Brexit tartışması İngiliz emekçileri için ne anlama geliyor?

İngiltere’nin AB’den ayrılmasına ilişkin süreç pazarlıklarla devam ederken, ana muhalefetteki İşçi Partisi önderliğinde yeniden bir referandumu da içeren Brexit karşıtı hareketlenmeler yükseliyor. Öte yandan ülkede emekçilerin sorunları da gittikçe derinleşme sinyalleri veriyor.

Burçak Özoğlu

20 Ekim cumartesi günü Londra, tarihinin en büyük sokak gösterilerinden birine şahit oldu. Yüzbinlerce AB yanlısı gösterici “Halkın Oyu” adı verilen eylemde “Brexit’i durdurun” pankartlarıyla yürüdü. Organizatörlere göre 670 bin, katılımcılara göre 700 bine yakın kişinin katıldığı yürüyüş için Londra polisi kesin rakam veremediği açıklamasını yaptı. 

Yürüyüşün çağrıcılarından olan Londra Belediye Başkanı Sadıq Han, yeni bir referandum için "İngiliz halkının yargısına güvenmekten daha demokratik, daha İngiliz ne olabilir?" ifadelerini kullandı.

Göstericilerin öne çıkan talepleri, Brexit kararı için yeni bir referandum oylaması ve NHS (Ulusal Sağlık sistemi)’in kurtarılması; iş olanaklarının kaybının durdurulması ve olumsuz sinyaller veren ekonomiye el atılması oldu.

2 YILLIK SÜREÇ

Şubat 2016’da dönemin Başbakanı David Cameron, AB’den çıkma ya da kalma kararının oylanacağı bir referandum önerisini getirdi, ve 23 Haziran 2016’da Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nde kalsın mı yoksa ayrılsın mı, sorusuyla İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’da oylamaya gidildi. Oylama %51.9 ayrılma, %48.1 kalma kararıyla sonuçlandı. Sonuçların dökümüne bakıldığında, İngiltere ve Galler’de ayrılma yanlılarının az farkla çoğunlukta olduğu, öte yandan İskoçya ve Kuzey İrlanda’da daha yüksek oranlarda kalma yanlıları olduğu göze çarpıyordu. (İşkoçya %62 kalma %38 ayrılma;  K. İrlanda %55.8 kalma, %44.2 ayrılma) Referandum kampanya sürecinde İşçi Partisi’nin mütevazi ve temkinli Brexit yanlılığının yanında, Muhafazakar Parti ve ırkçı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin (UKIP) daha agresif ayrılma yanlısı propagandaları öne çıktı. 

Öte yandan, Britanya halkının AB’yi terk etme kararı, anti-emperyalist ve AB karşıtı niteliği öne çıkarılarak Britanya ve dünya komünist partileri tarafından da desteklenmiş ve selamlanmıştı. (http://icp.sol.org.tr/international/statements-cps-brexit-updated)

Referandumdan ayrılma kararı çıkması sonrasında Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesine göre 2 yıllık bir sürede ayrılmanın tamamlanacağı süreç, Muhafazakar Parti’nin bu sefer yeni başbakanı Theresa May tarafından 29 Mart 2017’de başlatıldı. Buna göre Brexit (İngilizce Britanya ve çıkış kelimelerinden türetilmiş) adı verilen sürecin 29 Mart 2019 Cuma günü İngiltere saatiyle 23:00’da tamamlanması gerekiyor, ancak Londra ile Brüksel arasındaki müzakerelerde henüz anlaşmaya varılamadı. İngiltere'nin anlaşmasız AB'den ayrılma ihtimali de masada duruyor.

BREXİT BAHANE SÖMÜRÜ ŞAHANE

Britanya’da gündem Brexit müzakerelerine ve referandum talebine kilitlenmiş olmakla birlikte aslında emekçiler açısından ciddi derinleşme sinyalleri veren bir durum söz konusu. İngiliz hükümetinin 2064’e kadar ödemesi gereken AB’den “boşanma” faturası 37 milyar sterlini buluyor. Bu hesaba göre hükümet gelecek yıllarda Brexit planlaması için günde 942 bin sterlin harcayacak. 

Britanya ekonomisi şimdiden büyüme oranlarında II. Dünya Savaşı’ndan beri üst üste 5 yıl %1.5 ve altı ile geçirdiği en durgun dönemi tamamlamış bulunuyor. Hayat pahalılığı da sürekli artış gösteriyor. Brexit kararından beri yiyecek fiyatlarında son 4 yılın en yüksek artış oranları yaşanıyor (Tereyağ %22.5; şeker %13.9, makarna %11.5 kahve %10.5).

