Raúl Castro: 'Beni sosyalizmi mükemmelleştirmeye devam etmem için başkan seçtiler'

soL Gazetesi'nin Tercüme Odası ekinde yayınlanan, Raúl Castro’nun 24 Şubat’taki tarihi meclis konuşmasının tam metnini okuyucularımız için yayınlıyoruz.

soL Gazetesinin Tercüme ekinde yayınlanan, Raúl Castro’nun 24 Şubat’taki tarihi meclis konuşmasının tam metnini okuyucularımız için yayınlıyoruz. Konuşmayı Erdal Akmaz ve Gülzerin Kızıler çevirdiler.

Yoldaşlar
24 Şubat 1895’te deneyimli gerilla birlikleri ile hiçbir tecrübesi olmayan gönüllüler, Devrimci Küba Partisi ve José Marti liderliğinde bağımsızlık savaşı adına birleştiler.

Sizlerin ve halkımızın onuru karşısında hükümetin ve Devlet Şurası’nın bana tekrar verdiği vazifeyi üstlenmeyi görev bilirim.

Bu nedenle bu parlamentoda söz konusu sorumluluğu ikinci kez kabul etmenin anlamsız olmayacağına inanıyorum ve tekrar altını çiziyorum: “Beni, kapitalizmi Küba’da yapılandırmak için başkan seçmediler, devrimi teslim etmek için de seçmediler. Sosyalizmi mükemmelleştirmeye devam etmek, bu uğraşı sürdürmek ve sosyalizmi savunmak adına seçildim, onu yıkıma uğratmak için değil.”

Küba Cumhuriyeti Anayasası’nın içeriğini, Altıncı Kongre’nin aldığı kararlarla uyumlu olacak şekilde hazırlanan Ekonomik ve Siyasi Politikalar Kılavuzu parti tabanı ve Devrimin çizgilerine aralıksız yapılan katkılarla uyumlu hale getirmek çok değerli olacak.

Anayasaya sunmak üzere önerdiğimiz değişiklikler içerisinde, devlet ve hükümet yetkililerinin üstlendikleri sorumluluklarda en fazla iki dönem görev alma kısıtlaması ve bu pozisyonları üstlenecek yetkililere bir yaş sınırlaması getirilmesi de yer alıyor.

Bu sürede Halk Anayasası’nı devamlı formüle etmenin sağlıklı sonuç vermediğinin ve anayasada yapılacak tüm değişikliklerin etkilerini göstermesinin zaman alacağının farkındayız. Bu zaman zarfında sakinliğimizi de korumamız gerekiyor. Elbette bazı şeyleri Parlamentomuz değiştirecek ve bu değişiklikler ile diğer önemli başlıklar yurttaşların çoğunluğu tarafından onanması adına referanduma oylamaya sunulacak. Anayasayı mükemmelleştirme sürecinin zamandan bağımsız olarak son dönemimde gerçekleşeceğini tahmin ediyorum.

Halk Meclisi bu dönemde Devlet Şurası Birinci Başkan Yardımcısı yoldaşımızı seçti ve öncesinde Başbakan Yardımcısı olma ünvanını vererek onayladı. Ülkemizin yaşadığı koşullarda, devrimin üzerinden geçen elli yılı aşkın sürede iyi yönetilmesinin bir zorunluluk olduğunu biliyoruz. Devlet yönetiminin, hükümetin ve güçler ayrılığının önüne çıkan tüm sorunlarda elinden gelenin en iyisini yapma zorunluluğunun, en yüksek mertebedeki yöneticilerin kayıpları halinde dahi, hiç bir sekteye uğramamasının, devamlılığın sağlanıp ulusun bütünlüğünün korunması adına garanti altına alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu karar çok önemli bir zamandan geçtiğimizi gösteriyor. Çünkü ülkenin yöneldiği geleceğin biçimini belirleyecek adımı bizlere sunuyor. Adım adım izleyeceğimiz geçiş metoduyla ve yeni nesilden gelen yöneticilerimizle önümüzdeki beş yıllık dönemde bu geçişi sağlayıp verimli hale getirmeliyiz. Gelecek dönem için sezgilerimizin ve niyetlerimizin işleyeceği bir süreci hazırlayacak, ülkedeki yüksek pozisyonlar için yetiştirilmiş kadroların yetersiz kalması ve verili kadroların işgali sıkıntısının tekrarından sakınacağız ve yöneticilerin geri çağrılması hakkının anayasal güvencesini koruyup sistematikleşmesini güvence altına almaya devam edeceğiz.

