Sağlıklı bakmak ve tartışmak için ipuçları (Aynur Özcan)

Günümüz Türkiyesi'nde içinde yaşadığı toplumsal sistemden memnun olmayan birisi hayatını nasıl yaşamalı? Bu sorunun her halde tek ve basit bir yanıtı olmadığına herkes katılır. Politik düzlemden bakılınca siyaseti takip ederek örgütlü bir şekilde yaşamalı yanıtı akla gelecektir. Ancak ne yazık ki yine aynı düzlemden bakılmaya devam edildiğinde soruların arttığı görülür. Çünkü gündelik hayatını nasıl geçirdiğinden tutun da siyaseti kendisinin nasıl ürettiğine, kendi bakış tarzını bir bütünsellikte çevresine ne kadar sunabildiği daha da önemlisi sunduklarının çevresel etkisi gibi meselenin pek çok yönü var.

Aslında konuyu sadeleştirme adına asgari bulunması gereken niteliklerin tarifi yerinde olacaktır.

Sistemin değişmesini istemekle başlanabilir. Kişi samimi bir şekilde köklü değişim talep ediyorsa ordan tutularak düzenle arasına açtığı yolun üstüne bir şeyler konmaya çalışılabilir. Ancak bizim gibi toplumsal sorunların da çok katmerli olduğu ülkelerde çözüm için hangi meselenin neresinden ve nasıl tutulacağına karar vermek zor. Bir dönem kimi denemelerde bulunmuş ve istediği sonucu alamamış insanlarla dolu toplumumuz. Bir kısmı yılmış, bir kısmı kuşkuyla bakıyor ya da kerhen destekliyor yeni bir çözüm önerisini. Öte yandan bazen de kişilerin kimi sorunlara karşı kendi kısmi reçeteleri bulunuyor. Ve kendisi için tutunacak bir dal bellediği reçetesini bağlamdan ve bütünlükten yoksun olup olmamasına bakmaksızın hararetle sürekli savunabiliyor. Hal böyle olunca kopuk ve parçalı düşünme biçimi de eşlik ediyor sürece. Bir kez parçalı düşünmeye başlayınca da kendi fikir parçalarına karşı mutaassıp bir bağlanma ve sığınma yaşanıyor. Tüm bu gelişmelerin sonucunda kişi dış düşüncelere, bakış açılarına kendisini tam farkında olmadan kapatmış oluyor. Aslında meseleyi bu şekilde irdeleyince bağnaz, tutucu bir tutum karşımıza çıkıyor. Burdan her tür yoz, geri, arkaik düşünce dalabilir. Bir yandan eleştiriye kendisini kapatırken başka bir benzerini de kendisinde eleştirme hakkı görebiliyor. Ancak bu eleştiri artıkbesleyici, ilerletici değil taş üstünde taş bırakmamacısına yıkıcı oluyor.

Kavramları tek ve gerçek anlamlarıyla değil de kişinin öznel bakış açısının yüklediği içerikte kullanınca da meram anlatmak zorlaştığı gibi tarafların birbirini anlaması ve sağlıklı tartışması da zorlaşıyor.

İşin özü, açıkyüreklilikle enine boyuna yapıcı bir şekilde sorun başlıklarını ele almayı becerememekte. Buna soyut düşünme ve olguları soyutlayarak analiz etme eksikliği de eşlik edince tıkanmanın boyutu artıyor. Böylece tersten bakıldığında asgari niteliklerin netleşmeye başladığını söylemek mümkün.

Peki sağlıklı bir bakış açısı ve sağlıklı bir tartışma zemini için ne yapmalı? Etrafımız pıtrak gibi çoğalan akıldışı çözümsüzlüklerle çevriliyken ve aklımız her tür saldırıya maruz kalırken bunları savuşturmak için nasıl bir yol izlemeli? “Aklımıza mukayyet olalım” bugünlerde yarı şaka en sık duyduğumuz bir dilek olsa gerek. Gündem bombardımanına sıkça uğradığımız ve daha bir başlığı anlamlandırıp gardımızı alamadan yenisiyle kuşatıldığımız günler içinden geçtiklerimiz. Bu gerçeği bilinç düzeyinde tutmak akıl sağlığını korumak için önemli olsa gerek. Bu sayede birbirimize tahammülümüz, olası çözümler konusunda birlikte kafa yormamız, kısacası birbirimizi çoğaltmamız kolaylaşacaktır.

Kapitalizm olağanca “çeşitliliğiyle” farklı düzlemlerden farklı şekillerde vurmasıyla günbegün kendisini yeniden üretmekte. Aynı çeşitliliği bir zenginliğe dönüştürmenin yolu muhtemelen bizim de hem kendimizi hem de karşımızdakileri besleyerek farklı düzlemlerde değişik katkılar yaparak olacaktır.