Türkiye Brookings Enstitüsü'nün yazdığı senaryoyu mu oynuyor?

Suriye'ye yönelik açıklamaların sertliği giderek artarken, AKP hükümetinin izlediği politikanın daha önce ABD dış politikasının etkili kuruluşlarından Brookings Enstitüsü'nün yazdığı raporla paralelliği dikkat çekiyor. Son olarak müdahale için NATO'ya çağrı yapılması gündeme geldi.

Birleşmiş Milletler (BM) ve Arap Ligi Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın Suriye'de hükümet ve silahlı muhalifler arasında ateşkes için verdiği süre bugün doluyor. Ama "barış planı" olarak adlandırılan bu uluslararası girişimin gerçekte Suriye'ye yönelik askeri saldırı planı olduğu yönünde işaretler de ardı ardına geliyor.

En önemlisi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "dünyaya duyurduğu", Suriye'nin Türkiye sınırından içeri girerek Suriyeli mültecilere saldırdığı, iki kişinin öldüğü yönündeki iddia. Ne tesadüftür ki, bu iddia, Kofi Annan'ın Hatay'daki kampı ziyaret etmesi doğrultusunda Davutoğlu'ndan davet aldığı ve kampı ziyaret etmeye karar verdiği yönündeki haberlerin ardından geldi.

İddia, başından beri Annan Planı'nı engellemek için girişimlerde bulunan ve dün de "Suriye askeri kuvvetlerinin muhaliflere karşı düzenlediği operasyonların şiddetle devam etmesi üzerine, ateşkes için belirlenen 10 Nisan tarihinin artık geçerli olmadığı"nı bildiren AKP hükümetinin, Suriye'ye yönelik askeri müdahalenin en hararetli destekçilerinden biri olduğu gerçeğini daha da tartışmasız kıldı.

Batılı ülkelerin, Kofi Annan'ın arabuluculuğuyla gündeme gelen "barış planı" aşamasının elbirliğiyle "başarısız" ilan edilmesinden sonraki adımlarının, Suriye'ye saldırı yönünde olacağına dönük bir diğer kanıt ise, Brookings İnstitute adlı ABD merkezli dış politika düşünce kuruluşunun geçtiğimiz ay yayınlanan "Suriye'yi korumak: Rejim seçeneği değişikliği seçeneği değerlendirmesi" başlıklı rapor. Türkiye'nin gerçekten de Brookings raporunda ifade edilen "güvenli bölge" ve "insani koridor" planını uluslararası gündeme taşıması, Suriye'ye yönelik baskının daha da artırmaya yararken, saldırının da yaklaşmakta olduğuna işaret edecek.

10 Nisan'ı bekleyemediler: "10 Nisan geçersiz oldu"
AKP hükümeti, 10 Nisan'ı beklemeden Kofi Annan'ın Beşar Esad'a sunduğu planın artık geçerli olmadığını bildirdi. Açıklama Suriye sınırından Türkiye'deki kamplara ateş açıldığı haberlerinin birkaç saat arkasından geldi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, Annan'ın barış planının gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığını vurgulayarak, "10 Nisan tarihi artık kadük oldu gibi gözüküyor. Kofi Annan'ın ziyareti olacak bölgeye. O da bizzat görecek kendi gözleriyle, Suriyelilerle kendisi de görüşecek. Dolayısıyla öyle zannediyorum ki salıdan itibaren yeni bir dönem başlayacaktır" dedi.

"Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin sayısı 50 bini geçerse Suriye'de güvenli bölgeler oluşturulacağı" yönündeki haberleri reddeden Koru, "bu tür spekülasyonlara şu an çok fazla kapılmamak lazım" yorumunu yaptı. Dışişleri Bakanlığı'ndan daha sonra yapılan açıklamada "Sınırda yaşanan olayın bir benzerinin yaşanması halinde gereken adımları atılacağı" belirtildi.

Davutoğlu'ndan "sınır hikayeleri"...
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ise, sınır ihlali iddiasıyla ilgili olarak diplomatik girişimlerde bulunduğu, bu çerçevede dün Çin Dışişleri Bakanı Yang Cieçı ile görüştüğü, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile telefonda konuştuğu ve ABD, Fransa ve İngiltere dışişleri bakanlarını da telefonla arayarak bilgi vereceği öğrenildi. Davutoğlu'nun, Ban Ki-moon'a Türkiye-Suriye sınırındaki son olaylar hakkında bilgi verirken, bugün Moskova'da Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile görüşecek olan Lavrov'dan ise Şam'a net bir mesaj verilmesini ve "krizin artık sadece bir insanî sorun değil, sınırlar için bir güvenlik sorunu halini de almaya başladığı" görüşünü Muallim'e aktarmasını istediği belirtiliyor.

