Çalışma süreleri artıyor!

Emekçilere güvencesizliği dayatan en önemli adımlardan birisini, 2003 yılında çıkartılan İş Kanunu oluşturuyor. Çalışma hayatının esnekleştirilmesi ile birlikte çalışma süreleri, patronların istediği gibi oynayabildiği bir sistemle belirlenmeye başladı.

Barış Balkan

Çalışma hayatının esnekleştirilmesi ve dolayısıyla emekçiler açısından bir cehenneme çevrilmesi süreci uzun süredir devam ediyor. Patronların talebiyle hükümetler işçilerin aleyhine olan düzenlemeleri, Meclis'ten hızlıca geçiriyorlar.

AKP iktidarında ise işçilerden alıp patronlara kepçe ile dağıtılması bir kural haline geldi. AKP’nin iktidara geldiğinde ilk ele aldığı konulardan biri çalışma hayatının esnekleştirilmesi oldu. Şimdiki moda deyimi ile güvenceli esneklik! Emekçilere güvencesizliği dayatan bu sistemin en önemli ayaklarından birini 2003 yılında çıkartılan 4857 Sayılı İş Kanunu oluşturuyor. Aynı amaçla çıkarılan düzenlemelerin sonuncusu ise bilindiği gibi 2016 yılında çıkarılan “kiralık işçilik” düzenlemesi oldu.

Esneklik düzenlemelerinin temel zemini olan İş Kanunu ve arkasından gündeme gelen birçok düzenleme ile birlikte çalışma hayatının esnekleştirilmesinden sonra çalışma süreleri, patronların istediği gibi oynayabildiği bir sistemle belirlenmeye başladı. Her ne kadar ilgili yasa maddelerinin birçoğunda “tarafların onayı alınarak uygulanır” ifadesi bulunuyorsa da, işçi ve işveren kapitalizmin hukukunda bireysel olarak hiçbir zaman eşit olmadı. İşverenin dayattığı çalışma biçimine karşı çıkmak işten atılmayı da beraberinde getiriyor. “Tarafların rızası” ise kanun maddesinde kalan bir “laf” olmaktan öteye gidemiyor.

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çalışma süreleri çalışma yaşamında en çok tartışılan konulardan biri niteliğinde. Hiç kuşkusuz bu durumun nedeni, patronların çalışma sürelerini esneterek daha çok kazanma, işçileri daha çok sömürme ve zenginliklerine zenginlik katma amaçları olması.

İş mevzuatında ise çalışma süresi en basit anlamı ile “işçinin çalıştığı işte geçirdiği süre (…)” olarak tanımlanır.

HAFTALIK, GÜNLÜK ÇALIŞMA KAÇ SAATTİR?

İş Kanunu'na göre haftalık çalışma en çok 45 saattir. Yani bir işçi, haftalık olarak 45 saati dolduktan sonra fazla çalışma yapmış olur.

Günlük çalışma saati işçinin bireysel veya toplu sözleşmesinde farklı bir hüküm yoksa çalışılan 6 güne bölünerek bulunur. Haftada 6 gün 45 saat çalışan bir işçi 7,5 saat günlük çalışma gerçekleştirmiş olur.

Bir işçi günde 7,5 saat üzerinden 30 gün boyunca çalışırsa aylık 225 saat çalışmış olur.

Haftada 5 gün çalışan işyerleri için günlük çalışma süresi 9 saattir.

FAZLA ÇALIŞMA VE FAZLA SÜRELERLE ÇALIŞMA

Fazla çalışma, haftalık 45 saati aşan çalışmaları ifade eder. Fazla sürelerle çalışma ise haftalık çalışma süresinin 45 saatin altında belirlendiği durumlarda sözleşme ile belirlenen süreyi aşan ancak 45 saati aşmayan çalışmalara denir. Yani bir işçi ve patron iş sözleşmesinde 35 saat çalışma üzerinden anlaşmışlarsa bu işçinin bir haftada 45 saate kadar olan çalışmaları fazla sürelerle çalışma olarak ifade edilir.

