Kuvvetler Birliği (Kadir Serkan Selçuk)

Belediye başkanı olduğu dönemde kendisini “İstanbul’un İmamı” ilan eden ve kendi mantığıyla bugün Türkiye’nin İmamı durumunda bulunan Tayyip Erdoğan, yaptığı gaflarla partisindeki cemaatine örnek teşkil ediyor. Günde 5 defa 5 ayrı yerde yaptığı konuşmalarından birinde BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili söyledikleri dikkat çekici: “Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor…”

Akşam haberlerinde konuşmayı dinlerken, duyduğum bu cümle karşısında şaşırdım önce (Artık hiçbir şeye şaşırmamak gerekir ya neyse!). Daha sonra, yaptığı gafı anlayıp anlamadığını kontrol etmek için Erdoğan’ın yüz ifadesine dikkat ettim. Yüzünde en ufak bir değişiklik yoktu ve aynı şekilde konuşmasına devam ediyordu.

Tüm bunlardan sonra vardığım sonuç şu oldu: Tayyip Erdoğan kuvvetler ayrılığı ilkesini hayatında hiç duymamış. Duysa bile uygulamak istemeyebilir diyebilirsiniz ancak, kuvvetler ayrılığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkesidir ve Tayyip Erdoğan’a rağmen uygulanması gerekir. İsteğe bağlı değildir. Çünkü, Fransız yazar Montesquieu’nun ortaya attığı bu ilkeye göre, yasama, yürütme ve yargı birbirlerinden bağımsız olmak zorundadır aksi halde varılacak yer diktatörlüktür.

Ülkemizde yasama ve yürütme zaten tek bir kişinin ağzına bakıyorken, üstüne üstlük yargının da ayan beyan bu kervana katılması, içinde bulunduğumuz vahim durumun en belirgin örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. 12 Eylül 2010 referandumu ile nihayetlenen süreçle birlikte, artık ülke yönetiminde “kuvvetler birliği” ilkesi egemendir. Yani bütün kuvvetler bir araya gelmiş ve Tayyip Erdoğan’ın elinde toplanmıştır. Böylelikle demokrasinin sadece ve sadece vakti geldiğinde inilecek bir tramvay olduğu tekrardan kanıtlanmıştır.

Hadi biz bunların demokrasi ile en ufak bir ilgi ve alakalarının olmadığını biliyorduk da, yargıya açıkça emir gönderenler bundan sonra nasıl demokratik olduklarını savunabilirler ve bunu halka yutturmaya çalışabilirler?

[email protected]