Habertürk'ün 'sürvahşet'ine tepki yağıyor

Habertürk gazetesinin, Manisa'da eşi tarafından bıçaklanarak öldürülmüş kadının fotoğrafını sürmanşetten vermesine tepki yağıyor.

Tepkilerde haberin kendisinin kadına ve topluma dönük bir şiddet olduğu ve gazetecilik etiğinin ayaklar altına alındığı dile getiriliyor. Bugüne kadar kadına dönük şiddet olaylarını magazinleştirerek haberleştiren birçok gazete de, Habertürk'ün manşetinin "sınırları" aştığı yönünde haberler yaptı.

Basın Konseyi konu ile ilgili Habertürk gazetesi hakkında inceleme başlattığını duyurdu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Habertürk'ü kınayan bir açıklama yaptı. Habertürk'ün kendi yazarları bile gazete yönetimine tepki gösterdi.

Akşam gazetesi yazarları Nihal Kemaloğlu ve Özlem Akarsu Çelik, sözkonusu skandalla ilgili görüşlerini soL'a iletti.

Nihal Kemaloğlu: Şefika'nın kanı Habertürk'te kaldı

Habertürk'ün bugünkü sürmanşeti, kadın cinayetlerinin pornografik unsurlarını doya doya kullanan medya barbarlığının vardığı "en son noktayı" gösteriyordu. Şefika'nın fotoğrafından akan kan bütün gazeteyi kaplayıp bizim de ellerimize bulaşırken, Şefika'nın "ikinci kez katline" ortak yapılmıştık. Zaten fotoğraf bizleri okuyucu falan değil, en ham şiddet görüntülerine aç cinayet röntgencileri olarak gören cinsiyetçi medya zihni tarafından "taammüden" koyulmuştu. Artık sansasyonel olana, şiddetin tüm formlarına, cinayetin pornografisine doygunluk kazanmış, dikkatini yönlendiremeyen kitlelere bu "kanlı-bıçaklı-yarı çıplak kadın bedeninin" ölümden önceki fotoğrafı manşetten servis edilmeli ve riyakarca "kadına şiddette en son nokta" diye başlık atılmalıydı...

Kadın bedeninin ölü ve diri müstehcen temsillerini satarak reyting yapan "haber gazeteciliğimiz" ne Şefika'nın mahremiyetini ne çocuklarını umursamış, görsel dehşet ölçülerimizi zorlayarak aslında bugün yine satışını patlatmayı ummuştu. Öyle de olmuş twitter yıkılmıştı, bugün "kanlı gazete" kendisinden çok söz ettirecekti, herkes o sayfayı tıklayacak akşam gazete yöneticileri 'bugün rekor tıklama aldık', yarın 'krizi iyi yönettik, reklamın iyisi kötüsü olmaz' diyecekler. PR danışmanları "yine biraz daha dikkatli gidelim bu aralar, kadına yönelik bir kaç sosyal projeye destek olalım" önerisinde bulunacaklar.

Sonuçta bir tek Şefika "cinayetinin bir satışa dönüştüğünü" hayatının son gününde kendisinin "medyatik-pornografik-kadın cinayeti" öznesi olarak sırtındaki bıçaklı görüntüsünü tepe tepe kullanıldığını bilmeyecekti.

Şefika'yı yaşatamadık, sığınma evinde bile koruyamadık, üstüne üstlük cinayet haberinin ölüme giden saatlerinde bu kadar kanlı, vahşi bir görüntü olmasaydı belki üçüncü sayfada bile yer alamayacaktı. Şefika'nın kanı Habertürk'te kalmıştı...

Özlem Akarsu Çelik: Muhafazakârlığa karşı set örülseydi, bunu yapmaya utanırlardı

Türkiye’de siyaset, son on yıldır “muhafazakâr demokratlık”, “devrimci demokratlık” gibi kavramlarla haşır neşir. Bu kavramların hayatımıza sinsice sokulduğu ilk günlerden itibaren okur-yazar muhafazakârlar en büyük desteği, ‘sol’un sırtına yapışmış, ‘sağ’la iş tutan ‘entelijansiya’dan aldılar. Sonuç: Bu günlere gelindi.

Yazık! Meclis’te siyaset yapan kadının, etek yerine pantolon giyebilmesi, 21’inci yüzyılda hâlâ “devrim” sözcüğüyle anlatılıyor.

Gazetelerin ilk sayfalarında eşcinsel cinayetleri hâlâ “namus cinayeti” olarak sunuluyor.

Muhafazakâr medya sağ olsun artık “kadın” yerine herkes “bayan” diyor.

Türkiye’nin en çok okunan gazetelerinden biri, çocuk istismarı haberini, “6 yaşındaki kıza tecavüz” başlığıyla verebiliyor. Çocukluğuna, henüz sabi olduğuna hiç vurgu yapmadan!

En çok izlenen dizilere bakın!

Köle olarak alınıp satılan kadınlar, imparatorun hareminde hamam sefası yapıyorlar. Hürrem, insan değil kuluçka makinesi mübarek! Erkek çocuk doğuran diğerinden üstün sayılıyor. Bu da bize “tarih” diye yutturuluyor. Yerseniz!

