M.Ü Eğitim- Sen sözcüsü Figen Algül: 'Aziz Nesin’lik vakalar yaşıyoruz'

Greve katıldığı için görevden çekilmiş sayma cezası alan Marmara Üniversitesi Eğitim Sen sözcüsü Dr. Figen Algül soL'a konuştu. Algül, Marmara Üniversitesi'nin kendilerine verdiği cezaları gülünç bulduğunu söyleyerek, "tam olarak Aziz Nesin'lik vakalar yaşıyoruz" dedi.

Röportaj: Orhan Şahin
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, adını her duyduğumuzda yeni bir skandalla karşılaştığımız bir okul. Kamuoyu, İletişim Fakültesi Dekan Yusuf Devran’ı, kendisini Ekşi Sözlük'te eleştiren öğrenciyi okuldan uzaklaştırma cezası vermesiyle tanıdı. Ardından bir çok skandalla gündemdeki yerini korudu. Son olarak Eğitim­- Sen’in 4­-5 Haziran tarihlerindeki grevine katılan 11 araştırma görevlisine kamu görevinden uzaklaştırma istemiyle soruşturma açıldı. İlk olarak 8 akademisyene disiplin yönetmeliğinin 9. maddesinin “m” ve t bentlerine göre 2 yıl kıdem durdurma cezası verildi. Bu ceza çok tartışıldı. Çünkü aynı günlerde Ankara’daki Gezi eylemleri sırasında Ethem Sarısülük’ü başından vurarak öldüren polis Ahmet Şahbaz’a da 2 yıl kıdem durdurma cezası verilmişti. Ardından 2 akademisyene görevden çekilmiş sayma cezası verildi. Bir akademisyen de maaş kesintisi cezası aldı. Görevden çekilmiş sayma cezası alan Marmara Üniversitesi Eğitim­Sen sözcüsü, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Figen Algül, soL’a konuştu. Dr. Figen Algül üniversitenin verdiği kararları “Aziz Nesin’lik olaylar yaşıyoruz” şeklinde yorumluyor.

Bütün ülkenin ayakta olduğu Haziran Direnişi’nde siz de bağlı olduğunuz sendikanın grev kararına uyarak Gezi’ye destek eylemine katıldınız. Ancak siz ve 10 arkadaşınız hakkında soruşturma açıldı ve hukuksuz cezalar aldınız. Öncelikle bir çalışanın en temel hakkı olan grev hakkını hiçe sayan bu cezaları nasıl yorumluyorsunuz?

Bizi görevini yapmamakla suçluyorlar. Yani 4­5 Haziran tarihlerinde final sınavlarının bizim greve katılmamız yüzünden aksadığını söylüyorlar. Ancak hiç kimse mağdur olmadı. Sınavlarda yaşanan tek aksaklık yok. Dolayısıyla bize yönelttikleri suçlama boşa düşüyor. Gezi Direnişi’ne destek olduğumuz için ceza aldık. Bunun yanında biz sendikal hakkımızı kullandık. Grev hakkı T.C Anayasası’nda ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Dolayısıyla verilen cezalar hukuksuzdur.

11 kişi aynı eyleme katıldınız ama farklı farklı cezalar aldınız. Bunun sebebi nedir?

Hani derler ya “tam Aziz Nesinlik” olay işte bu cezalar da tam olarak bu tanıma uyuyor. 8 arkadaşım disiplin yönetmeliğinin “t” ve “m” bendinden ceza aldılar. Yani kasıtlı olarak verilen görevi yapmamak ve siyasi, ideolojik olmayan boykoto katılmış olmak siyasal olmayan boykota katılmak. Burada şunu da belirtmem gerek arkadaşlarımız Ethem Sarısülük’ün katiliyle aynı cezayı aldılar. En çok da bu zorumuza gitti. Benim aldığım ceza Ahmet Şahbaz’ın cezasından daha ağır. Yani biz bir katilden daha suçluyuz. Fakültede sabah 09.00 akşam 17.00 imza defteri koyuldu. Ben bunun akademiye yakışmadığını üniversitenin özgür düşüncenin tartışıldığı bilim yuvası olduğunu söyledim ve itiraz ettim. Bu yüzden bir uyarı cezası almıştım. Uyarı cezam olduğu için diğer arkadaşlardan bir üst kademede ceza aldım.

Ben ve Can Özbaşaran 11. maddenin b/1 fıkrasından ”görevden çekilmiş sayma” cezası aldık. 11. Madde b/1 fıkrasının içeriği şu “Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmak; ideolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak.

“Görevden çekilmiş sayma” cezası Yüksek Öğretim Kurulu Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 10. Maddesi tarafından düzenlenen “İzinsiz ve mazeretsiz 10 gün işyeri terk etme” durumuna tekabül eden bir ceza. Ben bu cezayı hak edecek bir şey yapmadım. Bu ceza bize 28 ocak tarihinde verildi. 29 Ocak tarihli Resmi Gazete’de YÖK tarafından ”Görevden çekilmiş sayma” cezasının kaldırıldığı bildiriliyor. Yangından mal kaçırırcasına bize bu cezayı verdiler. Ancak biz bu cezaya itirazımızı yaptık. YÖK’ten olumlu bir şekilde döneceğine inanıyorum. Eğer Gökhan Çetinsaya da (YÖK Başkanı) bu cezayı onaylarsa Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğiz.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde uzun zamandır öğrencilere ve akademisyenlere baskı olduğu iddiaları var. Dekan Yusuf Devran’ın kendisine muhalif olan öğrencileri ve hocaları fişlediği sıkça dile getiriliyor. Biraz bunlardan bahseder misiniz?

Eğitim­Sen’in mail grubuna girip orada kendisi hakkında yazı yazan arkaşımıza soruşturma açan bir dekanımız var. Bizim işyeri temsilcimize açık açık “onlara yardımcı doçentlik kadrosu vermeyeceğim” diyor. Bunu söylemesinin sebebi de bize verilen cezaları sosyal medyada duyurmamız. Bir öğrencimiz ekşi sözlükte dekanı eleştirdiği için okuldan uzaklaştırma cezası aldı. Bir başka öğrencimiz Yüksek Lisans sınavında adının başına “p” işareti konularak fişlendi. Bu fakültede 10 kişi yıllardır kadro bekliyor ancak kadro verilmiyor. Dekan göreve geldğinden beri fakülte dışından 41 kişiye kadro verildi. Açıkca kendisi gibi düşünmeyen herkesi akademi de istemiyor. Sosyal medyada sahte hesaplarla açık açık kendisine muhalif olan öğrencileri ve akademisyenleri hedef gösteriyor. En son benim hakkımda iğrenç bir kampanya başlatıldı. Twitter’da demokrasi ruhu diye bir hesap benim fotoğraflarımı yayınlayarak iğrenç yorumlar yaptılar. Benim özlük dosyamdan ulaşılabilecek doktora tezim, katıldığım sınavlar ve başkaca bilgilerim bilgilerimin bu hesaba sızdırılması gerçekten çok ilginç"