Genç şairler "No Pasaran" dedi

Genç şairler Efe Duyan ve Onur Behramoğlu, Maltepe Nâzım Hikmet Gençlik Festivali’ne bir şiir dinletisiyle katıldılar. Festivalin bu ilk gün etkinliğinde, Nâzım’ın “Karanlıkta Kar Yağıyor” şiiri de okunarak “ No Pasaran” denildi.

soL (İstanbul) Genç şairler Efe Duyan ve Onur Behramoğlu, Maltepe Nâzım Hikmet Gençlik Festivali'ne bir şiir dinletisi ile katıldılar. Genç şairler Nâzım'ın hem kendisi, hem de onu izleyecek olan şairler için yeni şiir kanalları açtığına değinerek, "Çok yorgunum kaptan/Seyir defterini başkası yazsın" diyen Nâzım'ın seyir defterini yazdılar.

Dinletide, Nâzım'ın gelişiminin yönünü haber veren çocukluk günleri şiirlerinden başlanıp, onun Anadolu gerçekliği ve Sovyetler Birliği ile tanışmasının ardından, 1920'lerin sonlarından itibaren şiirde büyük dönüşümlerin öncülüğünü yaptığı süreç, Nâzım'ı Nâzım yapan süreç aktarıldı. Büyük şairimize uygulanan faşizan baskıların, uzun süreli hapis hayatı ve sürgünlerin onu siyasi inancından, yurtseverlikten ve insanın kurtuluş umudundan uzaklaştıramadığı vurgusu yapılarak, tam tersine, bu sürecin onu emekçi sınıfları, insanı, insan ilişkilerini daha iyi bir kavramaya ve anlatmaya ittiği şiirde ise kendi 'meşhur adamlar'ının ansiklopedisi, şiiri, destanı ve romanı olan "Memleketimden İnsan Manzaraları"yla doruğuna ulaştırdığı belirtildi.

Nâzım'ın şiirleri yanında, Enver Gökçe, Ahmed Arif, Gülten Akın, Attila İlhan ve Nihat Behram'ın yaşam öykülerine göndermeler yapıldı ve şiirlerinden örnekler okundu.

Efe Duyan ve Onur Behramoğlu, son olarak kendi şiirlerinden birer örnek sundular.

Karanlıkta Kar Yağıyor

Ne maveradan ses duymak,
ne satırların nescine koymak o "anlaşılmayan şeyi",
ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi,
ne güzel laf, ne derin kelam...
Çok şükür
hepsinin
hepsinin üstündeyim bu akşam.

Bu akşam
bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var
sana,
senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyleyen bir ses.

Karanlıkta kar yağıyor,
sen Madrid kapısındasın.
Karşında en güzel şeylerimizi
ümidi, hasreti, hürriyeti
ve çocukları öldüren bir ordu.

Kar yağıyor.
Ve belki bu akşam
ıslak ayakların üşüyordur.
Kar yağıyor,
ve ben şimdi düşünürken seni
şurana bir kurşun saplanabilir
ve artık bir daha
ne kar, ne rüzgar, ne gece...

Kar yağıyor
ve sen böyle "No pasaran" deyip
Madrid kapısına dikilmeden önce
herhalde vardın.
Kimdin, nerden geldin, ne yapardın?
Ne bileyim,
mesela
Astorya kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin.
Belki alnında kanlı bir sargı vardır ki
kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır.
Ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin
"Yunkers" motorları yakarken Bilbao'yu.
Veyahut herhangi bir
Konte Fernando Valaskerosi de Kortoba'nın çiftliğinde
ırgatlık etmişindir.
Belki "Plasa da Sol" da küçük bir dükkanın vardı,
renkli İspanyol yemişleri satardın.
Belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin.
Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin
ve parçalandı üniversite mahallesinde
bir İtalyan tankının tekerlekleri altında kitapların.
Belki dinsizsin,
belki boynunda bir sicim, bir küçük hac.
Kimsin, adın ne, tevellüdün kaç?
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim.
Bilmiyorum
belki yüzün hatırlatır
Sibirya'da Kolçak'ı yenenleri
belki yüzünün bir tarafı biraz
bizim Dumlupınar'da yatana benziyordur
ve belki bir parça hatırlatıyorsun Robespiyer'i.
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim,
adımı duymadın ve hiç duymayacaksın.
Aramızda denizler, dağlar,
benim kahrolası aczim
ve "Ademi Müdahale Komitesi" var.
Ben ne senin yanına gelebilir,
ne sana bir kasa kurşun,
bir sandık taze yumurta,
bir çift yün çorap gönderebilirim.
Halbuki biliyorum,
bu soğuk karlı havalarda
iki çıplak çocuk gibi üşümektedir
Madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların.
Biliyorum,
ne kadar büyük, ne kadar güzel şey varsa,
insanoğulları daha ne kadar büyük
ne kadar güzel şey yaratacaklarsa,
yani o korkunç hasreti, daüssılası içimin
güzel gözlerindedir
Madrid kapısındaki nöbetçimin.
Ve ben ne yarın, ne dün, ne bu akşam
onu sevmekten başka bir şey yapamam.

25.12.1937