Bilindiği gibi 5. Madde, NATO'ya üye bir ülkeye saldırının NATO üyesi ülkelerin tümüne yapılmış olacağına hükmediyor. Today's Zaman haberinde, "Beşir Esad yönetiminin Türkiye sınırına yakın bölgelerde PKK'yi barındırdığı ve Türkiye topraklarında saldırı düzenlemesine izin verdiği" belirtilirken, Türkiye'nin bu vesileyle NATO'nun güvenlikle ilgili hükümlerinden faydalanabileceği ileri sürüldü.

Ve nihayet! NATO'nun ünlü 5. maddesi tartışılmaya başlandı...
Başından bu yana Kofi Annan'ın barış misyonu konusunda huysuzluk çıkaran AKP hükümetinin yanında duran Zaman gazetesinin İngilizce yayın yapan kolu Today's Zaman, dün ilginç bir habere yer verdi. Haberde, 1998 tarihli Adana Mutabakatı'nın da aralarında olduğu, Türkiye ile Suriye arasında geçtiğimiz son 10 yıl içerisinde imzalanan bir dizi güvenlik anlaşmasının, ulusal güvenliği tehdit eden herhangi bir gelişme nedeniyle Türkiye'ye Suriye'ye müdahale hakkı verdiği iddia edildi. Hatta Türkiye'nin NATO Sözleşmesi'nin ünlü 5. maddesinin işletilmesi için çağrıda bile bulunabileceği ileri sürüldü. Bilindiği gibi 5. Madde, NATO'ya üye bir ülkeye saldırının NATO üyesi ülkelerin tümüne yapılmış olacağına hükmediyor. Today's Zaman haberinde, "Beşir Esad yönetiminin Türkiye sınırına yakın bölgelerde PKK'yi barındırdığı ve Türkiye topraklarında saldırı düzenlemesine izin verdiği" belirtilirken, Türkiye'nin bu vesileyle NATO'nun güvenlikle ilgili hükümlerinden faydalanabileceği ileri sürüldü.

1998 Adana Mutabakatı ile ilgili haberimiz için: Suriye müdahalesine diplomatik kılıf bulunabilir mi?

ABD sözcüsü: "Türkiye NATO'ya çağrı yaparsa şaşırmayız"
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, dün gerçekleştirilen basın brifinginde, Türkiye-Suriye sınırında meydana gelen olaylara ilişkin haberlere işaret ederek, "Suriye rejimince sınır ülkelerindeki sığınmacılara yönelik tüm saldırıları şiddetle kınıyoruz ve bugünkü olaylara dair haberlerden kesinlikle öfke duyuyoruz" dedi. Bu olayların Suriye rejiminin BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'a verdiği taahhütleri yerine getirmeye hiç de niyetli olmadığının yeni bir göstergesi olduğunu ileri süren Nuland, bir gazetecinin, "Türkiye-Suriye sınırındaki olaylar NATO'da alarma neden oluyor mu" sorusu üzerine, "Türk muhataplarımızla istişare ediyoruz ve olaylara dair gerçeklerin neler olduğunu belirlemeye çalışıyoruz. Türklerin bu hususu Brüksel'de gündeme getirmesi beni şaşırtmaz ama şu anda böyle bir şey olduğuna dair duyum almadım" diye konuştu.

"Sınır ihlali" sakızı hangi niyete çiğneniyor
Başbakan Erdoğan, resmi ziyaret kapsamında bulunduğu Çin'in başkenti Pekin'de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye-Suriye sınırındaki gelişmelerle ilgili olarak, "açık ve net olarak sınır ihlali gerçekleşti. Bu sınır ihlaline yönelik olarak da bizler de son değerlendirmeleri yapacağız, gerek şahsım gerek Dışişleri Bakanımız yoğun bir şekilde çevre ülkelerle diplomasimiz de devam ediyor ondan sonra da atılması gereken adımları tabii ki atacağız. Bir sınır ihlalinin olması halinde, başka ülkeler uluslararası siyasette, uluslararası hukukta ne yaptıysalar tabii ki Türkiye'de sonunda onu yapacaktır. Bu bize uluslararası hukukun da tanıdığı bir haktır" dedi.

Bir gazetecinin, "bu, tampon bölgenin hayata geçirilmesi anlamına mı geliyor" demesi üzerine ise, "masaya yatıracağız. En isabetli olanı neyse, şüphesiz ki en uygun olanı neyse oradan farklı olanına gitme gibi bir adımımız olacaktır. Farklıdan kastım da düşünmek istemediğimizdir. Oraya gitmektir. Ama bizi buna zorlarsa Suriye rejimi zorlar. Zorlamaması için de atılması gereken adımı orası atması gerekir... Suriyeliler bize kurtarıcı olarak bakıyorlar. BM müdahale etmeli, yeni bir paketi devreye sokmalı. Suriye'nin BM'de eski desteği bulacağını sanmıyorum. Kofi Annan Suriye konusunda çok umutluydu. Ama ben yine de bir şeyler olacağına inanmıyorum" dedi.

(soL-Dış Haberler)