadar kinle buraya gelmişler ki bizlerin alacağı üç kuruşluk işsizlik maaşına dahi tahammülleri yok. Şu ana kadar atılan işçilerin hepsinin adlarını yan yana getirdiğimizde yaptığı bu çıkışların aslında onlar için bizden olmayanı atın mantığı olduğu apaçık ortadadır. Hala basının karşısında siyasi olmadığını söylemek dürüstlük değildir. Keşke bunu söyleyebilecek dürüstlüğe bari sahip olabilselerdi.

Direnişiniz boyunca neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Fatma Ayyıldız : Şu an bizler iki basın açıklaması yaptık. Biz altı aydır her gün işten hangi gün çıkarılacağımız korkusuyla işimize gidip geldik. Bundan sonra da onlar önümüzdeki 4 yıl boyunca bekleyecekler hangi gün, nerede eylem yapacağız diye. O yüzden sürekli bir yerde durmak yerine Atakum’un her yerinde belli aralıklarla eylemler düzenleyeceğiz.

Turgay İçlek:
Öncelikle atılan bütün işçileri bir araya getirebilmek önemli. Ayrıca belediye başkanının da yakın zamanda yaptığı açıklama doğrultusunda bu işçi kıyımlarının bizle sonlanmayacağını kendisi duyurdu. Biz dışarıda ne kadar sağlam durursak bir o kadar bizden sonra işten çıkarmaların önüne geçebileceğimize inanıyoruz. Eylemlilik noktasında birçok şey düşünüyoruz. Bu yapılan kıyımlara sessiz kalmamızı kimse bizdenbeklemesin. Tam tersine belediye başkanının söylediği yalanları halka anlatmaktan geri durmayacağız.

Son olarak direnişiniz süresince sizinle dayanışma içinde olmak isteyen okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Fatma Ayyıldız: Siz basın emekçilerine teşekkür ederiz. Bize sayfalarınızda yer verdiğiniz ve sesimizi duyurmamız için bir el de siz uzattığınız için teşekkürler. Okurlara ise şunu söylemek istiyorum. Evet içerden baktığımızda zor bir dönem bu süreci yaşayanlar için. Yalnız bizler yan yana durma gücünü gösteren işçiler gördük. Birilerinin siyasi hırslarına kurban edildik. Ama sessiz kalmadık ve gücümüzü gördük. O gün işimize gitmeseydik ve orada sesimizi duyurmak için basın açıklaması yapmasaydık, bizden önce işten atılan arkadaşlarımız gibi 25.madde gerekçe gösterilerek işimize son verilecekti. Hatta tazminatsız iş akitlerimize son verme çabaları vardı. Çünkü biz 1 Ekim günü şirkete gittiğimizde şirket yetkilileri bize 10 Ekim’de iş çıkış belgelerimizin verileceğini söylemişti. Yani bu demek oluyor ki 10 gün işe gitmeme ve tazminatsız iş akitlerimizin sonlanması. Bu nedenle hem hukuksal boyutuyla hem de iş kanunu noktasında bütün çalışanların bilgilenmesi gerektiğine inanıyorum.

Turgay İçlek: Teşekkürler. Biz ulusal basında sesimizi ne kadar duyurursak Türkiye’nin diğer yerlerindeki taşeron işçilerde daha çok güç bulacaklar, buna inanıyorum. Okurlara ise ülkemizin dört bir yanındaki taşeron işçilere özellikle iş kanununu ve yasal haklarını bilme noktasında daha bilinçli olmaları gerektiğini söylemek istiyorum. Ayrıca gerçek gücün aslında biz emekçilerin elinde olduğunu asla unutmamaları ve korkmadan haklarını aramaları gerektiğini eklemek istiyorum.

Teşekkür ederiz...