Diaz Canel yoldaş seçildiği göreve yabancı değildir. Kariyerinde 30 yılı geride bıraktı. Göreve, eğitimini aldığı mesleğin temelinden başladı ve sonrasında Devrimci Silahlı Kuvvetler (FAR)’in Hava Kuvvetleri’nde füze savunma birliğinde görevini yerine getirdi. Las Villas Merkez Üniversitesi’nde Elektrik Mühendisliği alanında dersler verdi. Aynı okulda Genç Komünistler Birliği (UJC) kadrosu için önerildi ve daha sonrasında partide sorumluluğu yüksek olan işlerde görev aldı. Bunlar arasında yaklaşık 10 yıl sürdürdüğü Villa Clara Komitesi Genel Sekreterliği ve sonrasında 6 sene süren Holguin Komitesi Genel Sekreterliği görevleri bulunuyordu.

1991’den bu yana Parti Merkez Komitesi üyesi ve 2003 yılında Siyasi Büro üyesi oldu. Nikaragua’da uluslararası misyonlarda görev aldı. Ulusal Savunma Koleji’nden mezun oldu. 2009’da hükümetin yönetsel işlerinde sorumluluk aldı, 2012 yılında Milli Eğitim Bakanlığı görevini üstlendi eğitim, gençlik, kültür ve spor alanlarıyla ilgili olarak Bakanlar Konseyi Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Bir diğer yandan Ekonomi ve Finans Komisyonu’nun her hafta düzenlediği toplantılara katıldı ve 6. Kongremizin üzerinde karar kıldığı konuların denetlenmesinde görev aldı.

"En büyük mutluluk, sosyalizmi inşa etmeyi sürdürme sorumluluğunu yeni nesillere devrederken hissettiğimiz sakinlik ve uzlaşı içindeki güvendir."

Yoldaşlarımızın yetkinlikleri dışında Devlet Şurası’ndaki görevlerini yeni nesile bırakmaları adına inisiyatif almalarından da bahsetmek istiyorum. Yaklaşık altmış yıldır bir yönetici ve insan olarak kendini devrime adayarak çalışmaktan yorulmamış, alçakgönüllü bir yoldaşımızdan bahsedeyim. Sierra Maestra’da savaşmış ve İkinci Doğu “Frank Pais” cephesinin kuruculuğunu üstlenmiştir. Aynı bölgede Guantanamo’da dağlık bölgelerde 20 sahra hastanesi, 11 kurmuş dispanser ve bunun dışında Santiago de Cuba ve Holguin kentlerine ilk çıkarmayı örgütlemiştir. Aralarında kendisinin de yaralandığı kimi çatışmaların ardından hak ettiği prestiji, deneyimi ve hayat doluluğunu korudu. Mecliste Devlet Şurası Başkan Yardımcılık görevlerinden bir tanesini işgal edecek kadar karar gerektiren eylemlilikler için yetkinliğini korumaya devam ettiğini belirtmeliyim.

Aynı şekilde genç yaşında memleketi Santiago de Cuba’da devrimci mücadeleye katılan, 30 Kasım 1956 ayaklanmasında Frank Pais’in liderliği altında görev alan ve Sierra Maestra isyancı ordunun kuruluşuna katılması için yine Frank Pais tarafından seçilerek Devrim Zaferi’ne büyük katkılar koymuş olan bir diğer Devlet Şurası üyesi ise Aelardo Colome Ibarra yoldaşımızdır.

