"Dizi sektöründe örgütlenmek şart oldu"

Türkiye'de kitleleri uyuşturmakta önemli rol oynayan TV dizileri, set emekçilerini de insanlıktan çıkarıyor. Dizilerde çalışan birçok oyuncu, bu tabloya karşı birlikte örgütlenmek gerektiğini söylüyor.

Dizi setlerindeki ağır çalışma koşulları, sektörde çalışan ünlü oyuncuların çıkışları ile yeniden gündeme geldi. Milliyet muhabiri Lube Ayar’ın görüştüğü oyuncular, dizi setlerinde uzun saatler güvencesiz çalışan emekçilerin durumundan rahatsız olduklarını ifade ederek örgütlenmenin gerekliliğine işaret ediyorlar.

Kanalların yeterince reklam arası verebilmek ve birbirleriyle reyting rekabetine girebilmek için gittikçe uzattığı bölüm süreleri 90 ila 110 dakikaya varırken, oyuncular bu sürenin dünya standartlarında 40-50 dakika olduğunu vurguluyor. Bölüm süreleri uzadıkça set emekçileri günde 16-18 saat çalışmaya mecbur ediliyor. Ayrıca yapımcı şirketlerin çoğu sigortasız işçi çalıştırıyor. İşte dizi sektöründe çalışan bazı oyuncuların bu gidişatın nasıl değiştirilebileceği konusundaki görüşleri:

Nejat İşler: Sette çalışan arkadaşlarımın durumu vicdanıma dokunuyor. Ben çalışıp, evime gidiyorum ama onlar orada kalıyor. Ertesi gün gittiğimde hallerini görüyorum. Onlarla aynı havayı soluyorum. Bu işin böyle yapılmasını sevmiyorum. ‘Birleşik Oyuncular’ diye bir meslek birliği kurduk. Bayağı katılım var. Bakanlıktan onaylandı. Genel kurulumuzu yapacağız Mayıs'ta. Hedefimiz bütün aktörlerin grev yapması. Amerika’da nasıl senaristler grev yaptılar, hiçbir dizi çekilemedi. Onun gibi olması lazım.

Bülent İnal: Geçenlerde sette konuştuk, “Bir şey yapalım, biz yapmadıkça insanlar yollarda sakat kalıyor, 15-20 saat insanlığa aykırı şartlarda çalışıyor” diye. Bir de paralarını 8-10 hafta sonra alabiliyorlar. Buna ancak biz dur diyebiliriz. Dışarıdan biri gelip bize haklarımızı verecek değil. Konu, yavaş yavaş dillenecek, böylece hareket geçeceğiz belki. Kanallar daha ucuz iş gücü istiyor. Biz de kara kara düşünüyoruz. Ama sektörü korkular yönetiyor.

Mehmet Ali Alabora: 90 dakika dizi çekmek insan haklarına aykırı. Başka ülkelerde bu suçtur. Bu yüzden insanlar hayatlarını kaybetti. Kuralsız, sendikasız bir ortam var. Ama şu an bir mücadele veriliyor, belki beş sene sonra böyle olmayacak. Sine-Sen bu konuda çok aktif çalışıyor. Bu işler sendikalaşmayla, örgütlenmeyle olur.

Levent Üzümcü: Sendikalı oyunculara iş vermeyen yapımcılar oldukça 'ışıltılı' dünyamızı düzeltmemiz mümkün değil. Yıllardır neden bu dizileri yapmak zorunda kaldığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Ama işe yaramıyor, her şey kötüye gidiyor. Başrol oyuncularına fahiş fiyatlar ödeyerek bir diziyi çok izleten yapımcılar ve kanallar başarılı sayılıyor.

Hümeyra: Tüm kanalların, dünya standartlarında olduğu gibi dizi sürelerini ortalama 40 dakikaya indirmesi gerekiyor. Sürelerin makul hale gelmesi durumunda, yazarlar, yapımcılar, sanatçılar ve set ekibi çok daha insani şartlarda çalışır.

Belit Özükan: Yapılan işlerin uzunluğu ve çekilme süresi genel standartların çok dışında. Bu, oyuncuların ve set çalışanlarının can güvenliğini tehlikeye atıyor. Haklar verilmez alınır. Daha örgütlü çalışmamız gerekiyor. Ben sendikalaşmadan yanayım. Sine-Sen’e üyeyim, toplantılarını takip ediyorum.

Deniz Özerman: İnsanların bu kadar fazla çalıştırılmaması için önce kanunun çıkması lazım. Ayrıca dizi süresi en fazla 60 dakika olmalı. On sene önce böyle değildi. Bu hale nasıl gelindi bilemiyorum. Kanal yapımcıyı, yapımcı oyuncuyu sömürüyor.

Vildan Atasever: Biz bazen izin yapıyoruz ama teknik ekipteki arkadaşların böyle bir şansı yok. Herkes istiyor ama maalesef çözüm üretilmiyor. Bunun için sözde değil, gerçekten birlik olmak gerekiyor.

Erkan Petekkaya: Türkiye’de insanlar, sabah beşte sobalı odalarında uyanıp, saat altıda otobüs durağında bekleyip, tıklım tıklım otobüslerle işe gidiyor. Tamam biz de çok yoruluyoruz ama en azından karşılığını fazlasıyla alıyoruz. Dizi setlerinde azap çekenler, set işçileridir, oyuncular değil.

Nebahat Çehre: Hadi biz arada bir dinleniyoruz. Ama kamera arkasındakiler çok yoruluyor. Hem emeklerinin karşılığını alamıyor, hem de insancıl bir yaşam süremiyorlar. Bu yükü kaldırabilmek için sırt sırta vermeliyiz ama ne yazık ki, bu birlik bir türlü sağlanamıyor. Yeşilçam’da yapılamadı, şimdi de olmuyor. Bu düzen değişmeli.

(soL - Haber Merkezi)