Liberallerin kitap yasağıyla imtihanı

Ahmet Şık’ın basılmamış kitabı polisler tarafından her yerde aranırken, Ergenekon operasyonunun ‘sulanmasından’ korkan liberal ve muhafazakâr kalemler ‘İmamın Ordusu’na kendilerini siper ettiler!

Gazeteci Ahmet Şık’ın yazdığı iddia edilen ve polisin bütün nüshalarını bulup yok etmek istediği, elinde kopyası bulunanları “terör örgütüne yardım” suçuyla itham ettiği “İmamın Ordusu”, yurttaşlar tarafından daha yayımlanmadan benimsenmiş durumda.

Birçok kesimden kitaba destek gelirken Ahmet Şık ile Nedim Şener gözaltına alınıp tutuklandığı andan itibaren, Ergenekon operasyonunun “sulanmasına” karşı çıkanlardan “Ne belli gazetecilik yaptıkları?” diye soranlara kadar, liberal-muhafazakâr yazarların kendilerini toparlama ve davanın arkasında yeniden saf tutma çabalarına şahit olunmuştu. Basılmayan kitabın taslakları polis tarafından hukuksuz bir biçimde bilgisayarlardan silinince, liberal ve muhafazakâr kalemlerin “Polis içerisindeki Ergenekon uzantıları”ndan şüphelenip şüphelenmedikleri bilinmiyor ancak ortalık “Kitabı biz de basarız” diyenlerle “Kendimi kitaba siper ederim”cilerden geçilmiyor.

Liberallerin Ergenekon operasyonu süresince yazdıkları ve karşı tarafı nasıl ve nelerle itham ettikleri düşünüldüğünde, kitabın yasaklanmasından sonraki "düşünce özgürlüğü" savunuculuğu çok sırıtıyordu. Zaten kısa süre sonra birçok liberal toparlanarak, kitaba karşı saldırıya geçtiler.

Twitter’ın gülleri: Altınok ile Oğur
Twitter’daki “İmamın Ordusu” mesajlarına Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün yalnızlığını vurgulayarak başlayan Taraf yazarı Melih Altınok, “Yalnizca ergenekoncular yok karsinda. Allah sabir versin, ne diyeyim, isin cokkkk zor.” diyerek Öz’e dayanışma duygularını gönderdi. Daha sonra, Ergenekon’da “falso yapılmasını” bekleyen bir gruba seslenen yazar şunları söyledi: “Sanki ergenekonda falso yapilsin,Oz hata yapsin diye bekliyorlar,ulusalcilardan bahsetmiyorum.” Altınok’un ulusalcılar dışında kimleri kastettiği pek bilinmiyor ancak “Ergenekon’un polis içindeki uzantıları” olması kuvvetle muhtemel.

Kitabın yayınlanmasına da yasak geldiğini bilmeyen Altınok, “Yok mu ‘imamın ordusu’ kitabını basacak bir yayınevi.Söz veriyorum gidip kapısında bu ticari girişimine kalkan olacağım” diyerek kendisini siper etmiş, “İmamın Ordusu”nu basmanın “ticari bir girişim” olacağını belirterek serbest piyasa özgürlüğüne vurgu yapmıştı. Daha sonra kitabın basılmasına yasak konulduğunu "teyit ettiğini" söyleyen Altınok, “düpedüz saçmalık, çok büyük bir hata.” diyerek yasağı “yorumladı”.

Altınok’un meseleyi nasıl kavradığına dair düştüğü mesajlar ise yoruma yer bırakmayacak kadar açık:

“Özet farz oldu:İmamın ordusu kitabının ergenekonun psikolojik hareketında bir araç olduğunu,yalnzca Şık tarafından yazılmadığını düşünüyorum

Ancak bir örgütün propagandasını yapıyor olsa da bu ya da herhangi bir kitaba yayın yasağı getirilmesine karşı çıkıyorum.

Tarihimizin en kapsamlı demokratikleşme davası diğer davalardan fazla itinayı hak ediyor,zira sağdan soldan pusuya yatanlara koz verilmemeli”

Bir diğer Taraf yazarı genç sivil Yıldıray Oğur ise, Emrullah Uslu’ya gönderdiği Twitter mesajında, kitapla ilgili şöyle diyerek kitabı “sulandırdı”: “valla ben kitaptan fethullah gülenin ordusunu denetlerken çekilmiş ünifromalı fotoları çıkar diye bekliyorum.” İlhan Cihaner hakkında ise, “İlhan Cihaner basılmamış değil, aklımızdan geçen kitapları toplatacak bin kaplan gücünde laik bir cumhuriyetin savcısıymış...” demeyi uygun gördü.