Bir diğer yoldaşımız Machado Ventura da benzer şekilde İkinci Doğu “Frank Pais” cephesi kurucularındandır. Tiranlık birliklerine karşı gerçekleşen savaşlarda iki defa yaralanmış, değerini bizlere göstermiş ve er rütbesinden kumandanlığa yükselmiştir. Devrimin zafer kazanmasından sonra aynı heyecan, alçakgönüllülük ve sadakatle sorumluluğunu aldığı ödevleri sonuca ulaştırdı. Bunlar arasındaki çok hassas kimi uluslararası görevlere dikkat çekmek istiyorum. Etkili bir biçimde başka ülkelerin gizli servislerinin Küba’ya sızmalarını engelleyecek olan Askeri Gizli Servisi kurarak geliştirdi. 1975 ile 1977 arasında Angola’daki Küba Askeri Misyonu sorumlusu olarak, Angola’da işgalci kuvvetlere karşı başarı kazanan zaferi inşa etti. Diğer pozisyonların yanı sıra Devrimci Silahlı Kuvvetler (FAR)’den sorumlu Devlet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı görevlerini de yürüttü.

Machado Ventura’nın ve Colome Ibarra’nın tutumları sıradan birer olay değildir ama devrimin ateşine gösterdikleri bağlılık sebebiyle kimseyi şaşırtmamalıdır da. Devrimin kurucu öznesi olmanın özü de budur. Fidel’in beş yıl önce yaptığı da çok değerli bir örnek olarak bunun bir benzeriydi. Yeni neslin sorumluluk almasına dair güvenimizi bu şekilde gösteriyoruz.

Bu temalar hakkında konuşurken Fidel’i hatırlama şansını ıskalamayayım. Tam olarak 15 sene önce 24 Şubat 1988’de Halk Meclisi’nde yaptığı bir konuşmada devrimci kadronun biçimlendirilmesine ilişkin söylediği şu sözleri hatırlayalım:
“Hiçbir mevki için hırslanmamak gerekli o görevde olan kişiler yarattıkları özveri dolu işler, erdemli tutumları ve yurtseverlikleri nedeniyle oradadırlar.” Parlamentomuzun bu döneminde Devlet Şuramızın, 6. Kongre’nin üzerinde uzlaşmaya vardığı kararları hayata geçirmek adına işe başlaması kadro politikasına dair gösterdiği bir tepkidir. 31 üyesinin yüzde 41.9’u kadın, yüzde 38.6’sı siyahi ve melezdir. Yaş ortalaması 57’dir ve üyelerin yüzde 61.3’ü devrimin zafer kazanmasından sonra doğmuşlardır.

Devlet Şurası’nın iki başbakan yardımcısı karşınızda duruyor bu yapılanma ve diğer tüm kurumlar içerisinde daha fazla kadın yoldaşımızın yer alması adına ısrarımızda devam edeceğimizi söylüyoruz.

Aynı şekilde Halk İktidarının yüzde 67,26’si yeni isimlerden oluşuyor. Kadın yoldaşlarımızın katılımı yüzde 48,86’ya, siyahi ve melez yoldaşlarımızın ise yüzde 37,9 oranına ulaşmıştır. Vekillerimizin yüzde 82,68’i lisans ve üstü eğitime sahip, yaş ortalaması ise 48’dir. Ülkenin 15 bölgesinin 10 tanesinde kadın yoldaşlarımız bölgesel meclislerde yönlendirici pozisyonlar edinmiştir. Bu görevi üstlenen yoldaşlarımızın yaş ortalaması 47’dir ve hepsi lisans ve lisans üstü eğitime sahiptir.

