Hangi Nisan? (Mehmet Dündar)

AKP seçimlerde ‘zafer kazanmış’, esasında ise kendine muhalif kesimlere yenilgi hissettiren bir tutumla -ikisi aynı anlama gelmiyor kesinlikle- Nisan’a hızlı bir giriş yaptı. Geçen yıldan beri durdurmak zorunda kaldığı planlarını yeniden devreye sokuyor. Tabii ki yeni bir boyutta, yeni müttefiklerle ve karşısına aldığı yeni öznelerle...

Nisan’ın üçte ikisini geride bıraktık. CHP’li ve BDP’li kutlu doğum etkinlikleri, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili yapılan açıklamalar, MİT’e olağanüstü yetkiler veren yasanın meclisten geçmesi ve yandaş medyanın manşetlerini süsleyen Ötüken’le ilgili ‘bomba haber’ operasyonu önümüzdeki sürecin sinyallerini veriyor. AKP ve cemaat bu sürece müstakbel müttefiklerle giriyor. Birçok siyasi özne bu ‘büyük’ ve kirli siyasete eklemlenmek için sıraya girmiş durumda. Biz sosyalistlerse Haziran’a ısrarla bakmaya devam edeceğiz.

Emekli hakim Albay Ahmet Zeki Üçok’un Ötüken örgütünü ortaya atması ve Haziran’ı da bu sözde örgüte mal etmesi ‘saçmalık’ deyip geçiştirilebilecek bir şey değil. Zamanında solun azımsanmayacak bir kesiminin de desteğiyle AKP-Cemaat bloğu, aynı inden operasyon başlatıp el ele Ergenekon zokasını yutturdular. Şimdiyse Ergenekon mağduru müttefiklerle cemaatle Haziran’ı bağlantılandırmaya çabalıyorlar. Bu seferki bir tabut: Ötüken. AKP, aynı inden çıktığı cemaatin inlerine kadar girer mi bilinmez ama Haziran bu tabuta sığmayacak büyüklükte ve meşrulukta ki ülkenin başındaki esas cesedi bu tabuta koymaya ve gömmeye aday en büyük güçlerden biri.

Seçimlerde AKP’nin, Haziran ruhuna fatiha okutamadığını ancak oylar sayılmaya devam ederken Tayyip Erdoğan’ın balkon hortlaması, Taner Yıldız’ın ‘trafoya kedi girdi’ fıkrası ve AKP’lilerin ağzından çıkan daha nice saçmalıklarla Haziran’ın yürekli insanlarına deli gömleğini giydirmeye çalıştığını gördük. Sonrası halk için sessizlik. Sessizlik, ‘her şeyi denedik’ hissiyatından. ‘AKP’yi götürmek için ne yapmalı?’ sorusu ise hala ortada duruyor.

Gerçek yanıt bu ülkenin sosyalistlerinde olmasına rağmen ağırlığı ‘başkaları’ koyduğunda ve ‘başkaları’ buna arsız ve hırsız bir tavırla sözde yanıt verdiğinde durum fiyasko oldu. ‘Başkaları’ belki kutlu doğum rotasıyla beraber bir sonraki yazının konusu… Bizim taraftan devam edelim.

Yanıt Mühürlü Tren’de mi?
Önümüzdeki süreç birçok olaya ve belki de olguya gebe. Sol siyasetin ülkenin gündemini belirleyeceği, yeniden enerji biriktireceği başlıklar var. Gündem belirlemenin yetmeyeceği, yaratılacak etkiyle sola güç katacak bir örgütlenme hamlesinin gerekliliği apaçık ortada. Bana göre Nisan bu açıdan kritik. Moral-enerji ve kolektif akıl dirliği açısından Nisan’ın kalan günlerini iyi bir şekilde değerlendiren sosyalistler, Haziran’ın eksik kalan esas kısmını tamamlamak için etkin bir hamle yaparsa bu iş olur. Ancak ve ancak bu şekilde olgunlaşan bir Haziran AKP’yi alt eder. Aksi takdirde AKP’nin inatla, ısrarla, insan aklına ziyan bir gayrimeşrulukla durduğu bir iktidarda, Haziran insanı ülkeye yabancılaşır. Bu yabancılaşma (geçici umutsuzluk hali diye de tanımlanabilir), hem AKP’ye hem de emperyalist odaklara yarar.

Solda örgütlenmiş bir Haziran önümüzdeki sürecin belirleyeni olur. Taksim yasağıyla çetin geçecek 1 Mayıs’a, Haziran’ın yıldönümüne, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir de bu gözle bakmakta fayda var. Sosyalistler kendine güvenmeli, gündeme etki edecek hamleler yapmalı ve halk hareketini yeniden devreye sokmalıdır. Bu sefer halkın ülke gündemini belirlediği günler, AKP’nin sonunun geldiği günlere denk düşecektir.

Bu ülkede AKP düzenini alaşağı etmek için mücadele eden her sosyalistin çok büyük bir sorumluluğu var. Sorumluluk her insanda ve Nisan’da kat be kat artmış durumda. Aklımızda ve yüreğimizdeki mühürlü treni harekete geçirmeli, halkla buluşturmalıyız.

Ya seyirlik bir Nisan, ya da ‘tez’lerde ısrar…

Hangi Nisan?