Akmar'dan ülkeye 90’ların sesi: SAR 90’A!

Türkiye rock müziğinin 90'larını anlatan "Sar 90'a" filminin yönetmeni Erdal Akmaz ve görüntü yönetmeni Umut Can Sevindik’le söyleştik.

Aykut Emre

"90’lar Türkiyesi" denince akla ilk gelenlerden biri de rock müzik ve “rockçılar” belki de. Dönemin neoliberal saldırıları ve "yeni dünya düzeni" söylemlerinin ortasında özellikle Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de siyah bir isyan, elektro gitarın çelik tellerinden bağırıyordu. Bu ruhu ve 90’lar Türkiye’sini rock kültürü üzerinden anlatacak olan "Sar 90’a" filmi, inatçı iki sinemacının pek hoşlarına gitmese de kendi emekleri ve paralarıyla hayata geçirdikleri bir proje.

1 Mart Salı günü Kadıköy DoRock XL’da lansmanı yapılacak olan ve el emeği göz nuru "Sar 90’a" filmini yönetmen Erdal Akmaz ve görüntü yönetmeni Umut Can Sevindik’le konuştuk.

Klasik bir soruyla başlayalım; ilk fikir nasıl oluştu?

Erdal AKMAZ (Yönetmen): Kadıköy’de yaşıyoruz ve Akmar Pasajı’nı bilmeyen yoktur. Pasajın o yıllanmış eski tabelası altında o tabelanın yapıldığı yıllara hiç ait olmayan bir durum vardı gözümüze çarpan. Tüm gençer yoğun bir şekilde yarış atına çevrildikleri herhangi bir sınava hazırlanmak için devamlı kitap bulma derdiyle arı gibi vızıldıyorlardı. Burada zamansal bir durum olduğunu keşvettik bir süre sonra: dondurulmuş eski zamanı temsil eden bir tabela ve altında devinmekte olan şimdiki zaman..

Esasen bu pasajı ve bu pasaj üzerinden “n’oldu da insanlar ve kültür böyle değişti? Bir zamanlar burada rock müzik yapanlar ve hevesli gençler vardı, şimdi değişen ne?” sorusunu soran bir film yapmak istedik. Fakat sonra bu fikir pasaj mekansallığını aşarak tüm ülkeye genişledi ve kabaca fikir ortaya çıkmış oldu.

Filminiz neyi anlatıyor tam olarak? Biraz ayrıntılara girelim mi?

E. A. : Tabii ki, sorun değil. Film, 90’lı yıllarda işin Dünya ve Avrupa boyutlarına çok girmeden Türkiye’de o yıllarda yaşanan siyasal, toplumsal ve ekonomik olayları ve bunun toplumdaki yansımalarını o dönemki rock müzik ruhu ve özellikle bu müziğin üreticileri üzerinden anlatmaya çabalıyor. Filmde çok istediğimiz bir tarz olan docu-drama tarzını hakim kılmaya çalışsak da yetersiz bütçe ve yetersiz destek sebebiyle bu tarzdan uzak kaldık maalesef. Sonuç olarak o dönemde çoğunlukla bu müziği üretenler, bu müziği yazanlar ve yayanlar üzerinden rock müziğin buzdağının görünen  kısmı olduğu bir “90’larda Türkiye” filmi izleyeceğiz.

'TABİİ Kİ...'

Film kaç dakika ve sinemada gösterilebilecek mi?

Umut Can Sevindik (Görüntü yönetmeni): Dalga geçmiyorsunuz herhalde! Tabii ki maalesef sinemada gösterilemeyecek.

Neden?

Umut C. S. :Çünkü hem bir belgesele hem de bugünkü AKP iktidarının kökenlerine vuran bir filmin beyazperdede dağıtıcısı ve alıcısı olabilir mi? Bizce bu mümkün değil. Ki zaten şu haline getirmek için bile çok çok sınırlı bir destek alabildik. En büyük destek o dönemki müzisyenler ve gruplardan geldi. Başka bi’şey yok..

Filmin kaç dakika olduğuna gelince; ilk versiyonunu 90 dakikalık yapıp Mayıs ayında yurtdışı festivallere göndereceğiz. Sonrasında Türkiye’de 45 dakikalık beş bölüm şeklinde göstereceğiz.

Yani bir anlamda dizi belgesel yapacaksınız öyle mi?

Umut C. S. :Evet, öyle de denebilir.

Peki bu bölümleri insanların takip edebileceği sabit bir mekan veya bir internet sitesi olacak mı?

Umut C. S. :Şimdilik bu konuda ciddi desteğe ihtiyacımız olduğunu söyleyebilirim. Hala sabit bir mekan bulduğumuzu söyleyemem. Fakat büyük ihtimalle bir internet sitesi veya youtube kanalı olacaktır.

Biçimsel özellikleri aşıp biraz da içeriğe değinelim mi? Sanırım sadece ülke ve rock müzik üzerine konuşulanları dinleyeceğimiz bir film izlemeyeceğiz. Farklı bir katman oluşturan ayrı bir derdi de var mı filmin?

E. A. : Tabii ki. Zaten biraz da şimdiki sinema piyasasına ve anlayışına isyan ederek yaptığımız, iş yapma enerjimizi bu inattan aldığımız düşünülürse farklı katmanlarla anlatımı özellikle tercih ettiğimiz söylenebilir. Müzik dışında ve o dönemki ülkenin meseleleri dışında bir de şimdiki paralize olma dağılma ve yalnızlaşma olgusunu önemsediğimizi söyleyebilirim. Şunu kastediyorum: 90’larda gençler, sevdikleri müziği dinlemek ve o kültürü solumak için bir araya gelmekten başka bi’şey yapamazlardı. Bir müziğe, bir albüme veya bir poster ya da ti-shirt’e ulaşmanın tek yolu bir mekana gitmekti. Bu da beraberinde bir komüniteyi getiriyordu ve insanlar fiziken tanışmış ve ortaklaşmış oluyordu. Bu farkı da önemseyerek anlatmaya çalıştık.

Filmi dört gözle bekliyoruz. Belki filmi şimdi seyredemeyeceğiz ama 1 Mart’ta bir lansman yapıyorsunuz galiba. Nedir bu gecede olacak olan?

E.A. : Lansman gecesi aslında bir anlamda filme destek gecesi olacak. Yani hiçbir dış destek almadan tamamiyle küçücük ceplerimizden var etmeye çalıştığımız bir film için yine aslında filmin konusunu oluşturan rockçılar ve ilgilileri bir araya geliyor ve müzik, anı ve sohbet dolu bir akşam yapmaya çalışıyoruz. İlgili olan herkesi bekleriz.