İslamcı basın geziyi neden şişiriyor?

İslamcı basın, "Arap Baharı" turu vesilesiyle Erdoğan övgüsüne iyiden iyiye hız verdi. Bugünkü köşesinde aynı konuda ölçüyü kaçıran İhsan Dağı'nın "Erdoğan'ı neden seviyorlar?" başlıklı yazısı, daha çok "Erdoğan'ı sevme kılavuzu"nu andırıyor.

Erdoğan'ın Mısır, Tunus ve Libya'yı kapsayan turu, özellikle islamcı basında büyük bir coşkuyla aktarılıyor.

Dün akşam Kahire'ye giden Erdoğan, ağırlıklı olarak Müslüman Kardeşler örgütünün kurduğu Hürriyet ve Adalet Partisi'ne üye gençler tarafından karşılandı. Bugün gibi AKP'ye yakın gazetelerde dün, Mısır'daki çeşitli örgütlerin Erdoğan'ı karşılama çağrısı yaptığı ve bir milyon kişilik bir karşılamanın hedeflendiği iddia edilmişti. Ancak akşam saatlerinde havaalanında gerçekleşen karşılamada bin-bin beş yüz civarında kişinin bulunduğu belirtildi.

Toplanan kalabalıkların büyüklüğü üzerine spekülasyonlar yapılması, gezinin somut sonuçlarından ziyade iç kamuoyuna ve bölgeye verdiği siyasi mesajın önem taşıdığını gösteriyor.

"Şov devam etmeli"
Gezi öncesinde Erdoğan'ın Tahrir'de konuşacağı ya da Refah Kapısı'ndan Gazze'ye geçeceği söylentileri ortaya çıkmıştı. Kahire'ye uçmadan önce havaalanında basına demeç veren Başbakan, Tahrir'de konuşmayacağını ve Gazze'ye gitmeyeceğini açıkladı. Ancak bu iki başlığın gündeme getirilmiş olması da Erdoğan'ın "Arap Baharı turu" üzerine yaratılan beklentileri yükseltmeye yaradı.

Benzer şekilde Erdoğan'ın Mısır ziyaretinde ekonomik ve askeri alanda "stratejik işbirliği anlaşması" yapılacağı iddiaları gündemde tutuluyor. Zaman gazetesi bugün yayımladığı bir değerlendirmede, konuyla ilgili üç gelişmenin yaşanabileceğini ileri sürdü. "Birinci senaryo"ya göre "iki ülke ilişkileri stratejik bir boyuta taşınacak". Zaman, bu cümlenin hemen ardından "bunun kısa vadede pek de mümkün olmadığını" belirtti. Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesi durumunda bile böyle bir adımı hemen atamayacağı yorumu değerlendirmede yer aldı. Zaman, ayrıca Mısır'ın ABD'den her yıl aldığı 1,5 milyar dolarlık yardımın dış politikası üzerinde etkili olduğunu yazdı.

Zaman'a göre "ikinci senaryo", "askerlerin demokratik süreci engellemesi ve Türkiye'yle ilişkilerin kademeli olarak bozulmasına sebebiyet vermesi." Gerçekleşmesi beklenen en güçlü ihtimal olarak ise ilişkilerde köklü bir değişiklik olmamasına işaret edildi.

Zaman'ın "ilişkilerde köklü bir değişiklik beklenmediğini" yazmasına karşın Erdoğan'ın ziyaretinin "stratejik önemde" sonuçlar doğuracağının ileri sürülmesi ve ziyaretin büyük bir olay olarak sunulması, gezinin temel amacının Davos'ta başlayan şovu sürdürmek olduğunu düşündürdü.

İhsan Dağı: "Erdoğan'ı neden seviyorlar?"
Bugünkü köşesini Arap halklarının "Erdoğan sevgisi"ne ayıran İhsan Dağı ise, bu girişimiyle ziyaretin bir başka amacına ışık tutmuş oldu. Dağı, yazısında Erdoğan'ın popülaritesini "güç odaklarına karşı halkı arkasına alarak mücadele etmesine ve başarılı olmasına" bağladı. Dağı şunları savundu:

"Erdoğan, demokratlıkla dindarlığın çatışmadığını İslam dünyasına somut olarak gösteren kişi. Demokrasinin dindarları 'Jakoben elitler'e karşı korumakla kalmadığını, farklı toplum kesimleriyle bir araya gelen dindarları iktidara da taşıdığını anlatıyor bütün İslam toplumlarına.

Erdoğan, demokrasiyi, milli iradeyi temsil ediyor otokrat yönetimlere direnmeyi, ekonomik kalkınmadan ve refahtan pay istemeyi temsil ediyor. İslam'ın demokrasiyle, küreselleşmeyle, zenginleşmeyle çelişmediğini ifade ediyor. Erdoğan sadece Türkiye'nin Osmanlı geçmişiyle, Doğulu geçmişiyle değil, mevcut Ortadoğu halklarıyla da barışını temsil ediyor. Nasıl Türkiye'de sokaktaki insanda 'Erdoğan bizden biri' duygusu uyanıyorsa, Ortadoğu halkı da çok uzun yıllar sonra bir Türk'ü 'kendilerinden biri' gibi görüyor.

Bütün bunlardan dolayı Başbakan Erdoğan, Arap Ortadoğu'su için bir 'fenomen', adeta kendi başına bir 'yumuşak güç' (soft power). Varlığı ve temsil ettikleriyle Ortadoğu halkları üzerinde derin bir hayranlık, saygı, sevgi ve destek uyandırıyor."

"Sevgi"nin kaynağında Başbakan'ın Filistin sorunuyla ilgili çıkışlarının değil, Türkiye'nin "islami kimliğiyle demokrasiyi, kalkınmayı ve küreselleşmeyi" buluşturmayı başarmasının yattığını iddia eden Dağı, bir açıdan Erdoğan'ın Arap coğrafyasında popülarite kazanmasının nedenlerinden ziyade, "Erdoğan'ı neden sevmek gerekiyor" sorusuna yanıt vermeye çalıştı. Bu da, gezinin önemli hedeflerinden bir tanesinin Başbakan'ın ülke içindeki popülaritesini artırmak olduğuna işaret ediyor.

Kuşkusuz Mısır, Tunus ve Libya'da yapılacak görüşmelerin, imzalanacak askeri ve ticari anlaşmaların Yeni Osmanlıcılığın sahadaki faaliyetlerini geliştirmesi açısından önemi bulunuyor. Ancak aynı sürecin güçlü bir mesajının ülke içine dönük olduğu da göze çarpıyor. Bu mesaj, Dağı tarafından "Erdoğan'ı bu nedenlerle sevmeliyiz" şeklinde özetleniyor.

(soL - Dış Haberler)