Ancak kısmi süreli çalışanlara fazla sürelerle çalışma yaptırılamaz. Kısmi süreli iş sözleşmesi haftalık 30 saat ve altında çalışanları kapmaktadır. Bu bağlamda haftada 22 saat kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan bir işçi fazla sürelerle çalışma yapamaz.

FAZLA ÇALIŞMANIN ÜCRETLENDİRİLMESİ

Fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde 25 yükseltilmesiyle ödenir.

Saat ücreti 10 TL olan bir işçi için fazla sürelerle çalışmada saat ücreti 12,25 TL olacaktır.

Fazla çalışmalarda ise bu oran yüzde 50 olarak belirlenmiştir. Kanunda “Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir.” şeklinde ifade edilmiştir.

Saat ücreti 10 TL olan bir işçi için fazla çalışma ücreti saatlik 15 TL olacaktır.

FAZLA ÇALIŞMA DAYATMASI

Fazla çalışmanın şartları İş Kanunu'nda tanımlanır. Bunlardan ilki normal fazla çalışmalarda işçinin onayının olması zorunluluğudur. Ancak bu zorunluluk ilgili yönetmelikle aşılmış ve “fazla çalışmaya ihtiyacı olan işverence yıllık onay her yıl başında işçilerden alınır ve özlük dosyasına konulur.” düzenlemesi ile birlikte işçinin onayı şartı, artık işçinin neredeyse bir zorunluluğuna dönüşmüştür. İşçi işe girerken fazla çalışmayı zorunlu olarak kabul etmekte ve işyerinde çalışmayı sürdürebilmesi için bunu her yıl düzenli olarak işverene bildirmek zorundadır.

İş Kanunu'nda belirtilen bir diğer şart ise fazla çalışmanın yılda 270 saati ve günde normal çalışma ile birlikte 11 saati aşamamasıdır.

İş Kanunu’nda “normal fazla çalışma” uygulaması dışında zorunlu fazla çalışma ve olağanüstü fazla çalışma kavramları ile de karşılaşırız.

ESNEKLİK: DENKLEŞTİRME VE TELAFİ ÇALIŞMASI

Denkleştirme uygulaması 2003 yılında çıkartılan İş Kanunu ile çalışma hayatına girdi. İş Kanunu'nda iki çeşit denkleştirme var. Bunlardan ilki tarafların anlaşması ile (!) haftalık çalışma süresinin yani 45 saatin haftanın çalışılan günlerine farklı şekilde dağıtılmasıdır. Yani bir işçi dört gün 11 saat 1 gün 1 saat olarak çalışabilir ve fazla çalışma ücreti almaz. Çünkü günde 11 saat çalışmış olmasına rağmen haftada 45 saati geçmemiştir.

İkinci denkleştirme çeşidi ise yoğunlaştırılmış iş haftasıdır. Bu denkleştirme biçiminde tarafların anlaşması ile yoğunlaştırılmış iş haftasında, haftalık çalışma süresi olan 45 saat günlük 11 saati geçmemek üzere normal çalışma süresinin üzerine çıkarılabilir. Yoğunlaştırılmış iş haftası veya haftalarından sonraki dönemde işçinin daha az sürelerle çalıştırılmasıyla, toplam çalışma süresi, çalışması gereken toplam normal süreyi geçmeyecek şekilde denkleştiriliyor.

Burada iki kritik nokta var. Bunlardan ilki; işçinin onayının alınması şartının sözde kalmasıdır. Bu pratikte hiçbir zaman böyle uygulanmıyor. İşçilere dayatılan bu tür çalışma biçimleri, işçiye iki seçeneği dayatıyor. Ya ekmeğinden, işinden olacaksın ya da esnek çalışacaksın. İkinci kritik nokta ise işçinin 11 saat çalıştırılması ile patronun fazla mesai ücretinden kaçmayı başarabilmesidir. Zaten bu düzenlemenin amacı tam olarak da budur.