İngiltere burjuvazisi AB ile pazarlık masasında otururken, İngiliz emekçilerinin hayatı giderek zorlaşıyor. Araştırmacı Gazetecilik Bürosu’nun (BIJ) araştırmasına göre Ekim 2018 itibariyle, İngiltere’de son 12 ayda en az 449 evsiz yurttaşın yüksek doz uyuşturucu, hastalık ve şiddet nedeniyle öldüğü açıklandı. Yaşamını yitiren evsizlerin yaş ortalaması kadınlarda 53, erkeklerde 49. Bu ortalama 82 yaş olan Britanya ortalama yaşam beklentisinden neredeyse %40 oranında daha genç yaşlara denk düşüyor...

Brexit karşıtlarının ve yanlılarının tartışmanın merkezinde tuttuğu göçmen işçiler konusunda da ciddi emek sömürüsü sinyalleri görünüyor. AB hukuku çerçevesinde emeğin serbest dolaşımı kapsamında Britanya’da 942 bin doğu Avrupa, Romanya ve Bulgaristan vatandaşı çalışıyor. Ülkede diğer Batı Avrupa ülkelerinden de 791 bin çalışan bulunuyor. 

Öte yandan Britanya’nın göçmen işçi yoğunluğunu 2 milyon 930 bin kişi ile AB dışı ülke vatandaşı işçiler kapsıyor. Bu toplamda Çin ve Hindistan en büyük iki grubu oluşturuyor. Yani hem AB karşıtlarının hem de Brexit karşıtlarının göçmen işçi meselesinin özü aslında Britanya emperyalizminin kökeninde yatıyor.

SAĞLIK SİSTEMİNE SALDIRI YALNIZCA BREXİT'İN MARİFETİ Mİ? 

Brexit karşıtı ve AB yanlısı aktivistlerin en fazla üzerinde durdukları konulardan birisi de AB’den ayrılma müzakerelerinin sonucu olarak Ulusal Sağlık Sistemi’nin (NHS) zarara uğrayacak olması. Brexit anlaşması sağlanıp süreç tamamlandığı takdirde hemşire ve ebelerde, AB ülkelerinden gelip İngiltere sağlık sisteminde çalışanların ayrılması ile %67 oranında işgücü kaybı yaşanacağı öngörülüyor. Bunun yanında İngiltere’nin Avrupa’daki bazı sağlık birliklerinden ayrılması sonucu kanser tedavisi gibi bazı kritik alanlarda işbirliği aksamaları yaşanmasından, organ naklinde kullanılan İrlanda-Britanya sınırının müzakere masasında olmasından kaynaklanacak sorunlardan endişe ediliyor.

Endişe edilen bu konuların NHS’e olumsuz etkilerinin olacağı gerçeği bulunmakla birlikte, İngiltere sağlık sisteminin, üstelik pek yeni de olmayan daha ciddi başka bir saldırı altında bulunduğu biliniyor. 

İngiltere’de kamu hizmetlerinin sistematik olarak özelleştirilmesi ulaşım ve enerji alanları öncü olacak biçimde 20. yüzyılın sonlarından bu yana devam ediyor. Sağlık hizmetlerinin özelleşmesindeki atılım ise son yıllarda belirginleşmiş durumda. 2016-2017 yıllarında özel şirketler açılan sağlık hizmetleri ihalelerinin %70’ini kazanmış ve gelirlerini 700 milyon sterlinden 3 milyar 100 bin sterline çıkartmış durumdalar. NHS sisteminin taşeronlar üzerinden yürütülmesi sadece sağlık hizmetinden faydalanan yurttaşlar açısından değil sağlık çalışanları açısından da önemli sorunlar barındırıyor. Taşeron firmalar, özellikle çalışma koşulları ve ücretler konusunda NHS standartlarını esnetmek ve sömürü oranlarını arttırabilmek için gayretli bir çaba içerisindeler. NHS çalışanları sendikaları UNISON aracılığıyla, son aylarda kararlı mücadeleler sürdürüp, kazanımlar elde ediyor olsa da daha bütüncül bir mücadele gerektiren sistematik bir saldırıyla karşı karşıya olduklarının da altı çizilmesi gerekiyor. Üstelik bu saldırı yalnızca Brexit müzakere masalarından kaynaklanmıyor ve sadece Britanya topraklarını hedeflemiyor.

Tüm bu tablo ve süreç, Britanya halklarının ve emekçilerinin ciddi bir saldırıyla karşı karşıya olduğunun göstergesi olmakla birlikte ne Brexit ne de AB’de kalma mücadeleleri kendi başına bir çıkışa işaret ediyor. Bu noktada sadece AB karşıtı ve Britanya halkları için emekçilerin yürüteceği sınıf mücadelesinin gereği belirginleşiyor.