Bu kafa ne kafası? Ya da Fehmi Koru'ya ne içirdiler?

Bugün Fehmi Koru öyle bir yazı yazdı ki, okuyan herkes "ben hangi ülkede yaşıyorum" diye sormadan edemedi.

Son günlerde yazılarıyla iktidara itidal tavsiye eden, "gaza gelip savaşa girmeyelim, bu işten daha da karlı çıkabiliriz" uyarılarında bulunan Fehmi Koru, bugünkü köşe yazısına da benzer dileklerle girmiş. Koru'ya göre, Erdoğan'ın Suriye'den beklentisi aslında değişmemiş. Kısa süre öncesine kadar Esad'la can ciğer kuzu sarmasıyken de, şimdi gırtlak gırtlağa gelip savaş çığlıkları atarken de, aynı beklentiyi sürdürüyormuş Erdoğan.

Peki, neymiş bu beklenti? Esad'ın ülkesini Türkiye gibi yapması! İlişkilerin kopma noktasına gelmesinden önce tatlı dille, güler yüzle isteniyormuş bu. Ama Erdoğan bakmış ki Esad laftan anlamıyor, şimdi de zorla, tehditle, baskıyla sürdürüyormuş beklentisini: Suriye'nin Türkiye gibi olması. Türkiye gibi!

Elbette, bu sözlerden sonra insanın aklına "hangi Türkiye" sorusu geliyor. Zira, bir ülkenin başbakanı, bir başka ülke devlet başkanına, "gel inat etme, sen de benim ülke gibi yap ülkeni" derse, herhalde diğer devletin başkanı da sorar: "nasıl yani?" diye. İşte Fehmi Koru, bu soruya, başbakandan bile daha süslü bir yanıt vermeyi başarmış.

Şöyle diyor Koru:

‘Türkiye gibi’, yani halkının değerlerine sahip çıkan, hak ve özgürlükleri sağlamış, demokratik mekanizmaların çalıştığı çağdaş bir ülke... Muhalif görüşlerin seslendirilebildiği, benzer düşünenlerin örgütlenebildiği, örgütlerin serbestçe gösteri düzenleyebildiği...

Özetle, "Komşusunun daha demokratik, hak ve özgürlüklere saygılı, refahı herkesin paylaştığı bir ülke olmasını" arzu ediyormuş Tayyip Erdoğan.

Hadi canım, diyebilirsiniz. Ama Fehmi Koru, aynen böyle bir ülkede yaşıyormuş. Gazetecilerin, aydınların, öğrencilerin tutuklandığı muhalefet şöyle dursun, biraz şikayet edenin azarlandığı hükümetin en yetkili ağızlarının önüne geleni şerefsizlikle, hainlikle, teröristlikle, darbecilikle suçladığı kadınların bedeni ve tercihleri üzerinde yürütülen tartışmalar ayyuka çıkarken, Almanya'daki sünnet yasağına "bu öyle ulu orta konuşulacak konu değil, kutsallığı var" diye eleştiren bir bakana "tecavüze uğrayan kadın doğursun, devlet bakar" diyen bir sağlık bakanına hatta "tecavüze uğramışsa kadını öldürelim, bebeğin ne suçu var" diyen belediye başkanına sahip bir ülkede yaşıyor olabilirsiniz. Ve Fehmi Koru'nun yaşadığı ülkenin neresi olduğunu merak etmeye de başlayabilirsiz.

Yaptığımız uzun araştırmalardan sonra, Fehmi Koru'nun henüz bir başka ülkeye iltica etmediğini, hala Türkiye sınırları içerisinde yaşadığını, dolayısıyla söz ettiği ülkenin de Türkiye olduğunu anladık. Fakat yanıtlanması gereken bir soru hala karşımızda: Fehmi Koru, nasıl oluyor da böyle bir tasvirde bulunabiliyor.