Bu bilgiler Küba seçim sisteminin gelişkinliğini ve kalitesini gösteriyor ayrıca Halk İktidarının yürütme organlarının taşıdığı potansiyeli görmek adına anayasal haklarımızı gerçekleştirmek için bizlere destek veriyor. Özellikle bu yasama döneminde kurumlarımızın etkisini arttıracağız. Ekonomik ve Siyasi Politikalar Kılavuzu’nda devrimin çizgilerine yeni yaklaşımların ekleneceği, yoğun ve verimli bir döneme işaret ediyoruz. Bir önceki Ulusal Meclis konuşmasında da açıkladığım üzere, özgünlüğümüzü ve çizgimizi koruyacağımız daha gelişkin olan karmaşık ve derin bir döneme girmeye başladık.

Küba Parlamentosu’na bugünden itibaren başkanlık edecek olan bir Siyasi Büro üyesi, çok genç yaşından beri şeker kamışı tarlalarında toplayıcılık yapmış, un değirmeni işçiliği yapmış ve pirinç tarlalarında hasat kurutulması işlerinde çalışmış, doğduğu şehrin parti ilçe komitesinden buraya gelen siyahi yoldaşımız Estaban Lazo Hernandez’in varlığı bizi haklı ve coşkulu bir gurura sevk ediyor. Bunca zorluğa ve yaptığı hiç bir işi, aldığı hiçbir sorumluluğu terk etmeyerek üniversitede aldığı ekonomi eğitimini de tamamlayarak üstelik. Önceleri Matanzas kentinde Küba Komünist Partisi Komite Başkanlığı görevini yürüttü, daha sonrasında aynı görevi Santiago de Cuba ve Havana kentlerinde üstlendi. Aynı şekilde yeni Başkan Yardımcılarımız Diaz Canel ve Mercedes Lopez Acea’nın başkent Havana’daki verimli geçen parti genel sekreterliği dönemlerinden ve işçi sınıfının doğrudan temsilcisi Küba Merkezi İşçi Birliği (CTC)’nden gelen Salvador Valdes Mesa’dan bahsedebiliriz.

Hepsi diğer Devlet Şurası’nı oluşturan temsilciler gibi halkın içinden gelerek bu görevi üstlenmişlerdir. Fidel’in 16 Nisan 1961’de paralı asker ve işgalcilerce düzenlenen Domuzlar Körfezi Çıkartmasının başladığı günde dile getirdiği "Sahip olduğumuz sosyalist bir devrim ve alçakgönüllü bir demokrasidir alçakgönüllülerin sayesinde ve yine onlar için" cümlesinin ardından bugün bunun sürekli bu şekilde olacağını tekrar gösteriyoruz. Aynı zamanda sosyal adalete dair etik değerleri ve prensipleri olan, askeri hazırlık da dahil olmak üzere tüm açılardan Devrim ve sosyalizm bayrağını savunup yükseklere taşıyacak bir gençliğe sahip olmak bizi haklı olarak mutlu kılıyor.

Devrimin karakterini kazandığı ilk dönemlerde Fidel’e eşlik ettiğimiz için elbette onur duyduk, tiranlığa karşı başkaldırıda beraber olduğumuz için şanslıydık. Kahraman bir halkla beraber inşa ettiğimiz devrimin en gerçekçi eserini kendi gözlerimizle gördüğümüz için de şanslıydık. Bununla birlikte en büyük mutluluk, sosyalizmi inşa etmeyi sürdürme sorumluluğunu yeni nesillere devrederken hissettiğimiz sakinlik ve uzlaşı içindeki güvendir. Ve onlarla birlikte ulusal egemenliğimizi ve özgürlüğümüzü güvence altına alışımızdır.

Parti Kongresi’nin ardından belirlediğimiz yönelimle beraber Küba ekonomi modelini hayata geçireceğiz. Daha müreffeh, daha dayanıklı bir sosyalist toplum biraz daha az eşit ama daha adil bir toplum inşa edeceğiz. Bu prensipler üzerinden 2030’a kadar taslaklarını çizdiğimiz bir kalkınma programını uygulayacağız.

Bu Ekonomik ve Siyasi Politikalar Kılavuzu öncelikli olarak halkın geniş ve demokratik katılımı ile tartışmalarının bir çıktısıdır. Bu süreç sonucunda şekillenen Kılavuz böylece onların oluyor ve de tasarının yüzde 68’i gelen önerilerle yeniden formüle ediliyor.

