Rusya krizi tırmanırken: NATO ve AB'de çatlaklar büyüyor

İngiltere ve ABD, Rusya'yla yaşanan casus krizini tırmandırmak için hamlelerde bulunmaya devam ediyor. Buna karşın Avrupa Birliği ve NATO içerisinde çatlaklar büyüyor. Batı dünyası dışındaysa, Rusya'ya karşı hamleler 'fırsatçılık' olarak görülüyor.

Tulga Buğra Işık

İngiliz istihbaratına bilgi satarken yakalanan ve casus takasıyla teslim edilen Rus casus Sergey Skripal, İngiltere'de sinir gazı saldırısına uğramıştı.

Skripal'ın uğradığı saldırının ardından, İngiltere yönetimi olayın arkasında Rusya'nın olduğunu öne sürmüştü.

İNGİLTERE'DEN SINIR DIŞI KARARI

Rusya'nın soruşturmayı birlikte yürütme ve kanıtları paylaşma taleplerini kabul etmeyen İngiltere Başbakanı Theresa May, Rus diplomatları sınır dışı etme kararı alarak krizi tırmandırmıştı.

Rusya'nın da benzer bir yanıt vermesi üzerine, Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD ortak açıklama yaparak 2. Dünya Savaşı'ndan beri ilk kez Avrupa'da kimyasal silah kullanıldığını duyurmuş ve Rusya'yı hedef almıştı.

RUSYA'YA YAPTIRIMLARDA ÇATLAK

Avrupa Birliği üyelerinden de Rusya'ya karşı yaptırımda bulunmalarını talep eden İngiltere, 16 ülkeden aradığı desteği buldu.

Almanya, Çekya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, Macaristan, İtalya, Letonya, Litvanya ve Polonya Rus diplomatları sınır dışı etme kararı aldı.

Ancak Avusturya, Belçika, Bulgaristan, İrlanda, Kıbrıs, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan İngiltere'nin talebini gerçekleştirmedi.

En çok Rus diplomat sınır dışı eden iki ülkeyse AB üyesi olmayan ABD ve Ukrayna oldu. 

KRİZ SKRİPAL OLAYIYLA MI BAŞLADI?

ABD ile Rusya arasındaki gerilim, 2016 yılında yapılan ABD Başkanlık Seçimleri'yle birlikte hızla yükselmeye başlamıştı.

Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde, İran'la yakınlaşıp Rusya'yı izole etme stratejisi gündemdeydi, ancak Donald Trump'ın Rusya'ya verdiği ılımlı mesajlar ve İran karşıtı tavrı seçimlerin ardından bu politikanın tersine döneceği izlenimini yarattı.

Donald Trump'ın ABD Başkanı olmasıyla birlikte, "Rusya bağları" ve seçimlere "Rusya müdahalesi" gündeme getirildi ve Michael Flynn gibi "Rusya yanlısı" isimlerin görevden alınmasıyla Trump-Rusya yakınlaşması neredeyse imkansız hale getirildi.

ABD'DEN RUSYA'YA SUÇLAMALAR

Bunun ardından ABD yönetimi, Suriye, Afganistan, Kore, Ukrayna ve İran da dahil olmak üzere Rusya'yla karşı karşıya gelmeye ve Rusya'yı suçlamaya başladı.

Rusya'nın "Taliban'ı desteklediği", Birleşmiş Milletler yaptırımlarına karşın Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne yardım ettiği, Ukrayna'daki ayrılıkçılara Rusya tarafından ağır silahlar verildiği gibi iddialar ABD yönetimi tarafından ortaya atıldı.

ABD iddialara ilişkin kanıt sunmazken, Rus basın kuruluşlarını hedef alan yaptırımlarla "propaganda savaşı" başlattı.

İNGİLTERE'DEN RUSYA İDDİASI: BİNLERCE SİVİLİ ÖLDÜRECEKLER

Skripal olayından haftalar önce İngiliz basınına konuşan İngiltere Savunma Bakanı Gavin Williamson, Rusya'ya yönelik ilginç bir iddia ortaya attı. 

Williamson, Rusya'nın İngiltere'nin enerji altyapısına dair istihbarat topladığını ve binlerce sivilin ölümüne sebep olacak bir saldırı hazırlığında olduğunu öne sürdü.

