AB serüveni 45 yıl önce başlamıştı

Türkiye'nin AB serüvenin başlangıcı olan Ankara Anlaşmasının ardından 45 yıl geçti. İKV'nin düzenlendiği bir panel ile değerlendirilen 45 yıl Türkiye sermayesi için AB sevdasının sürdüğünün de göstergesi oldu. Panelde emekçilerin 45 yılı değerlendirmesine gerek duyulmadı.

soL (HABER MERKEZİ) 12 Eylül 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması 45 yılını doldurdu. 45 yıldır burjuvazi için AB sevdası zaman zaman batılılaşma zaman zaman Avrupa kapitalizmi ile bütünleşerek bir üst lige çıkmanın aracı oldu. O dönemde İnönü Hükümeti Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin'in imzasını taşıyan Ankara Anlaşması ile Türkiye- AET arasında bir "ortaklık" kurulması onaylanıyor, Türkiye'nin topluluğa üyeliği öngörülüyordu.

Bugün, AB üyeliği gerçekleşmeden gümrük birliğine onay veren anlaşmalara imza atan Türkiye için AB teslimiyet ve bağımlılığın ifadesi. Türkiye sermayesi için çıkış noktası olarak tanımlanan "AB üyeliği" burjuvazinin en önemli stratejisi olmaya devam ediyor.

1965 yılında İstanbul Sanayi Odası ve İstanbul Ticaret Odası'nın ortak girişimi olarak kamuoyunu AB konusunda bilgilendirmek amacı ile kurulan İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) dün 45. yıl nedeni ile bir panel düzenlendi.

Geciktik acele edelim
"Ankara Anlaşmasının 45. Yıldönümü: Ortaklıktan Üyeliğe Doğru" konulu panelde Ankara Anlaşması ile AB üyeliği sürecini patronlar, AB temsilcileri ile siyasetçiler ele aldılar. Panelde yapılan konuşmalarda AB üyeliğinden vazgeçilmediği, gerekenin yapılacağı bir kez daha vurgulandı. Belli konuşmalar sürece yönelik eleştiriler içerirken, daha çok bir iç döküşün de ifadesi oldu.

AB Genel Sekreteri Oğuz Demiralp gelişmelerin, Ankara Anlaşması'nın öngördüğü şekilde gerçekleşmediğini belirterek, "Açıkçası geciktik. Ne kadar gecikirsek gecikelim, iş işten geçmiş değil" şeklinde konuştu.

İKV Başkanı Haluk Kabaalioğlu Türkiye'nin AB üyeliğinin artık bir devlet politikası niteliği kazandığını, Türkiye'nin vazgeçilmez hedefinin tam üyelik olduğunun unutulmaması gerektiğini vurguladı.

TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ise Ankara Anlaşmasında ortaya konulan vizyonun anlaşmanın uygulanmasında ortadan kalktığını, anlaşmanın sadece Gümrük Birliğini öngörmediğini, Gümrük Birliğinin yanı sıra işçilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımını da içerdiğini söyledi.

Tek anlaşmazlık konusu vize
Bir süredir Türkiye'ye yönelik AB ülkelerinin uyguladığı vizenin kaldırılmasına yönelik yapılan tartışmalar da panelde öne çıkan başlıca konu oldu.

Kabaalioğlu, işadamlarının AB ülkelerine ziyarette vize uygulamasının kaldırılması gerekliliği üzerinde dururken, Hisarcıklıoğlu, AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in Türkiye ile ilgili vize konusundaki açıklamasının yanıltıcı ve Türkiye ile AB arasında tesis edilen ortaklık ilişkisine de aykırı olduğunu savundu. Hisarcıklıoğlu'na göre vize uygulaması Türkiye ile AB'nin ortak olmadığının da göstergesi.