Konu hakkında bir açıklama yayınlayan Genç Siviller ise, kitabın içeriğinden ve dijital kopyalarının silinmesinden bahsetmek yerine, “J-Store, Wikileaks ve Gigapedia çağında afili baskılı kitapların devrinin geçtiğinin herkes farkındadır inşallah.” diyerek kitabı kendi web sitelerinde yayınlayabileceklerini duyurdu.

Zaman’dan inciler: Belki de döküman...
Savcı Zekeriya Öz’ün emriyle polisin basılmamış kitap taslağını silmek için uğraştığı günlerde, Zaman gazetesi bir müddet konuya “tepki” veremedi.

Gazetenin “sarkastik” yazarlarından A. Turan Alkan, 26 Mart günü yazdığı yazıda, “Türkiye'de dört başı mamur bir fikir suçuna konu olacak kitap hatırlamıyorum” diyerek söz konusu kitabın dijital kopyalarının dahi silinmesine neden olan fikirlerin “suç” olarak görülmediğini iddia ederken, “Suç eyleminin yazılı kâğıda aksetme sürecinin de suç tarifi içinde değerlendirilmesi son derece tabiidir: Ne var ki bizde kâğıda yazılmış veya basılmış her nevi metne kudsiyet atfetmek de bir tür entelektüel fetişizmdir. Ne münasebet yahu elbette bir kitabın müsveddesi suç delili (ama fikir suçu değil) kapsamına girebilir” dedi.

Kazım Karabekir’in İstiklal Savaşı anılarının nasıl yok edildiğini anlatan Alkan, “yayınlanmadan yazarını hapse attıran kitap” söyleminin “baydığını” yazdı.

Yine gazete yazarlarından Fehmi Koru da, İmamın Ordusu için “ya gizli örgüt belgesiyse?” diye sorarken, “yasaklı” statüsüne eriştirilen kitabın gerçekten bu statüyü hak edip etmediğinin de düşünülmesi gerektiğini söyledi. Bülent Korucu da, bugün yazdığı yazısında Ahmet Şık’ın kitabının 1999 yılında kimi polis memurlarına atfedilen suçlamaların aynısını içerdiğine dair şüpheleri olduğunu, bu polislerin “Görevleri ve legal mensubiyetleri ötesinde bir insiyakla hareket ettiklerinin ileri sürüldüğünü” iddia ediyor.

Davanın ‘savcıları’ da görevde!
Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz ise, piyasada cemaati “karalayan” birçok kitabın bulunmasına rağmen neden Ahmet Şık’ın kitabının arandığının sorulması gerektiğini söyledikten sonra, polisin kitabın değil, kitaba düşülen notların peşinde olduğunu yazdı. Aköz’e göre, kitaba düşülen o notları Ahmet Şık yazmadı:

“Ahmet Şık kitabın bir kısmını yazıyor... Sonra metin Odatv'ye gönderiliyor...Soner Yalçın ve şürekâsı kitabı okuyor ve Ergenekon şebekesine destek olacak şekilde tavsiyelerde bulunuyor... Ve o arada kitap, Odatv tayfasından olmayan biri(leri) tarafından da okunup, benzeri bir amaçla notlandırılıyor...
İşte savcılar bunların peşinde...”

Kitap taslağının başına gelenlerin sansür olup olmadığını de değerlendiren Aköz, şunları yazdı:

“Halbuki işin sırrı tam da şaibeli notlarda ve onların taşıdığı elektronik izlerde... O notlar, metninde ve kopyalarında yer aldığı sürece de, karşımızda bir kitap değil, delil mahiyetinde bir doküman var... “

Aköz, Bülent Arınç, Ertuğrul Günay ve Ümit Boyner’in demeçlerini alt alta yazdıktan sonra, bu isimlerin Ergenekon davasını “anlamaya çalışmadıklarını”, Ergenekoncuların insanları fazla düşünmeden “cambaza baktırmaya çalıştıklarını” iddia etti.

(soL - Haber Merkezi)