Benzer şekilde halk tarafından verilen öneriler Parlamentonun iki senelik döneminde yukarıda sözü edilen Kılavuzun uygulanmasında ve ekonomik planın geliştirilmesinde kullanıldı. Benzer bir analiz, sistematik olarak yürütülen katkılarla Merkez Komite, yerel yöneticilerin katılımıyla Parti şehir ve ilçe komitelerinin planlarını da etkileyecek.

"Beni kapitalizmi Küba’da yapılandırmak için başkan seçmediler, devrimi teslim etmek için de seçmediler. Sosyalizmi mükemmelleştirmeye devam etmek, bu uğraşı sürdürmek ve sosyalizmi savunmak adına seçildim, onu yıkıma uğratmak için değil."

Halkın doğrudan katılımını içeren bu model devrimin gelişim gösterdiği bu elli yıldan uzun süre boyunca geliştirildi ve ülkenin geleceği adına devrim öncesi ve devrim boyunca yapılmış olan iyileştirme hamleleri gibi sıçratıcı kararlarla mükemmelleştirilmeye de devam edecek. Bu katılım yöntemiyle alınacak kararlarla geleceği, umudu ve huzuru deneyimle biçimlendirerek devrim tarihinin sunduğu yönelimin inşasında etkin bir faktör olarak kullanacağız. Halkın birliği ve desteğini daim kılıp kuvvetlendirmek, yapabileceğimiz olası yanlışların ise denetlenmesini garanti altına almak da bunun bir parçası olacak. Anayasanın 3. Maddesi’nde ifade edilen ve vurgulanan "Egemenlik halkındır ve devlete tüm gücünü veren halktan başkası değildir" ilkesinin önemsenmemesine Küba’daki kimse izin vermeyecektir.

İyi ya da kötü niyetlerle ülke içinden ya da dışından bizi daha hızlı hareket etmemiz için cesaretlendirenlere acele etmeden ama ölçülü bir şekilde devam edeceğimizi, ayağımızı yere sağlam basacağımızı, halkı karşımıza alan şok terapiler olmadan ve herhangi bir yurttaşı korumasız bırakmadan üretici güçlerin gelişimini engelleyen düğümleri çözeceğimizi söylüyoruz. Yani, Devrimin eğitim, halk sağlığı, kültür ve spor alanlarındaki diğer kazanımlarıyla beraber refah artışının da özel sektörün bir gereği değil temel insan haklarından biri olduğunu söylüyoruz.

Ayrıca her türlü yasadışı işleyiş ve disiplinsiz davranışla karşı karşıya gelip onları çözmeyi bir zorunluluk olarak kabul ediyoruz. Sosyal sistemimizin temeline karşı bir saldırı olan yolsuzluk iddialarına karşı mücadele de bu zorunluluklardan biri. Bundan ayrı olarak toplum içinde düzeni, disiplini ve bir şeyleri arzulu bir şekilde talep etme havasını hakim kılmalıyız. Aksi durumdaki her tutum geçici olacaktır. Parlamento’nun Temmuz ayının ortalarında yapacağı bir sonraki buluşmaya dek illegaliteye ve disiplinsizliklere karşı mücadele daha da derinleşecek.

Uluslararası konulara gelince Küba’nın, Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri Birliği’nde (CELAC) liderlik görevine getirildiği 28 Ocak’ın José Marti’nin 160’ıncı doğum günü olduğundan bahsetmekten kendimi alamıyorum. 2014’te gerçekleşecek olan bir sonraki CELAC zirve toplantısını organize etme sorumluluğu bizde olacak. Bu etkinlik Küba halkının egemenliğini ve kendi kaderini belirleme yetisini nasıl koruduğunu ve bu konuda nasıl ilerlediğini Latin Amerika ve Karayipler’e göstermesi açısından özel bir öneme sahip. ABD tarafından uygulanan ablukayı ve bununla beraber yalnızlaştırma politikalarıyla medya saldırıları da teşhir edilecek.

