Mardinli öğrencilerden milliyetçilere ders!

Geçen hafta 1. Lig’de oynanan Diyarbakırspor-Karşıyaka maçını izleyenler arasında Mardin Kızıltepe’ye bağlı Karakuyu köyünde öğretmenlik yapan Deniz Özgür ve öğrencileri de vardı.

Son zamanlarda milliyetçiliğin, şehirlerarası artan düşmanlığın tavan yaptığı tribünlerdeki durumun aksine, Karşıyakalı bir öğretmen ve öğrencileri, “kardeşlik ve tribün” adına bir örnek oluşturdu. Hayatlarında ilk defa stadyumda bir maç izleyen Mardinli çocukların öğretmeni Deniz Özgür’le görüştük.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Deniz Özgür: 1983 Karşıyaka doğumluyum. Tüm öğrenim hayatım İzmir’de geçti. 2006 yılında Şırnak Cizre’ye atandım. Üç yıl orada çalıştım. İki yıldır da Mardin Kızıltepe’ye bağlı Karakuyu köyünde görev yapmaktayım. Evliyim ve bir çocuğum var.

Öğretmenlik yaptığınız köydeki çocukları Diyarbakır’da oynanan Diyarbakırspor – Karşıyaka maçına götürmeniz, hayatında belki ilk defa stadyum gören çocuklarla bir İzmir takımı olan Karşıyaka’yı desteklemeniz, tribün ve kardeşlik adına çok güzel bir görüntüydü. Mardinli çocukların köydeki yaşantısını, futbol sevgisini ve “Karşıyakalı”lığını anlatır mısınız?

D. Ö.: Çocukların futbola çok ilgileri var, ancak imkansızlıklardan dolayı yapabilecekleri şeyler oldukça kısıtlı. Ben köye atandığım günden bu yana, doğduğum yerin takımı olması nedeniyle Karşıyaka sevgisini aşılamaya çalışıyorum çocuklara. Geçen sene İzmir’e de götürdüm bazı öğrencilerimi. Diyarbakır’a gitmemiz, benim açımdan batının doğuya olan önyargısını kırmak için bir fırsattı. 20 kişiden oluşan bir köylü grubuyla Diyarbakır ‘a gittik. Oldukça güzel bir atmosferde maç izledik.

Tribünlerde de ülkemizde yaşanan milliyetçi reflekleslerin yansımasını görüyoruz. Özellikle geçen yıl Bursaspor - Diyarbakırspor maçlarında bu konu gündeme gelmişti. Bu yıl ise Spor Toto Süper Lig’de Anadolu takımları “üç büyükler”le yarışabilir duruma geldi ve şehir takımları arasındaki rekabet daha da arttı… Son olarak Bursaspor - Trabzonspor maçı sonrası yaşananlar, şehirler arasındaki tahammülsüzlüğün ne boyuta geldiğini gösterdi. Fakat siz, 1.500 km ötedeki çocukların hayatlarında hiç görmedikleri bir şehrin takımını destekleyebileceğini gösterdiniz...

D. Ö.: Birbirini tanıyamama ve önyargı, beraberinde korkuları getiriyor. Ben şehirler arasındaki gerilimi, birbirimize olan hoşgörüsüzlüğe bağlıyorum. Karşıyaka ve Mardin arasında oluşan bu dostluk bağının birçok şehre örnek olmasını umuyorum. Diyarbakır seyircisine yapılanlar bütün futbolseverler gibi beni de çok üzüyordu. Öğrencilerimi alıp Karşıyaka atkılarıyla Diyarbakır’a götürmemin en önemli nedeni de, bu haksızlıkları eleştirmek. Bursa taraftarına da ülkemizin şehirlerine biraz daha hoşgörülü davranmalarını önerebilirim.

Halkın bir sosyal aktivite olarak hafta sonları maçlara gitmesi, artık artan bilet fiyatları nedeniyle neredeyse bir lüks haline geldi. Endüstriyel futbolun tribün kültürünü de olumsuz yönde etkilediğini görüyoruz. Bir Karşıyakalı futbolsever olarak tribünlerin ve futbolun geleceğini nasıl görüyorsunuz?

D. Ö.: Biz Karşıyakalılar olarak belki de bu durumdan pek etkilenmiyoruz. Ama birçok kulüp taraftarını müşteri gibi görmeye başladı. Dikkat etiyseniz geçenlerde oynanan Fenerbahçe –Galatasaray maçında 2 bin Galatasaray taraftarının sesi 50 bin kişinin yanında daha çok çıkıyordu. Bunun en büyük nedeni de taraftar kavramının yerini müşteri kavramının alması. Karşıyakalı onuruyla bu adaletsiz savaşta çırpınmaya ve var olmaya devam edecek. Hep derim Çarşılar direniyor diye Beşiktaş ve Karşıyakalılar taraftar olmaya devam edecek.

Geçen sene sizin öncülüğünüzle, görev yaptığınız köye Karşıyaka taraftarının kitap yardımı kampanyası olmuştu. Son zamanlarda bu tür kampanyaları birçok tribünde görüyoruz. Daha önce Beşiktaş, Bursaspor, Göztepe, Fenerbahçe taraftarları böyle bir işe imza atmıştı. TEKEL işçilerinin eylemlerine ve geçtiğimiz haftalarda direnişte olan UPS işçilerine “endüstriyel futbola karşı forzalivorno” oluşumun öncülüğünde her renkten taraftarın destek vermesi, tribünleri farklı yönleriyle de tanımamıza sebep oldu. Bu tür sosyal olaylarda tribünlerin örgütlenerek ses getirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

D. Ö.: Olması gereken de bu değil mi? Taraftarlar bu ülkenin birer parçası. 80 darbesinden sonra futbola şiddet bulaştırmaya çalışan zihniyete karşı bu tarz toplumsal birliktelikler, bizlerin içinde yok edilmeye çalışılan dayanışma ruhunu ayakta tutabilir diye düşünüyorum. Yalnızlaştırılmaya çalışılan bireylerin bu tarz organizasyonlarla birlikte nasıl bir güç olabileceğini göstermesi bakımından oldukça güzel bir örnek. Bu tarz organizasyonları takdir ediyor ve gönülden destekliyorum.

İlgili video linki: http://www.facebook.com/?ref=home#!/video/video.php?v=1539269753959&oid=...