Tarih İslamiyet’le mi başlıyor? Yapın bakalım anaerkil toplumun yaşam biçimini yansıtan bir dizi. Tutuyor mu, tutmuyor mu hep birlikte görelim. Yooo! Kolaycılığa kaçarsınız siz. Kötülükten beslenirsiniz. Muhafazakârlık para getirir. Riske girmezsiniz.

Merak ediyorsunuzdur! 38 yaşındaki Şefika’yı sırtından bıçaklayan çocuklarının babası yerine onun çıplak fotoğrafını sayfaya koyan ‘yazı işleri’nde kaç kadın çalışıyor diye…

Kadınları yerden yere vuran dizilerin senaristlerinin büyük çoğunluğu maalesef yine kadınlar biliyor musunuz? Gazetelerin eklerinde ‘et parçası sergisi’ fotoğraflarını seçenlerin arasında yine hemcinslerimiz var maalesef. Yani bu iş, o koltuklarda kadının oturmasıyla bitmiyor. Zihniyet değişikliği için kadın olmak yetmiyor. Hayata ‘sol’dan bakmak, sol’un değerlerini hayatın her noktasına yaymak gerekiyor.

Sol, özgürlüğün ve aklın önündeki en büyük engel olan muhafazakârlığa karşı sağlam bir duruş geliştirmiş olsaydı, Habertürk Gazetesi bu sürmanşeti atmaya utanırdı. Bugün tepkiler üzerine utanıp manşeti geri çekenler yarın aynı hoyratlığı tekrarlayacaklar, hiç şüpheniz olmasın.

Habertürk'ün kendi yazarları da tepkili
Habertürk gazetesi yazarları Balçiçek İlter, Umur Talu ve Serdar Ali Çeliker de twitter hesaplarından gazetelerini eleştirdi.

Balçiçek İlter:

Bütün eleştiriler haklı. Olacak şey değil. İki çocuk annesi o fotoğraf, basmışız umarsızca. Bırakın bizi, o çocuklar ne düşünür.

Serdar Ali Çeliker:

Hakikaten çok rahatsız edici bi görüntü oluşmuş. Çocuklarım görmesin diye gazeteyi istem dışı ters çevirdiğimi farkettim.

Umur Talu:

- Biz sizi hiç yazdıklarımızla utandırdık mı?

- Yazdıklarımızla sizi utandırdık mı sorusu, Habertürk'te bu işlere karar veren arkadaşlara sorulmuştu.

- Eğer yazarken, biz sizi utandırmamaya çalışıyorsak, siz bizi, hepimizi niye utandırıyorsunuz?

- Bir kadına şiddeti bütün kadın, erkek ve çocukların üzerine doğru şiddetle çoğaltan arkadaşlar: Yazılarımızla sizi hiç utandırdık mı?

Basın Konseyi inceleme başlattı
Basın Konseyi, Habertürk hakkında re’sen işlem başlattı ve üyeler bu konuyu görüşmek üzere acil toplantıya çağırıldı.

Konsey'in konuya ilişkin açıklaması şöyle:

"07.10.2011 tarihinde Habertürk Gazetesi’nin manşetinde “Kadına Şiddette Son Nokta” başlığı altında aile içi şiddete maruz kalarak, eşi tarafından bıçaklanmış bir kadının yaralı halde ve sedye üzerindeki fotoğrafının hiçbir gizleme veya buzlama yapılmaksızın tüm çıplaklığıyla ve pervasızca yayınlanmış olması kamuoyunda çok ciddi bir infiale yol açmıştır. Basın Konseyi’ni telefon, faks ve e-posta yağmuruna tutan çok sayıda yurttaşımız kadına yönelik şiddeti düşüncesizce manşete taşıyan bu haber ve fotoğraf hakkında şikâyetlerini bildirmişlerdir.

Basın Konseyi kamuoyu gündemine yerleşen ve çok ciddi bir tepki uyandıran bu fotoğraf ve haberle ilgili olarak Basın Meslek İlkeleri yönünden derhal bir inceleme başlatmıştır. Ayrıca konunun sürüncemede kalmaması ve en kısa zamanda karara bağlanabilmesi amacıyla Basın Konseyi Genel Sekreterliği, Basın Konseyi Yüksek Kurulu’nu bu konuyu tek gündem maddesi olarak görüşmek üzere, acil toplantıya çağırmıştır. Kamuoyunun bilgisine saygıyla duyurulur."

TGC Başkanı Orhan Erinç'ten açıklama
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç de Habertürk'ün Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni çiğnediğini belirten bir açıklama yaptı:

“Ne yazık ki iki kere iki medyada da her zaman dört etmiyor. Olasıdır ki habercilik adına yapılan tercih hem şiddete uğramış bir kadının özel yaşamına özensiz bir yaklaşım, hem de şiddetin yansıtılması olarak gündeme gelmiştir.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne aykırı olduğunu düşünüyorum.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, özel hayatın gizliliğinin geçersiz sayılabileceği durumları saptamıştır. “Sarsıcı durumlarda” gazetecinin doğru davranış kurallarını şöyle belirlemektedir:

“Sarsıcı durumlarda: Üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda gazetecinin olaya yaklaşımı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılmalıdır.”

(soL - Haber Merkezi)