İsrail’e arka çıkanlar Suriye’de ne yapıyor?

İsrail’in Gazze’de “kendisini savunduğunu” söyleyen Batı devletleri, Suriye’de yeni oluşturulan muhalefet örgütüne daha gelişkin silahlar vermeye hazırlanıyor. İsrail’i terör devleti diye niteleyen Erdoğan ise Suriye’de İsrail'e arka çıkan emperyalist güçlerle kol kola...

İsrail, bir kez daha işgal altındaki Gazze’yi kana bularken, Batılı devletler ya açıkça İsrail’in yaptığı katliama arka çıkıyor ya da saldırıyı kınamaksızın, “taraflara” gerilimin tırmandırılmaması çağrısında bulunuyor. Emperyalist devletlerin bölgedeki işbirlikçileri ise, başta Türkiye ve Mısır olmak üzere, İsrail’in saldırısını kınayan açıklamalar yapmakla, ancak olanları izlemekle yetiniyor.

Nasrallah: “Siyonist rejimle ilişkilerinizi kesin”
Geçtiğimiz günlerde Gazze’deki gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunan Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah, 1,5 milyon Gazzelinin soykırıma maruz bırakıldığını söylüyor ve Batılı devletleri bu katliama destek verdikleri için lanetliyordu. Nasrallah, “Gazze’de dökülen kan, ABD ve Batı’nın gerçek yüzünü gösteriyor” dedikten sonra halkının büyük bölümü Müslüman olan ülkelere sesleniyor ve Siyonist devletle diplomatik ilişkilerini tamamen kesmelerini talep ediyordu. Hizbullah lideri Siyonist yönetimin Suriye ve Lübnan’da rejim değişikliği gerçekleştirememiş olmanın intikamını Filistinlilerden aldığını da sözlerine ekliyordu.

Obama: “İsrail’in kendini savunma hakkı var”
6 Kasım’a yapılan Başkanlık seçimlerinden zaferle çıkan Barack Obama ise, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına arka çıkanların başını çekiyor. Obama, saldırının ilk gününden itibaren yaptığı bütün konuşmalarda İsrail’in saldırısının meşru olduğunu savundu. ABD Başkanı, İsrail’in “kendisini savunma hakkı olduğunu” söyleyerek, “Dünyada vatandaşlarının üzerine roket yağmasını hoşgörecek hiçbir ülke yoktur” diye konuştu.

Obama'ya duacı olanların İsrail’i "kınaması" ne kadar inandırıcı?
Türkiye’de ABD’de yapılan Başkanlık seçimleri sürecinde Obama’nın seçimi kazanmasını büyük bir coşkuyla karşılayanların İsrail’in saldırısına yönelik tepkileri ise hafif ifadeyle “samimiyetten uzak” olarak nitelenebilir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, seçim sonrasında Obama’ya yolladığı mektubuna “sayın Başkan, değerli dostum” diye başlıyor, “Çok boyutlu ilişkilerimizdeki olumlu hava ve model ortaklığımızı her alanda muhafaza etmeye kararlıyız” diye devam ediyordu. Cumhurbaşkanı Gül mektubunu “Önümüzdeki dönemde de ilişkilerimizin özellikle ekonomik ve ticari boyutunun güçlendirilmesi konusunda sizinle aynı vizyonu paylaştığımızı teyit etmekten memnuniyet duyuyorum" ifadeleriyle sürdürüyordu.

Geçtiğimiz günlerde İsrail’in Gazze saldırısı konusunda da değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı, bu kez “ "İsrail'in Gazze’ye yaptığı saldırıyı anlayışla karşılamak mümkün değil, ABD'nin İsrail'i uyarmasını bekliyoruz. ABD İsrail'i ikaz etmeli" diye konuşuyordu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Obama’nın seçimleri kazanmasını Endonezya’da yaptığı konuşmada değerlendiriyor ve ''Bizler 4 yıllık bir çalışma arkadaşlığı dönemi itibarıyla tanıdığımız bildiğimiz ve müşterek dünya siyasetinde çalışmamızın olduğu süreci yaşadık. Sadece dünya siyasetinde değil, bölgemizde de yoğun çalışmalarımız oldu. Stratejik ortaklığımız Sayın Obama ile model ortaklığa tırmandırdığımız bir dönemi yaşadık. Ben de şahsım ülkem adına kendilerini bu başarılarından dolayı tebrik ediyorum'' diyordu.

Dün Avrasya İslam Şurası’nda yaptığı konuşmada bir kez daha İsrail’in Gazze saldırısını eleştiren Erdoğan, ABD ve Batı devletlerinin İsrail’e arka çıkmasını “üstü örtülü” bir biçimde eleştirdi. Erdoğan toplantıda “İsrail’in kendisini savunma hakkı vardır” sözlerine “Görüştüğümüz liderlerin yaklaşımı çok enteresan. ’İsrail savunma hakkını kullanıyor’ diyor. Bu nasıl adalettir? Bu nasıl adil bir yaklaşımdır? Bunu bu şekilde ifade edebilmek mümkün mü?" diye yanıt verdi.

Ya diğer “ortaklar”?
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliama arka çıkan yalnızca ABD olmadı. Diğer Batılı devletler de, farklı düzeylerde de olsa, ABD’nin izinden gittiler.


