İşte BBC "tarafsızlığı"

BBC’nin 10 yıldır Venezuela’ya dair yayınlarının incelendiği araştırma, kurumun haber ve yorumlarında son derece “taraflı” olduğunu ve gerçekleri çarpıtarak, izleyicilerini yanlış yönlendirdiğini ortaya koydu.

BBC’nin Venezuela konulu yayınlarının son on yılı masaya yatırıldı. Hugo Chavez’in iktidara geldiği günden bu yana BBC’nin Venezuela’ya ilişkin haber ve değerlendirmelerinin incelendiği araştırmada, kurumun gerçekleri görmezden gelen ya da tümüyle çarpıtan bir yayıncılık çizgisini benimsediği ortaya çıktı.

Batı İngiltere Üniversitesi’nden Dr. Lee Salter ve Dr. Dave Weltman tarafından yapılan çalışmada, 1998 – 2008 yılları arasında BBC’de yayınlanan 304 bültenin incelendiği ve bunların sadece üçünde Chavez yönetimince gerçekleştirilen olumlu bir uygulamaya değinildiği açıklandı.

Çalışma, BBC’nin Chavez hükümetinin demokrasi ve insan haklarının hayata geçirilmesi yönündeki temel uygulamalarını, yoksullukla mücadele, gıda ve sağlık programlarını görmezden geldiğini, insanlık tarihinin en kapsamlı okuma yazma seferberliklerinden biri olarak tanımlanan “Robinson” programına bile “şöyle bir değinerek” geçiştirdiğini gösterdi.

Çifte standart ve karalama
BBC’nin Chavez yönetiminin meşruluğunu sorgularken, işi, seçim sonuçlarını ve Chavez’in arkasındaki halk desteğini görmezden gelerek, onu Hitler’le karşılaştırmaya kadar vardırdığını da vurgulayan araştırmacılar, bu noktada, 1979 yılından bu yana işbaşına gelen hükümetlerin yüzde 35,3 ile yüzde 43,9 aralığında oy aldığı İngiltere’de iktidarın meşruluğundan şüphe etmeyen BBC’nin, yüzde 56 ile yüzde 60 aralığında oy alan Chavez yönetiminin meşruluğunu sorgulamasının, yaklaşımdaki çifte standardı yansıttığı belirtiyorlar.

Darbeye açık destek
Araştırmada, BBC’nin, 2002 yılında Chavez yönetimine karşı gerçekleşen CIA-destekli askeri darbeye dair haber ve yorumlarına özellikle dikkat çekiliyor. BBC tarafından geçilen dokuz haberin tümünde olayların darbecilerin bakışından yansıtıldığı belirtiliyor. Darbe hakkında yapılan yayınlarda “darbe” ifadesinin sadece Chavez’in kızı ve devrik Chavez hükümetinin üyelerince kullanıldığına da dikkat çekiliyor.

BBC’nin olayları açıklarken, “grevlerle başa çıkamayan Chavez hükümetinin” “düştüğünü”, “çekildiğini” ya da “istifa ettiğini” ifade ederek, olup bitenin bir “darbe” olmadığı kanısını uyandırmayı denediği de vurgulanıyor. BBC’nin, Chavez karşıtlarının elinde olan yerel kanalların yayın çizgisine paralel olarak, “Chavez’i destekleyen silahlı güçlerin halka ateş ettiği” yönündeki haberleri sorgulamaksızın yayınladığı da hatırlatılıyor. Oysa daha sonra, olayın bir kamera “oyunu” olduğu, halka ateş edenlerin Chavez destekçileri olmadığı ve tüm bunların darbeye zemin hazırlamak için tezgahlandığı ortaya çıkartılmıştı.

Araştırmacılar, iki seçim ve bir anayasa referandumunda halkın desteğini arkasına alan Chavez’in meşruluğunu sorgulayan BBC’nin, darbeyi demokrasi açısından sorgulamadığına, hatta darbeyi “demokrasiye dönüş” olarak tanımladığına dikkat çekiyorlar.

BBC’nin Venezuela’ya dair yanıltıcı ve yanlı yaklaşımını, ülkeye “elitlerin gözünden bakması” ile ilişkilendiriliyor. BBC’nin, Chavez’i, onu liderliğe taşıyan koşullardan bağımsız olarak algıladığı, Chavez’in iktidara gelişini ve halkçı politikalarını “bir halk hareketi” olarak kavramak ve aktarmak yerine, Chavez’in şahsında “kişisel bir çıkış” gibi değerlendirdiği belirtiliyor. Bu noktada BBC’nin “yıllarca günde 2 dolar gelirle yaşayan Venezuela halkının gerçek sorunlarını ve sorunlarını çözmek için harekete geçişini görmemezlikten geldiği” ve olayları Venezuela burjuvazisinin yorumuyla aktardığı ifade ediliyor. Araştırmacılar, bunda, BBC’nin Caracas muhabirlerinin Venezuela burjuvazisi ile, onun bir parçası sayılabilecek kadar, yakın temas içinde bulunmalarının rolü bulunabileceğine değiniyor.
Ayrıca çalışmada, Eva Morales ve Bolivya hakkındaki yayınlarında da “yanıltıcı” olan BBC’nin Latin Amerika değerlendirmelerinin güvenilmezliğine işaret ediliyor.

BBC’nin yayıncılık anlayışı ve sermaye grupları ile ilişkileri, daha önce de gündeme gelmişti. Zehirli atık depolama ve boşaltımında dünya devlerinden biri olan Trafigura şirketinin Fildişi Sahilleri’nde 108 bin kişinin sağlığına mal olan ihmalinin haberinin yayından kaldırılması, sermayenin medya üzerindeki tahakkümünü gösteren önemli bir örnek olarak değerlendirilmişti.

(soL - Dış Haberler)