Aşı karşıtlığının özü: Özgürlük yanılsaması, bireyciliğe övgü

ABD'de ve dünyada yaygınlaşan aşı karşıtlığı büyürken, bağışıklığın toplumsal değerini kavrayamayışın özünde, özgürlük kisvesi altında büyüyen bireyci manifesto duruyor.

Dış Haberler

Meghan O’Rourke, The Guardian'da yayımlanan makalesinde ABD'de gittikçe yaygınlaşan aşı karşıtlığının toplumsal ve siyasal kutuplaşma ve bireycilikten kaynaklandığını, aşı karşıtlığının yalnızca bireyi değil, tüm toplumu tehdit ettiğini savundu.

"Portland'da başımı yaralamamdan ötürü uğradığım bir hastanede kızamık hastalarının maske takmasının gerektiğine dair bir yazı gördüm. Kanamamın hala devam etmesine karşın eve dönmeyi düşündüm. Evimde henüz aşı olmamış yedi yaşında bir çocuğum vardı. Eve kızamık götürebilir miydim? Bilmek bile istemiyorum" diyen O'Rourke, "2019 yılında bunu dert etmek bana tuhaf geldi. 150 yıl önce bulaşıcı hastalıklar ABD'de başlıca ölüm sebebiydi, fakat günümüzde antibiyotik ve sağlık devriminin yanı sıra özellikle aşılar sayesinde enfeksiyondan ölme oranı önemli ölçüde düştü" ifadelerini kullandı.

21 Mart 2019 itibariyle, Washington ve New York dahil olmak üzere 15 eyalette toplam 314 kızamık vakası bildirildiği, yılın yalnızca ilk üç ayında görülen vaka sayısının 2000'den bu yana görülen en yüksek ikinci yıllık vaka sayısına eşit olduğu belirtiliyor.

Donald Trump'ın iletişim direktörü yardımcısının eşi, “bizi sağlıklı kıldığı ve kanserle mücadele etmemizi sağladığı” için çocuk hastalıklarını geri getirmemiz gerektiğini söylerken, ABD'li aşı karşıtlarının düşünce yapısını da özetliyor.

'TOPLUMDAKİ HERKESİ DÜŞÜNMEK'

O'Rourke; "Çocuklarımızı ölümcül hastalıklarından korumamızı sağlayan aşıların bugün korku öğesi haline gelmesi ve insanların bir zamanlar süründüren hastalıklara sarılması oldukça ironik bir durum" diyor ve şunu vurguluyor: "Ancak aşılar uzun zamandır kültürel korkularımızı simgeleyen bir konumda. Her şeyden öte aşılar, herkes dahil olduğu zaman işleyebilen bir şey. Toplum düzeyinde bağışıklık kavramını duymuşsunuzdur. Toplumsal yapımız parçalanıyor, bu da aşı oranımıza yansıyor. Toplum olabilmek için şu kolektif tahayyüle sahip olmak gerek: yalnızca kendini değil, toplumdaki herkesi düşünmek."

Aşılama geleneksel tıbbın eski yöntemlerinden biri olmasına karşın, insanların bugün aşıya aldığı mesafe "modern" görünümlere bürünüyor. Öyle ki ABD'deki aşı tartışması, ülke siyasetiyle birebir örtüşmüyor aksine aşı karşıtları siyasi partilerde eşit olarak artıyor. O'Rourke'e göre, aşı karşıtı hareketin üç ortak noktası var: otoriteye güvensizlik, tartışmaları bağlamından koparmak ve taraflar arasında temelden sarsılan güven. 

Bağışıklığın toplumsal değerini kavramak, bu karmaşada mümkün olamıyor.

ÖZGÜRLÜĞÜN ZİRVESİ OLARAK SUNULUYOR

Aşı tartışması yalnızca tıbba olan güvensizlik ve “doğal” geçmişimize duyulan özlemden ibaret de değil. O'Rourke'e göre bu, aynı zamanda Amerikan bireyciliğinin sınırlarını yansıtan bir şey: birinin yalnızca kendi kaderinden sorumlu olmasını özgürlüğün zirvesi olarak sunan bir kültürel manifesto.

O'Rourke durumu şöyle özetliyor: "Aşılama, ABD siyaseti gibi kutuplaştı ve kutuplaşıyor. Bunun bireycilik adı altında, yani başkalarının önerilerini dikkate almama ilkesi ile yapılırken bedenimize ve buna paralel olarak toplumsal yapımıza zarar vermesi ise işin ironisi."