İngiltere Başbakanı David Cameron ve Binyamin Netanyahu

İngiltere Başbakanı David Cameron’un önceki gün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde “Filistinli militanların gerçekleştirdiği ‘kabul edilemez’ roket saldırıları karşısında İsrail’le dayanışma içinde olduklarını” ifade ettiği kaydedildi. İngiltere Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre Cameron’un ayrıca “İngiltere’nin her iki tarafa da gerilimi azaltmaları doğrultusunda baskı uyguladığı ve Başbakan Netanyahu’dan çatışmaları sona erdirmek için elinden geleni yapmasını istediği” kaydedildi.


François Hollande, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yla

İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ise şiddetin tırmanmasının en büyük sorumlusunun Gazze’deki Hamas rejimi olduğunu savundu.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da Cuma günü İsrail ve Mısır liderlerini telefonla arayarak, “Gazze Şeridi’nde olanlardan ötürü endişeli olduğunu” dile getirdi. Hollande gazetecilere yaptığı açıklamada “Dün [15 Kasım] Dışişleri Bakanımla [Laurent Fabius] birlikte bu şiddet sarmalını durdurmak için gereken her şeyi yaptım. Bu Fransa’nın sorumluluğudur, çünkü bir her iki tarafla da görüşebiliyoruz” dedi.

İsrail’e açıkça arka çıkan bir başka Batılı lider ise Kanada Başbakanı Stephen Harper oldu. Harper yaptığı açıklamada “Uzun süredir Gazze Şeridi’nin bir terörist örgüt olan Hamas’ın kontrolünde olmasından ötürü endişeliyiz. Bu terörist örgütün İsrail’e yönelik saldırılarını kınıyoruz” diye konuştu. Harper da ABD Başkanı Obama gibi, “İsrail’in kendisini bu tür terör saldırılarına karşı savunma hakkı olduğunu düşünüyoruz, ancak her iki tarafı da masum insanların hayatını tehlikeye atmamaları için mümkün olan bütün önlemleri almaya çağırıyoruz” dedi.

“Ortaklar” Suriye’de ne yapıyor?
Emperyalist ülkelerin temsilcileri birbiri ardına İsrail’i destekleyen, ancak “şiddetin vardığı düzeyden endişe duyduklarını” belirten açıklamalar yaparken, Türkiye ve Mısır gibi bölge güçlerinin temsilcileri İsrail karşısında daha sert bir tavır takındı. Başbakan Erdoğan ise “bazı liderlerin tavırları çok enteresan”, “bu nasıl adalet” gibi sözlerle eleştirdiği Batılı liderlerle Suriye konusunda gayet uyumlu bir çalışma yürütüyor.

11 Kasım’da ABD’nin girişimiyle Katar’ın başkenti Doha’da toplanan Suriyeli muhalif gruplar tarafından oluşturulan Suriye Muhalefet ve Devrim Güçleri Ulusal Koalisyonu (kısaca Suriye Ulusal Koalisyonu), yönetim yapısını oluşturur oluşturmaz soluğu Batılı liderlerin yanında aldı. Yeni kurulan çatı örgütünün başına geçen Emevi Camisi eski imamı Ahmed Moaz el Hatib, geçtiğimiz hafta Arap Birliği ve Avrupa Birliği tarafından Kahire’de düzenlenen ortak toplantıda konuştu. Hatib yaptığı ilk “resmi” konuşmada uluslararası güçlerden daha fazla silah istedi. Moaz el Hatib Kahire’de “Daha ileri düzeyde silahlara ihtiyacımız var. Ancak böylelikle isyan güçleri Suriyelilerin ızdırabına son verebilir ve dökülen kanı durdurabilir” dedi.


François Hollande ve Şeyh Ahmed Moaz el Hatib

Yeni kurulan Suriye Ulusal Koalisyonu’nu tanıyan ilk Batılı devlet ise Fransa oldu. Fransa, yeni yapıya daha fazla silah ve mühimmat yardımı yapma taahhüdünde bulundu. Avrupa Birliği de yeni çatı örgütünü “Suriye’nin meşru temsilcisi” sıfatıyla tanıdığını ilan etti. AB Dışişleri Bakanları, yapılan açıklamada örgüte mali yardımda bulunulacağını da belirtti.


İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ve Şeyh Ahmed Moaz el Hatib

İngiltere ve ABD gibi ülkeler ise Suriye Ulusal Koalisyonu’nu tanımak için henüz erken olduğu görüşünde. İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague, Ulusal Koalisyon belirli şartları yerine getirdikten sonra onu tanımaya istekli olduklarını dile getirdi.

Suriye Ulusal Koalisyonu adlı yeni çatı örgütünü ilk tanıyanlar ise Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri oldu. Benzer şekilde Türkiye de aynı örgütü Suriye’nin “tek meşru temsilcisi” olarak tanıdığını ilan etti.


Ahmet Davutoğlu ve Şeyh Ahmed Moaz el Hatib

İsrail’in Gazze’de yaptığı katliama arka çıkan Batı devletlerinin Ortadoğu’da İsrail’in en önde gelen hasmı konumundaki Suriye’de rejim değişikliğine de açık destek sunmaları kendi içinde tutarlı bulunabilir. Ancak Suriye’de bu güçlerle el ele hareket eden, fakat İsrail’in yaptığı katliamı eleştiren ve Filistin halkının yanında olduğunu iddia eden Türkiye hükümetinin tutumu konusunda aynısının söylenmesi olanaksız.

(soL-Dış Haberler)