Lehman krizinin onuncu yıldönümünde dünya borç yükünün 250 trilyon dolara yakın bir seviyeye ulaştığı belirtiliyor.

Bloomberg'in haberinde, merkez bankalarının son 20 yılda düşük faiz oranlarıyla borç programlarına başvurarak tüketimi ve riskleri tetiklediği aktarılırken, küresel borç miktarının 2000 yılından bu yana 84 trilyon dolardan 250 trilyon dolara yükseldiğine dikkat çekiliyor.

ABD tahvil piyasasının Ağustos 2008'den bu yana üçe katlandığı ve ABD borçlarının gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) yüzde 100'ünden daha fazlasını oluşturduğu vurgulanıyor.

Bu durumun sadece ABD'ye özgü değil, küresel çaplı bir sorun olduğu, hükümetlerin gözünü merkez bankalarının hamlelerine diktiği ifade ediliyor.

Merkez bankalarının faiz oranlarını bastırmasıyla birlikte finans sektörü dışındaki şirketlerin de son on yılda borç piyasasına sık başvurduğu belirtiliyor. Bugün bu şirketlerin toplam küresel borcunun GSYH oranının 2008'den bu yana yüzde 77'den yüzde 90'dan fazlasına çıktığına dikkat çekiliyor.

Türkiye ve Brezilya gibi “yükselen piyasa ekonomilerinin” borç seviyesinin 10 yıl öncesine kıyasla çok daha fazla olduğu, ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz oranlarını artırmasıyla daha da baskı altına girdiği üzerinde duruluyor.

Lehman krizi sonrası borç seviyesinin en çok yükseldiği ülkelerden birinin Çin olduğuna, Çin'in 40 trilyon dolara yakın borç miktaraının “yükselen piyasa ekonomilerinin” 30 trilyon'dan az olan toplam borcundan daha fazla olduğuna dikkat çekiliyor. 2008 yılında Çin'in borç miktarı 7 trilyon dolar, “yükselen piyasa ekonomilerinin” borcu ise 16 trilyon dolar olduğu hatırlatılıyor.

Bugün ise şirketlerin kârları yükseltmek amacıyla daha düşük kredi notlarına “rıza gösterdiği” aktarılıyor.