Rusya, iddiaları kabul etmezken, Skripal olayına kadar İngiltere Rusya'ya yönelik suçlamaları artırdı ve İngiliz yetkililer Rusya'nın ülkede "geniş çaplı kaos" yaratmak istediğini savundu.

'REİCHSTAG YANGINI' BENZETMESİ

BBC yayınında konuşan Rus milletvekili Vitaly Milonov, Skripal olayını Adolf Hitler'in Almanya'da gücünü artırmak için kullandığı "Reichstag yangını" olayına benzetti.

Milonov, İngiltere'nin Rusya'ya karşı karşıya gelişi halkına ve uluslararası kamuoyuna anlatabilmek için böyle bir olaya ihtiyaç duyduğunu belirterek, kullanılan sinir gazının herhangi bir laboratuvarda üretilmiş olabileceğini dile getirdi.

ÇİN İKNA OLMADI

Çin Komünist Partisi'nin yayını Global Times, Skripal olayına ve Rusya'ya uygulanan yaptırımlara yönelik bir yazı yayımladı. 

Yazıda İngiltere hükümetinin saldırının ardında Rusya olduğuna dair kanıt yayımlamadığı, ancak olayın başından beri suikast girişimini Rusya'nın yaptığına ikna olduğu belirtildi.

"İngiltere Rusya teorisine o kadar ikna olmuştu ki, Rus diplomatları hızlıca Londra'dan göndermekte ve yaptırım uygulamakta vakit kaybetmediler" denilen yazıda, İngiltere'nin yardım için NATO ve Avrupalı müttefiklerine anında başvurmasına da dikkat çekildi.

"Böylesi şiddetli eylemlerin ardındaki ilkeler ve diplomatik mantık arızalı" denilen Global Times yazısında, İngiltere'nin eylemlerinin "Rusya ve Batı ülkeleri arasındaki düşmanlığı ve nefreti artırmaktan başka etkisi olmayacağı" söylenildi.

'BATI DÜNYANIN KÜÇÜK BİR KISMINI OLUŞTURUYOR'

Soğuk Savaş döneminde Batı'nın böylesi provokatif eylemlerde bulunmaya cesaret edemeyeceği söylenen yazıda, Batı ülkelerinin "zorbalık" yaptığı, topluca hareket ederek yabancı bir ülkeyi "mahkum ettiği" vurgulandı.

Son yıllarda uluslararası standartların "daha önce benzeri görülmemiş şekilde bozulduğu ve maniple edildiği" kaydedilen Çin yayınında, Rusya'ya karşı yaptırımlar kınandı ve "şu anda Batılı olmayan ulusların birliklerini güçlendirmesi ve birbirleriyle işbirliğini artırması için mükemmel zaman" denildi.

"Batı dünyanın yalnızca küçük bir bölümünü oluşturuyor ve eskisi gibi küresel temsil göstermeye yakın bile değil" denilen yazıda, BRICS ve Şangay İşbirliği Örgütü gibi uluslararası yapılar aracılığıyla Batı etkisi dışında uluslararası ilişkilerin güçlendirilmesi önerildi.

Diplomatların sınır dışı edilmesi içinse, "anında sonlandırılması gereken, medeni olmayan bir davranış" denildi.

SKRİPAL KRİZİNİN GÖSTERDİKLERİ

Sergey Skripal olayı ve verilen tepkiler, ABD ve İngiltere'nin Rusya karşıtlığı hevesine karşın beklediği desteği bulamadığını gösteriyor. Aralarında Türkiye ve Yunanistan'ın da bulunduğu kimi NATO üyeleri ve pek çok AB üyesi Rusya'yla karşı karşıya gelişe yanaşmadı.

Reuters'da yayımlanan 27 Mart tarihli bir haberde, ABD'nin Rusya konusundaki tavrının Skripal olayına kadar da giderek sertleşmekte olduğuna dikkat çekiliyor.

"Sinir gazı" saldırısı ve arkasında Rusya'nın olduğu iddiasıyla yapılan hamleler, küresel çapta "reel politika" hamlesi olarak görülürken, ülkelerin konumlanışının da kendi çıkarları ekseninde şekillendiği görülüyor.

İngiltere ve ABD'nin mevcut durumu ne kadar tırmandırabileceğiyse görülmeyi bekliyor.