İki gündemin tek hukuki çözümlemesi (Kıvanç Yakut)

Türkiye’de gerici bir dönüşümün belirgin nüvelerini gösteren iki gündem son birkaç gündür insanların kafasını oldukça kurcalamakta. Bunların birincisi meclise türbanla girmek meselesi, ikincisi ise öğrencilerin kadın erkek birlikte kalıyor diye denetlenmesi sorunu.

Tabiî ki bu konuyu siyasal açıdan değerlendirdiğimizde iktidarın toplumun ilerici, modern ve laik birikimine dönük savaş ilanı olarak değerlendirilebiliriz ama bunun bir de hukuki boyutu var.

İlk olarak türban meselesinden başlayalım.

Anayasanın 24. maddesinin ilk cümlesinde “herkes din, vicdan ve kanaat hürriyetine sahiptir.” diyor. Yani “kişi dini inancının gereklerini yerine getirmekte özgürdür” ama 14. maddeye aykırı olmamak koşuluyla! Peki, nedir bu 14. madde?

Anayasanın 14. maddesi: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” şeklinde…
Bu kısmı yorumladığımda ilk surette aklıma birinci cumhuriyetin yıkılıp ikinci cumhuriyetin inşası meselesi geliyor. Bunu göz ardı etsek bile AKP’nin laiklik ile ilgili düşüncesi ve yorumlaması ortadadır. Bu açıdan bakıldığında ilk aşamada hukuki olarak AKP laik cumhuriyeti ortadan kaldırmaktansa laiklik kavramına din ve vicdan özgürlüğü kılıfını giydiriyor.

Meclise türbanla girmek meselesinin laiklikle veya özgürlükle ilgili boyutunu tartışmaktan ziyade meşruluğunu tasdik etmek daha anlamlı olacaktır.

Yine anayasanın 24. maddesi : “kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzeyini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma ve siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez veya kötüye kullanamaz” şeklinde…

Bilindiği üzere AKP’nin siyaset dilinden tutun da kurumların işleyişi, toplumsal alanın dinselleştirilmesi, Diyanet İşleri Başkanlığına ayırdığı bütçeden de anlaşılacağı gibi kendi zihinlerinin oluşturduğu anayasayı bile çiğnemektedir. Kaldı ki bazı AKP vekillerinin meclise türban ile girmesi de bu açıdan hem anayasanın 14. ve 24. maddesine aykırı olmakla birlikte meşruluğu da kesinkes sorgulanabilecek boyuttadır.

Bu açıdan meclise türbanla girmek, toplumun inançlarını sömürmek, bu inançlara sahip insanların dini duygularını istismar etmek ve nüfuz sağlamak amacıyla yapıldığı görülüyor. Aynı zamanda bu durumun toplumu kutuplaştırması da ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atan bir durum olarak yorumlanabilir.

Bir de birkaç gündür hararetle tartışılan şu kızlı erkekli kalmak sorunu…

AKP ilk olarak bu konuda anayasanın 58. maddesine dayanarak gerekirse yasal düzenleme yapabileceğini söylüyor.

Buraya bir es koyalım…
Öncelikli olarak hukuk dilinde kadın, kız, erkek yerine birey, kişi gibi sözcükler kullanılır. 18 yaşını geçmiş, reşit, hak ve fiil ehliyetine sahip bireyler kimseye sormaksızın kamusal alanda istediği yerde, istediği kişiyle, istediği şekilde ikamet edebilir. Ne devletin polisi ne de mahkemeler bunu sorgulayamaz bu konuda herhangi bir yasal düzenleme, arama, denetleme gibi işlere de kalkışamaz, bu hem kişi hak ve hürriyetlerinin hem de konut dokunulmazlığının ihlali anlamına gelir. Yapılırsa da suçtur.

Bir es koyduğumuz anayasanın 58. maddesi ise gençlerin yozlaşmasını, uyuşturucu vb. kötü alışkanlıklara karşı yine devletin bu konuda ödevlerini belirleyen bir madde.

Peki, uyuşturucu vb. kötü alışkanlıklara karşı devlet görevini ne kadar yerine getirmiş, bu sorgulanması gereken bir durum? Son verilere göre uyuşturucu kullanımı AB ülkelerinde başta olmak üzere ülkemizde de yaygınlaşan bir hadise. Hakeza İstanbul’un bazı semtlerinde uyuşturucu çetelerinin yaptıkları ya da uyuşturucunun liselere kadar girdiği tespit edilmişken hükümetin hala kadınlı erkekli birlikte kalma durumuna takılmış olması nasıl bir karakteri olduğunu ve siyasi yöneliminin ne olduğunu gösteren bir durum.

Bu durumda iktidara bir soru sormak gerekirse kadınlarla erkeklerin bir arada paylaşımcı yaşamı benimsemeleri mi toplumu yozlaştırır yoksa uyuşturucu vb. kötü alışkanlıkların yayılması mı?

Son olarak iktidarın zaten nasıl bir iktidar olduğu yıllardır yazılıp çizilen bir durum, bu konuya hiç girmeyeceğim. Halkın, iktidarın bu karakteri konusunda iyi bir şekilde bilinçlendirilmesi önem arz eden bir meseledir. Aksi takdirde bunun hem sınıfsal hem de sosyolojik anlamda ağır bir faturası olacaktır. Bu durumu suni gündem diye önemsemez aydınlanmacı, ilerici, yurtsever ve devrimci bir hamleden kendinizi yoksun bırakırsanız ve halkı bilinçlendirmek için bir araya getirmeye çalışmazsanız bu ağır faturanın altında kalırsınız! Eşyanın tabiatı gereği…