TKP: İşçi sınıfı onu yok sayanların dersini verir

15-16 Haziran direnişinin 48'inci yıldönümünde TKP tarafından yapılan açıklamada 'İşçi sınıfı ne zaman daha fazlasını istediyse, daha fazlası için örgütlendiyse kazandı. Daha fazlası iktidardır' denildi.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Partisi, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıldönümünde yaptığı açıklamada, işçi sınıfının kendini yok sayanlara karşı büyük direnişinden 48 yıl sonra, sermaye sınıfının hâlâ işçiler yokmuş gibi davranmayı sürdürdüğünü belirtti. Bunun nedeninin işçilerin siyasete ağırlık koyamaması, örgütlü bir tutum alamaması olduğuna işaret edilen açıklamada, 24 Haziran seçimlerine de bu örgütsüzlüğün yansıdığı ifade edildi.

24 Haziran seçimlerinde işçilere "kırıntı" vaat edildiğini vurgulayan TKP, "Oysa işçi sınıfı ne zaman daha fazlasını istediyse, daha fazlası için örgütlendiyse kazandı. Daha fazlası iktidardır. Türkiye işçi sınıfı kendi iktidarından daha azını isterse kırıntıya muhtaç kalacaktır" açıklaması yaptı.

Geride bırakılan yüzyılın bunun örnekleriyle dolu olduğunun belirtildiği açıklamada, "15-16 Haziran’ın gösterdiği de budur. Türkiye’de düzenin gücü mutlak değil. Patronlar yenilmez değil. İşçiler patronların temsilcilerine muhtaç değil" denildi.

TKP'nin 15-16 Haziran'ın yıldönümünde yaptığı açıklamanın tam metni şöyle:

İŞÇİ SINIFI ONU YOK SAYANLARIN DERSİNİ VERİR

15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 48. yıldönümündeyiz.

O gün ülkede patronlar ve siyasi temsilcileri işçilerin kazanılmış haklarına el uzattıklarında ummadıkları bir yanıt aldılar.

Örgütlenme hakkını ortadan kaldıran yasa tasarısı Meclise sevk edildiğinde on binlerce işçi sokağa döküldü. Ülkenin en büyük sanayi havzası olan Kocaeli-İstanbul hattındaki fabrikalarda işçiler şalterleri indirdi ve kent merkezlerine aktı.

O gün işçiler “Biz buradayız ve bize rağmen bizimle ilgili kararlar alamazsınız!” dedi.

15-16 Haziran’da işçi sınıfı Türkiye’de patronların düzeninin sarsılmaz olmadığını kanıtlamakla kalmadı, düzenin yarattığı kötülüklerin ancak kendi mücadelesiyle ortadan kalkabileceğini de gösterdi.

Bu nedenle 15-16 Haziran “büyük direniş” sıfatıyla anılır. Kendini yok sayanlara karşı işçi sınıfının büyük direnişidir 15-16 Haziran.

48 yıl geçti ve bugün hâlâ sermaye sınıfı işçiler yokmuş gibi davranmayı sürdürüyor.

Üstelik bugün 48 yıl öncesine göre işçi sınıfı fabrikada, plazada, ofiste, şantiyede üretim ve hizmet alanlarında nüfusun çok daha büyük çoğunluğunu oluşturmasına rağmen.

Bugün işte bu büyük kitle siyasete ağırlık koyamadığı, örgütlü tutum alamadığı için ülke bu halde.

24 Haziran’da yapılacak seçimlere de bu örgütsüzlük yansıyor. İşçi sınıfı örgütsüz olunca düzen partileri bol keseden patronlara çalışıyor. İşçilerden ise yüzsüzce kırıntılarla yetinmesi isteniyor.

Biraz daha yüksek ücret mi isteniyor, “Kriz kapıda, kredi kartı ile daha fazla borçlanabilmekle yetin” deniyor.

Sabah aç uyanılmayacak bir emekli maaşı mı talep ediliyor? Emekliye, kefen parası yerine geçecek bayram ikramiyesiyle idare etmesi salık veriliyor.

Düzenli bir işin mi hayali kuruluyor? Patron iş verdiği sürece çalışabilmeye, yoksa her an işsiz kalabilmeye alışılması bekleniyor.

Sağlık mı bozuldu? İyileşmek için çuvalla para dökmeye, o kadar para yoksa hacamat usulü hurafelerle şifa bulmaya zorlanıyor.

Eğitime para verilemiyorsa imam hatiplere, barınmaya para bulunamıyorsa gecekonduya yol gösteriliyor.

24 Haziran seçimlerinde işçi sınıfına vaat edilen işte bu kırıntılardır.

Oysa işçi sınıfı ne zaman daha fazlasını istediyse, daha fazlası için örgütlendiyse kazandı.

Daha fazlası iktidardır. Türkiye işçi sınıfı kendi iktidarından daha azını isterse kırıntıya muhtaç kalacaktır. Geride bıraktığımız bir yüz yıl bunun örnekleriyle dolu.

15-16 Haziran’ın gösterdiği de budur. Türkiye’de düzenin gücü mutlak değil. Patronlar yenilmez değil. İşçiler patronların temsilcilerine muhtaç değil.

48 yıl sonraki Haziran’da da buna ihtiyacımız var.

İşçi sınıfının iktidarına ihtiyacımız var.

Kuracağız.