Küba’nın CELAC başkanlığı gerçek halkın demokrasiye katılımı, sosyal adaletin gelişimi ve barış içerisinde beraber yaşama ilkelerini, tüm halklar için insan haklarını geliştirmeyi ve yoksullukla sosyal adaletsizliği azaltma yönünde atılacak adımları ve izlenecek yolu gösterecektir. Bu hedeflerde bizi birleştirip gücümüzü belirleyecektir.

Farklılıklar içerisinde birliğimizi korumak ve bizi bölebilecek olanı engellemek zorundayız. Biliyoruz ki bu yapılanmanın konsolidasyonu bizi uluslararası adaletsiz uygulamalarla, küresel ekonomik krizle, NATO’nun saldırgan politikalarıyla, dünyayı tekrar biçimlendirme hevesleriyle sürdürülen saldırılar ve konvansiyonel olmayan savaşların sonuçlarıyla, devasa nükleer silahlarıyla ve iklim değişiklikleri gibi kendi yarattıkları afetlerle karşı karşıya bırakacak.

Kıtadaki zenginliğin dağılım biçimi esas zayıflığımızdır ve her defasında daha büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalmaktayız. Bizim Amerika’mız daha fazla entegrasyonla ve sosyal adaletle birlik olursa kimse sırtımızı yere getiremeyecek.

Bana bu görevi tekrar veren Küba Halkı ve Meclisi adına, bana sunulmuş bu fırsattan yararlanarak, geçtiğimiz Pazar günkü (17 Şubat 2013) ses getiren seçimlerdeki zaferi sonrasında Başkan Rafael Correa’yı ve devrimci yurttaşlarını kutluyorum.

Hugo Chavez Frias icin kardeşlik dolu sevgimizi ve iyileşmesi için şifa dileklerimizi iletiyorum. Bolivarcı Devrime, Venezuela halkına ve yöneticilerine, Halk İktidarımızın ve yurtseverlerimizin onlarla dayanıştığını belirtiyoruz. En yoğun kardeşlik duygularımızı gönderdiğimiz Beş Kahramanımızın yurda dönüşleri ve özgürlüklerini talep etmeye devam edeceğimizi, bu parlamento ve Küba halkı adına söz veriyoruz.

Ülke geleceğine dair tüm düşüncelerimi paylaştığım sözlerimi sonlandırırken bunu yapmanın en iyi yolunun Baş Kumandan Fidel Castro Ruz’un 2000 yılının 1 Mayıs’ında zekice yaptığı devrim tanımını hatırlatmak olduğuna inanıyorum:

"Devrim tarihi bir anın duygusudur. Değişmesi gereken her şeyi değiştirmektir. Eşitlik ve koşulsuz özgürlüktür insan gibi davranmak ve davranılmaktır kendi özgün kaynaklarımızla ve kendimizle tek başına ayakta durmaktır. Ulusun ve halkın karşısına çıkarılmak üzere içeriden veya dışarıdan dayatılan kuvvetlere meydan okumaktır bedeli ne olursa olsun inanılan değerleri savunmaktır alçakgönüllüdür, kaygısızdır, hiçbir karşılık beklemeyen özveridir, dayanışmadır ve kahramanlıktır. Değerlerle, akılla ve gerçekçilikle birlikte savaşmaktır asla yalan söylememektir, etik değerlere tecavüz etmemektir. Derinden gelen bir güvenin dışında fikrileri, gerçeği ve gücü birleştirebilecek başka bir kuvvetin olmamasıdır devrim birliktir, bağımsızlıktır. Küba için, Dünya için yurtseverliğimiz, sosyalizmimiz ve enternasyonalizmimiz için sahip olduğumuz adalet düşümüz adına savaşmaktır."

Her nesilden Kübalı devrimcinin ve yurtseverlerin kılavuzluğu için her zaman hizmet edebilecek ne muhteşem bir tanımlamadır bu!

Çok teşekkür ederim