Hisarcıklıoğlu, Rehn'in konuya ilişkin önceki açıklamalarını hatırlatarak, "Vize kolaylığı anlaşması müzakereleri için Türk hükümetinden hiç niyet beyanı almadık" şeklindeki açıklamasını eleştirdi. Hisarcıklıoğlu, Türkiye Avrupa Komisyonundan vize kolaylaştırma anlaşması talep etti derken Rehn'in bunu görmezlikten geldiğini savundu.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini ise "Bir vize problemi var. Bunun en önemli muhataplarından bir tanesi de Komisyondur. Türkiye'nin aslında ticaret açığının çok büyük bir bölümü Çin ve Rusya ile... Demek ki Gümrük Birliği bu anlamda Türkiye'de olumsuz bir etkiye yol açmamış. Katılımın AB'ye de olumlu katkıları olacak" diye konuştu.

AB'de gerekçe çok ...
Türkiye'nin, ihtilafların çözümü konusunda önemli bir ortak olduğunu vurgulayan Pierini, "Rusya ve Gürcistan, Suriye ve İsrail arasındaki arabuluculuk rolü çok önemli. Türkiye şimdi Ermenistan ile belli ölçüde ilişki kurdu. Kıbrıs sorununun çözümünde Türkiye'nin oynayabileceği muhtemel rol var. Bunların hepsi AB açısından çok önemli" diyerek AB'nin Türkiye'yi nasıl algıladığının bir özetini aktardı.

Marc Pierini, AB'de bazı bakış açısı değişiklikleri, Türkiye'de de bir yaklaşım değişikliği olduğunun altını çizerek, yapılan bir ankette, Türk katılımcıların sadece yüzde 26'sının günün birinde Türkiye'nin AB'ye üye olacağına inandıklarını söylediğinin ortaya çıktığını, her iki tarafta da bazı şüpheler bulunduğunu dillendirmesi de dikkat çekti.

Fasit daireler yerine doğrusal çizgi
Pierini her yıl olduğu gibi bu yılın kasım ayında da komisyonun, ilerleme raporunu yayınlayacağını ve Türkiye'nin 12 aylık performansını değerlendireceğini hatırlatarak, "Pek çok şey dikkate alınacak. Biz bu rapor yazılırken Türkiye'nin motivasyon düzeyini de mutlaka dikkate alacağız. Bu konuda biraz netlik bekliyoruz, bir berraklaşma ihtiyacındayız. Geçtiğimiz aylarda Türkiye ile ilgili AB'de bir algı değişikliği oldu. Bu çok temelden, güçlü bir algı... Türkiye'nin katılım sürecinde AB'de bir algı iyileşmesi oldu. Aynı şey Türkiye'de de oldu mu? Biz onu merak ediyoruz. Aslında Türkiye'nin AB ilerleme süreci, sürekli fasit daireler çizerek ilerliyor. Oysa biz bunun doğrusal bir çizgi izleyerek ilerlemesini istiyoruz. Türkiye'nin kararlılığından ve motivasyonundan şüpheye düşmek istemiyoruz. Türkiye'nin sadece ekonomik alanda değil, diğer alanlarda da AB'ye aynı ölçüde yakınlaşmasını ve bu konudaki gelecek vizyonunu teyit etmesini bekliyoruz" dedi.

Panelde olmayanlar
Türkiye AB ilişkilerinde 45 yılının değerlendirildiği panelde konuşul(a)mayan başlıklar da vardı. Emekçiler panelde yoktu. Emekçiler, AB demokrasisi ve insan haklarını savunanların 1 Mayıs'ları nasıl kutladığını aktaramadı...

Türkiye'nin AB kurumlarına bağımlılığının boyutları değerlendirilemedi. Müzakereler, pazarlıklar ile AB üyeliğine onay vermeye her koşulda hazır olanlar AB müktesabatına dahil olan 31 başlığının nasıl bir Türkiye istediğini ihmal etti. Emeğin, sermayenin serbest dolaşımı dendi ama, yabancı sermayenin Türkiye'yi sömürmesi, işadamlarına vize almada, turistik ve iş amaçlı seyahatlerde vatandaşlara vize kolaylığı sağlanması yeterli oldu.

"Onlar ortak biz pazar" sözünü de hatırlayan olmadı. Ne de olsa emekçiler panelde yoktu...