Aydınlanma, toplum ve kadın (Yalçın Akyürek)

Toplumların olumlu yönde değişimini, idealizmi ilerici referans alarak bireylerin kendini geliştirmesi ile sağlanacağını düşünmek ütopizmden öteye geçmez. Bireyler, içerisinde bulundukları koşulları koşullara göre olumlu-olumsuz değişirler ve o yönde şekillenirler. Komünistlerin, sosyalistlerin ve ilericilerin üzerine düşen tarihsel mücadelenin reel zorluğu, olumsuz değişime karşı ideolojik mücadelenin kendisidir.

İdealizm ile bu noktada savaşmak gerekir. Türkiye'de geçmişte birikimini bu zeminler üzerinde var eden ve günümüz kapitalist-emperyalist koşullarında var olma çabası sergileyen ve kendinden bağımsız toplum içerisinde karşılık bulan sosyal-demokrasi ile mücadele etmek gerekir. Bugün sosyal-demokrasiyi yedekleyen piyasacılık ile kıyasıya mücadele etmek gerekir. Bunun anlamı sosyal-demokrasiyi sahaya çıkarmak değildir, aksine yedeklendiği ve var olma savaşımında bulunduğu zemini kökünden kazımakla ilgilidir.

Aydınlanma değerlidir elbette fakat daha da önemlisi ihtiyaçtır, zorunluluktur. Tek başına kullanıldığında her yere çekilebilir. İslam'da aydınlanmacılık, Türk tarihinde aydınlanmacılık, özgürlük (sermaye sınıfını da kapsayan bir düzende kimler özgürleşebilir?)... Aydınlanma, emek eksenli düşünülmediğinde, özgürlük işçi sınıfından hareket etmediğinde liberalizmin söylemleri olmaktan çıkamaz ve toplum içerisinde az önce bahsedilen örneklerde hayat şansı bulur.

Toplumlar, bireylerin dönüşümüyle değil, bireyler toplumun değişimiyle aydınlanırlar ya da yobazlaşırlar. Toplumları bu anlamda, ortada bir devlet mekanizması var ise son tahlilde yasalar değiştirip dönüştürür ekonomik, sosyal ve kültürel yasalar! Tüm bunların birleşiminde bir ülkenin ve o ülkede yaşayanların yaşamları şekillenir. Velev ki örgütsüz bir halkın var olduğu bir düzende bundan kaçınılamaz. Dolayısıyla, aydınlanmanın ve özgürlüğün işçi sınıfı merkezli düşünülmediği her girişim, hareket ve dinamik düzene hizmet etme kaderiyle başbaşadır. Tüm yaşanılan olumsuz değişimden bir toplum içerisinde yine olumsuz olarak etkilenen işçi sınıfı ve emekçi kitleler ise işçi sınıfının aydınlanması ve özgürleşmesi, toplumun aydınlanması ve özgürleşmesinin tek yolu olarak çıkar karşımıza.

21 Temmuz Pazartesi, soL Portal'da çok değil kısa aralıklarla karşılaştığımız aynı haber. Diğerlerinden pek farkı yok. 22 yaşında genç bir kadının maruz kaldığı tecavüz faciası ve yetmezmiş gibi kendi isteği olduğu atfedilerek 6 ay hapis cezası verilmesi... Bu vahşetin adı elbette gerici-yobazlık, elbette faşizm. Bu iğrençlik, genç kadınların maruz kaldığı ilk olay değil, verili durumda son olarak da görülmüyor. Sosyal medyada küfüre boğulmuş şekilde paylaşarak öfkemizi kusup yarına unutmuş bir şekilde uyanabileceğimiz bir durumdan da ibaret değil.

Feminist hareketleri haklı çıkaran bir referans olmaktan ziyade düşük ücret ve çalışma koşullarının ağırlığı gibi yasal engellerle birlikte taciz, hakaret, salt annecilik kültürü, cinsel obje algısı vs. ahlaksızlık ve ölçüsüz haksızlıkların da payının fazlaca olduğu sosyo-kültürel engellere takılan kadınların üretimde emeğiyle pay sahibi olmasının ve üretime kattığı pay temelinde karşılık bulabileceği mücadeleye katılımı, aydınlanmanın ve özgürlüğün önünü açabilecek en temel uğraktır ve bu mücadelenin örgütlülüğü ve bu eksende kazanımları kadını ve erkeği olumlu yönde değiştirebilecek yani aydınlatabilecek, özgürleştirecek tek gerçeklik olarak durur karşımızda.

Her birimiz kendi hayatlarımızda, vakit geçirdiğimiz her alanda ve özellikle Haziran Direnişi'nde şahit olduk kadınların emek harcadığı her durumda elde ettiği kazanımlara. Aydınlık ve özgürlük mücadelesini merkezine işçi sınıfını koyarak yürüten herkesin üzerine düşen görev, yukarıda bahsedilen haberdeki tecavüz, taciz, darp, ölüm, aşağılama, hakaret, savunmasız kılma vb. karanlıktan toplumsal olarak çıkmanın yollarını aramak ile başlar. Bu yol ise işçi sınıfının ideolojik mücadelesinden geçmektedir.