Engin Çeber davası "umutla" devam ediyor

Yürüyüş dergisi dağıttığı gerekçesiyle gözaltına alınan Engin Çeber'in işkenceyle öldürülmesi davasına bugün devam ediliyor. Dün polis sanıkların katılmaması sonucunda eksik devam eden davaya ilişkin olumlu bekleyişler sürerken davanın işkence davalarının "kara geçmişi"ni kırması için mücadele ediliyor.

soL (HABER MERKEZİ) Maruz kaldığı işkence sonucu yaşamını yitiren Engin Çeber'in davasına bugün devam ediliyor. Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen davada, demokratik kitle örgütleri ve barolar müdahil olmak için başvurmuştu. İstanbul, Ankara, Mersin, Diyarbakır, Şırnak, Bitlis, Bursa, Hakkari, Van baroları, Türkiye İnsan hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, KESK ve Çağdaş Hukukçular Derneği'nin müdahil olma talepleri, "suçtan doğrudan zarar görme durumları olmadığı" için reddedilmişti.

Sanıklardan "çelişkili ifadeler"
800 vekalet sunulan davada, dün sanık doktor ve polisler duruşmaya katılmazken, sadece, tutuklu yargılanan ve olay tarihinde Metris Cezaevi İkinci Müdürü olan Fuat Karaosmanoğlu ve infaz koruma memurları Sebahattin Apaydın, Murat Çise, Sami Ergazi, Nihat Kızılkaya, Yavuz Uzun'un ifadeleri alındı. Duruşma sonunda Çeber'in avukatı Taylan Talan tarafından yapılan açıklamada, sanıkların verdikleri çelişkili ifadelerden, suçlu olduklarını gösterir verilerin ortaya çıktığı belirtilmişti. Sanıkların eksik katılımının sağlandığı dünkü duruşmanın, birçok işkence davasının bilindik görünümünde olduğu, ancak adaletin yerini bulmasını umdukları vurgulanmıştı.

Çeber ailesi adalet istiyor
Engin Çeber'in babası Ali Tekin Çeber, yaptığı konuşmada, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in özürünün kendileri için bir anlamı olmadığını ve işkencecilerin bir an önce cezalandırılmasını istediklerini belirtti. Abla Şerife Çeber, içeride kardeşini öldürenleri gördüğünde kendini ağlamaktan alıkoyamadığını, sanıkların hepsinin işkence yapmasına rağmen yalan söylediklerini ve "Engin Çeber'i öldürmediklerini" ileri sürdüklerini söyledi. Çeber, Engin'in askerliğini yaptığına dikkat çekerek, bu ülkenin kendisine adalet borçlu olduğunu söyledi.

Arkadaşları davayı direniş mevzisi olarak görüyor
Engin Çeber'in arkadaşı Nuzret Günel, soL'a yaptığı açıklamada, bu tür işkence davalarının haklar ve özgürlükler açısından bir mevzi olduğunu, Engin Çeber'in davasını da kazanılması gereken bir direniş mevzisi olarak görmek gerektiğini belirtti.

Davanın olumluluk taşıyan yanlarının da olduğunu ifade eden Günel, "Baroların, demokratik kitle örgütlerinin sahiplenmesi olumluluktur. Dava sonrası da önemlidir. Bu tür davalarda süreç hep zamana yayıldı, yok sayma politikası izlendi, sonunda da zaman aşımı süreci işledi. Adaletsizlik yaratılıp razı olunması istendi. Adaletsizliğin kanıksanması bizim istediğimiz bir olgu değil" dedi.

Başbakan'ın işkenceye sıfır tolerans söyleminin ardından Engin Çeber'in katledildiğini söyleyen Günel, "Adalet Bakanı Şahin, özür dilemiş, ancak olayı münferit olarak yansıtmıştı. İşkence dün olduğu gibi bugün de hâlâ sürmekte. Hem de sistematik bir şekilde. Bunu düşünürsek, Başbakan'ın söylemi geçersiz kalıyor" diyerek, İzmir Kırıklar F Tipi Cezaevi'nde İleri Kızılaltun'un da işkenceye maruz kaldığına, ancak ölmediği için gündeme gelmediğine dikkat çekti.

Halkın duyarsız olmadığı görüldü
Engin'in öldüğünü tesadüfen öğrendiklerini söyleyen Günel, Çeber'in ölüm haberini aldıkları süreci ve davadan beklentilerini şöyle anlattı: "Avukatları olayı öğrendiklerinde ziyarete gidiyor. Engin'i görmek istiyorlar. Böyle öğrenildi. Babasına haber verildi. Tabii çok can yakıcı bir durum. Ailesi bu duruma hazır değildi. Sonrasında hissedilen öfke, cenazesine de yansıdı. Basında işkence sonucu ölümün hızlı bir şekilde yer bulması olumlu bir durum. Belli bir süreç içerisindeki çelişkiden kaynaklı olarak da gelişmiş olabilir, ama sürecin kamuoyu yaratması ve halkın duyarlılığı asıl önemli olan durumdur. Ancak sonrasında dava süreci için verilen gizlilik kararı ve basına getirilen yasak süreci engellemeye yönelikti."