Siz bunları okurken bir çocuk daha ölecek!

Türkiye son yılların en kurak yazına hazırlanıyor. Barajlardaki su rezervleri en düşük seviyeyi gösteriyor. Sapanca Gölünün derinliği yalnızca 19 santime düştü. Türkiye'nin gölleri can çekişiyor, dereleri enerji bahanesiyle borulara hapsediliyor.

Yusuf Yavuz

Türkiye son yılların en kurak yazına hazırlanıyor. Barajlardaki su rezervleri en düşük seviyeyi gösteriyor. Sapanca Gölünün derinliği yalnızca 19 santime düştü. Türkiye'nin gölleri can çekişiyor, dereleri enerji bahanesiyle borulara hapsediliyor. Ancak doğa ana kendine saygı göstermeyen insanoğlunu cezalandırmaya hazırlanıyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın açıklamalarına göre susuzluk enerji üretimini de olumsuz etkileyecek. Türkiye bu yaz kuraklığın yanında bir de elektrik kesintileriyle boğuşabilir...

Türkiye 23 Nisan'a bu tablonun tam ortasında girerken, Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (DAYKO) Kırklareli Temsilcisi Göksal Çidem, çok önemli bir konuya dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

'Suyun bittiği' yerdeyiz
"Mustafa Kemal Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan'ın, dünya çocuklarının susuzluktan öldüğü bir dönemde" kutlandığına dikkat çeken Çidem, "Çocukların bayramında bile UNİCEF ve BM verilerine göre dünyada her gün 4 bini aşkın çocuk ishalli hastalıklardan dolayı ölüyor. Bu çocukların ölüm nedeni ise, yüzde 40’ından fazlası temiz suya erişememesi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan kuraklık haritaları için yapılan değerlendirmelerde, genel yorumlar 'sözün bittiği yerdeyiz' dedirtiyor. Ancak aslında 'suyun bittiği' yerdeyiz" dedi.

'Susarsan ölürsün'
Açıklamasında, "söz biterse susarsın, su biterse ölürsün" ifadelerini kullanan Çidem, "susarsan, paran olsa da, su yoksa ölürsün. Su kaybından ölüm, 3-5 günlük süre içinde vücut sıvısının yüzde 20'lik bölümünün yitirilmesiyle gerçekleşiyor. Ölsek bile yine susuz olmuyor. Bu dünyada ki son istasyon olan gasilhane de bile yine su lazım. Kuraklık geçmiş medeniyetler zamanında da yaşanmış. Hititler susuzluk ve kuraklık nedeniyle önlem de almışlar. Kral IV Tuthalia 'Temiz suyu kirletenin cezası ölümdür' diyerek, suları koruma altına aldırmıştır" görüşünü dile getirdi.

'Kirli su yüzünden dakikada 7 kişi ölüyor'
UNİCEF'in 2013 yılında yayınlanan tahminlerine göre 768 milyon kişinin temiz suya erişim sağlayamadığını kaydeden Çidem, "UNİCEF, bunu 'şaşkınlık veren bir rakam' olarak değerlendirirken, temiz suya erişim olmadığı için her yıl yüzbinlerce insan ölüyor. Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF ve BM’nin yayınladığı raporlara göre, kirli sudan dolayı dakikada 7 kişi hayatını kaybediyor" diye konuştu.

'Su kaynakları günlük çıkarlar uğruna yok edildi'
Var olan temiz su kaynaklarının günlük çıkarlar uğruna yok edildiğini ve ticarileştirildiğine işaret eden Çidem, şunları dile getirdi: "temiz suya erişim her geçen gün biraz daha zorlaşırken, temiz su kaynaklarının yaşam hakkı olduğu, yaşam haklarımızın da 'Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir' hükümlerini içeren, Anayasamızın 56. maddesi gereği anayasal güvence altında olduğunu bilip, yaşamı savunmaktan başka seçeneğimiz yoktur. Bunu da hem bugün hem de gelecek nesiller adına yapmak zorundayız.

'Siz bunları okurken bir kişi daha susuzluktan öldü'
Seçilerek toplum adına sorumluluk üstlenenler, korumak adına ne yapıyorlar? Hiç. Trakya'daki Istrancalar’da 26 noktada, taş ve maden ocakları var. Bunların bir çoğu yeraltı ve yerüstü su toplama alanı. Yetmezmiş gibi var olan su kaynaklarının olduğu yerlere yeni yeni taş için, maden için işletme ruhsatları veriliyor. Eski ruhsat alanlarına ise yüz kat daha fazla kapasite artışları verilerek, derelerin kenarına işletme izinleri çıkıyor. Bunlara izin verenler, göz yumanlar, gelecek nesiller sizi her gün anacaklar. Ama nasıl? Siz bunları okurken, bir kişi daha susuzluktan öldü. El Fatiha."