3... 2... 1... Ekşın!

Gülen şebekesine yakınlığı ile bilinen Aksiyon (F-aksiyon) son sayısında büyük biraderi Zaman’ın hakkında bir satır yazmadığı TEKEL Direnişi konusunda Nursel Dilek imzasıyla bir “haber”-“analiz” yazınsına yer vermiş.

Dilek haberinde kısaca şunu iddia ediyor: AKP, muhalefeti (CHP ve MHP’den tutun da TKP ve ÖDP’ye kadar tamamı) öyle bir sıkıştırmıştı ki sokağa çıkamaz olmuşlardı, işte bu nedenle TEKEL meselesine mal bulmuş mağribi gibi sarılıyorlar.

Dilek, neredeyse ikinci ayını doldurmaya yaklaşan direnişi yeni görmüş olacaklarından TEKEL işçilerini görünce insanın aklına “peki bu neyin direnişi?” sorusunun geldiğini söylüyor. Sağır sultanın duyduğu, üzerine yabancı dillerde makalelerin yazılmaya başlandığı direniş konusunda ikinci ayın sonunda Faksiyon dergisi neyin direnişi diye sormayı akıl edebiliyor. Üstelik kimi detayları atlamadan: Mesela yılın en soğuk zamanında TEKEL işçileri “buz gibi sulara dalmışlar.” Bir yanda afacan buz gibi sulara dalan, terli terli soğuk su içen TEKEL işçileri, bir yanda Faksiyon.

İşte gerçek habercilik!...

Bu derin sualin ardından ufak ısınma hareketleriyle başlıyoruz.

Yazıda ilkin TEKEL işçilerine nereden geliyor bu değirmenin suyu diyebilmek için kimi sayısal detaylar veriliyor. Dilek’in hesaplarına göre TEKEL işçileri günde 4 ton odun yakıp 35 kilo çay tüketiyormuş. Vay be!.. İşte yetimin, garip gureba, fakir fukaranın hakkını yiyen TEKEL işçileri günde tam 4 ton odunu da ziyan ediyormuş, görüyor musun, sayın okuyucu?

Aslında buradan AKP’nin eli açıklığına da atlanılabilirdi ama Nursel Hemşire onu kaçırmış: Seçim döneminde AKP’nin 1 milyon 750 bin ton kömür dağıttığı düşünülürse, TEKEL işçileri günde 4 ton kömür yaksalar bile bu kömürle 437.500 gün yani yaklaşık 1200 yıl ferahfeza direnebilirlerdi. Halkın partisi AKP bir kez daha emekçilerin yanıbaşında!.. Yazın biraz terlerlerdi ama olsun. Hamama giren terler değil mi, sayın okuyucu?

Terlemek demişken, bu ısınma hareketlerinin ardından yavaş yavaş esas egzersizlere başlıyoruz:

“Sokağın ortasına kurulan televizyonda Ulusal Kanal açık sürekli. Tekel işçileri kendileriyle ilgili haberleri tek bir kanaldan izliyor!”

Hmmm… Sürekli Ulusal Kanal izleyen, tek kanalcı zihniyet!.. Bak sen şu TEKEL işçilerine!

Hareketlerimiz devam ediyor. Şimdi öne eğilip ayak parmak uçlarımıza dokunuyoruz:

“Biber gazı, açlık grevi, ölüm orucu gibi görüntüler televizyon ekranlarında kimi zaman abartıldı, kimi zaman ajite edildi.”

Çok abartıldı... Ne vardı ki polisin TEKEL direnişine masalsı bir atmosfer katmaya çalışmasında? İnsanlar ölmeyi göze almıştı işleri ve ekmekleri için ama zaten her fani bir gün ölümü tatmayacak mı? Çok abartıldı, sayın okuyucu çok!

Şimdi biraz daha zorlu hareketlere geçelim. Mesela on şınav çekelim:

“Tekel işçilerinin çoğu doğudan geliyor. Geneli ilkokul ve ortaokul mezunu.”

Nursel Hemşire not düşmemiş ama biz hemen hatırlıyoruz, geçen haftaki Faksiyon’da “Ermeni kökenli Kürtlerin” Ergenekon’daki rolleri bir bir anlatılmamıştı! Eh sabahtan akşama kadar Ulusal Kanal izleyen TEKEL işçisi... Zaten hepsi cahil demeye mi getiriyor, Nursel Hemşire, tahsil durumuna vurgu yaparak?

Durum böyle ama yine de TEKEL işçileri insani yanlarını kaybetmemişler. Bir TEKEL işçisinin olan bitene tepkisini Nursel Hemşire şöyle ifade etmeyi uygun görmüş:

TEKEL işçisi Başbakanın sözlerine “kırılmış”!.. Evet, evet... Kırılmış! İncinmiş TEKEL işçisi. Geceleri çadırda Başbakan’ın sözlerini düşünüp düşünüp içleniyormuş!

Sonra da objektif haberciliğe geliyor sıra:

“Tekel işçilerinin direnişi, haklı veya haksız, başarıya ulaşmış görünüyor.”

Haklı ya da haksız!.. Tabii işte objektif habercilik bunu gerektirir. Taraf tutmayacaksın. Ama bu lafı ettikten sonra hemen bir ara başlık çekeceksin ve en zorlu hareketlere girişeceksin: “Eylem ideolojiye mi dönüştü?”

Dönüşmez olur mu? MHP ve CHP’nin meclisteki şovlarını geçelim de esas ne oldu biliyor musun, sayın okuyucu: “Tekelcilerin eylemi marjinal partiler için de önemli bir platforma dönüştü. Hükûmete muhalefet eden bu kalabalığı bulmuşken durumdan istifade edenler de yer aldı.”

Hemen kızıl ahtapotlar TEKEL işçilerini hain kolları ile sarmaya başladı... ÖDP’liler çay dağıtmış –tabii ideolojik çay, Fatsa’dan toplayıp getirmişler- TKP de “stant” açmış, sabahtan akşama ideoloji pompalarmış TEKEL işçilerine.

Ama korkma, sayın okuyucu, TEKEL işçisi uyanık! Demiş ki Nursel Hemşire’ye:

“Kapımız herkese açık. Gelenlere ‘durun burada dergi dağıtmayın’ veya ‘stant açmayın’ diyemeyiz ki. Sonuçta desteğe ihtiyacımız var.”

Bak şu pragmatist, çıkarcı TEKEL işçilerine...

Faksiyon sayesinde yine gerçekler açığa dökülmüş mü dememiz gerekiyor?

Yok daha neler!

Bu yazıya şöyle bir son uygundur: Hadi oradan TEKEL işçilerini senden mi öğreneceğiz?