Telafi çalışması ise yine işverenin fazla çalışma ücreti vermemek için kurgulanmış bir çalışma modelidir. İş Kanunu'na göre işin zorunlu nedenlerle durdurulması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya işyerinin tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hallerinde, işveren iki ay içinde çalışılmayan süreler için telafi çalışması yapabilir ve bu çalışma fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmaz. Yani 7,5 saat çalışan bir işçi, işlerin yoğun olmadığı bir dönemde patronundan 2 saatlik bir izin almış ise patron 2 ay içerisinde işlerinin sıkışık olduğu bir dönemde bu işçiyi 9,5 saat çalıştırabilir ancak fazla mesai ücreti ödemez.

ÇALIŞMA SÜRELERİNDEN SAYILAN DURUMLAR NELERDİR?

- İşçilerin madenlerde, taş ocaklarında, yer altında ve su altında çalışılacak işlerde kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler çalışma sürelerinden sayılır. Bir maden işçisinin işyerine girdikten sonra ocağa inene ve çıkana kadar geçen süreler çalışma saatinden sayılır.

- İşçilerin işveren tarafından işyerinden başka bir yere çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler çalışma sürelerinden sayılır. Kaynak işi yapan bir işçinin bulunduğu şantiyeden başka bir şantiyeye giderken yolda geçen süreleri çalışma saatinden sayılır.

- İşçinin, işinde ve işverenin her an iş yapmaya hazır durumda bulunmakla birlikte çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler çalışma süresinden sayılmaktadır. Otelde çalışan bir garsonun kahvaltı ve öğle yemeği arasında müşteri bekleyerek geçirdiği süreler çalışma süresinden sayılır.

- İşçinin işveren tarafından başka bir yere gönderilmesi veya işverenin evinde veya bürosunda veya işverenle ilgili herhangi bir yerde meşgul edilmesinden dolayı asıl işini görmeksizin geçirdiği süreler çalışma süresinden sayılır.

- Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler çalışma sürelerinden sayılır.

- Demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ve tadili gibi işçilerin yerleşim yeri uzak bir mesafede bulunan iş yerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen süreler çalışma süresinden sayılır. Ancak burada bir ayrım önemlidir. İşverenin sosyal yardım amacıyla işçileri işyerlerinden evlerine veya evlerinden işyerlerine getirmelerinde geçen süreler çalışma sürelerinden sayılmaz. Bunun çalışma sürelerinden sayılabilmesi için işin niteliği ve gerekliliği bakımından işçilerin taşınması gerekmektedir. Yasaya göre işin yürütümü ve gereği bakımından değil de “sosyal yardım” amacıyla taşımalarda (işçi servisleri) çalışma sürelerinden sayılmaz.

ESNEK ÇALIŞMA CEHENNEMİ

Çalışma saatlerinde esneklik fazla mesainin yerine telafi çalışması veya denkleştirme yapılması uygulamaları işyerlerini emekçiler için bir cehennem haline getiriyor. İş Kanunu'na esnek çalışma hükümlerinin girmesi, işçilerin güvencesiz ve güvenliksiz çalışmalarına neden oluyor. 2003 yılında AKP iktidarı döneminde yasalaşan İş Kanunu esneklik maddelerini içinde fazlası ile barındırıyor.

2003 yılında çıkarılan İş Kanunu; İş hukukunun işçi lehine olma ve konumları gereği işçiyi ve patronu aynı görmeme ilkelerinin yeniden yorumlandığı bir kanun olması bakımından önemlidir. İşçi ile patronu eşit güçteymiş gibi gören bir anlayışla hazırlanan bu kanun, tarafların anlaşmasını bir koşul olarak sunuyor ve işçileri esnek çalışma ya da açlıktan ölme ikilemi arasında sıkıştırıyor.

Esnek çalışma düzeni, emekçiler için çalışma hayatını bir cehenneme çevirirken, patronların işçileri daha çok, istediği zaman ve istediği şekilde çalıştırarak sömürebildiği bir düzeni yaratıyor.