Din bazen tinerdir, tiner halkın afyonudur!

Erdoğan'ın "dindar gençlik yetiştirme" savunusunda dindar olmayanların tinerci olacağını ima etmesi, din ve tiner konusunda birçok çağrışımı beraberinde getiriyor...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "dindar gençlik yetiştirme" hedefini savunurken, dün "tiner açılımı" yaptı. Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu hükümet muhafazakar demokrat bir hükümettir. Dünyanın hangi ülkesine bakarsanız bakın her iktidarın belli hedefleri vardır. O ülkedeki gençlik üzerinde, insanlar üzerinde hedefleri vardır… Öğrenci formatlamak, bizim bir hedefimiz değildir ve asla da olamaz... Milli, manevi değerleri öğrenenler, öğretenler, cinayet işlemiş gibi tutuklandı, takip edildi, baskınlara ve baskılara maruz bırakıldı… Köşelerinde yazanlara sesleniyorum bu gençliğin tinerci olmasını mı istiyorsunuz? Siz bu gençliğin büyüklerine isyankar bir nesil mi olmasını istiyorsunuz? Siz, bu gençliğin milli, manevi değerlerinden kopuk, hiçbir istikameti, meselesi olmayan bir nesil mi olmasını istiyorsunuz? Biz, sizlerle burada anlaşamayız ama ’çağdaş bir nesil’ derken, dindar bir nesil çağdaş olamıyor mu? Hem çağdaş hem dindar olunamıyor mu?.. Dindar bir nesil özgürlüklere saygılıdır dindar bir nesil, farklı düşüncelere, farklı inanç gruplarına da saygılıdır."

Bir demagoji üstadı olarak Erdoğan'ın çarpıtmaları, bu konuşmada da derhal göze çarpıyor. Konuşmaya atıfla AKP'nin farklı düşüncelere saygısına, manevi değerlerine, öğrenci formatlamasına dair sayısız örnek verilebilir.

Fakat, dikkat edilmesi gereken başka noktalar var.

Bu düşünceyi savunan bir başka muhafazakar demokrat vardı, kimdi o?
Erdoğan, dindar gençlik yetiştirme hedefini savunurken, 12 Eylül anayasasının (zorunlu din dersini de düzenleyen) 24. maddesine atıfta bulundu, "24. madde bize bu görevi veriyor" dedi. Ama "12 Eylül anayasasının ürünü bu" demedi.

Erdoğan demedi ama, kimisi de unutmadı. Sadece bu meşruluk 12 Eylül'ün faşist anayasasından gelmiyor, Erdoğan'ın düşünceleri de oradan geliyor:

Kenan Evren ve Erdoğan gibileri dini niye kullanır?
Erdoğan'ın sözleri, dinin işlevine dair çok bilinen o sözleri hatırlattı: "Din halkın afyonudur." Erdoğan "isyankâr bir gençlik mi istiyorsunuz" derken işaret ettiği tam da budur: Kurulu ve eşitsiz, insanlık dışı düzene başkaldırının önüne geçen bir olgudur din, Erdoğan gibileri için...

Karl Marx'ın o çok bilindik tek cümlesinin, pek bilinmedik metninde, Hegel'in Hukuk Felsefesi'nin Eleştirisine Katkı. Giriş'te, ilgili cümlenin geçtiği pasaj şöyledir:

"Din karşıtı söylemlerin temeli şudur din, insanı değil insan dini yapar. Gerçekte ise din, insanın ne henüz kazanamadığı ne de tekraren kaybetmiş olmadığı kendisini idrak ve kendisine saygısıdır. Lakin insan, dünyanın dışında yerleşik soyut bir varlık da değildir. İnsan, devlet ve toplum anlamında bu dünyaya aittir. Bu devlet ve bu toplum dini üretir ki bu ters yüz edilmiş bir dünya demektir çünkü bunların kendisi zaten ters yüz edilmiştir. Din bu dünyanın genel teorisidir, ansiklopedik bir hülasasıdır, popüler ifadeyle mantığıdır, ruhani onurudur, arzusudur, ahlaki yaptırımlarıdır, vakur bütünüdür ve ayrıca bu dünyadaki tesellinin (avunma) ve haklı olmanın da evrensel temelidir. Beşeri varlık henüz hiçbir gerçek hakikati elde edemediğinden din, beşerin bunu hayalen elde edişidir. Bu nedenle dine karşı bir mücadele dolaylı manada, ruhani kokusu din olan bu dünyaya karşı da bir mücadeledir.

Dini çile, aynı zamanda, gerçek çilenin ifadesi ve gerçek çileye karşı bir başkaldırıdır. Din, baskı altındaki varlığın iniltisi, vicdansız dünyanın vicdanı, ruhsuz hallerin ruhudur. Din, insanların afyonudur.

İnsanların aldatıcı mutluluğu olarak dinin kaldırılması, onların gerçek mutluluklarını talep etmektir. Onlara halleriyle ilgili hayallerinden vazgeçmeleri konusunda çağrı yapmak, onlardan hayal kurmayı gerektiren hallerini terk etmelerini de istemektir. Bu yüzden, kuluçka safhasında olsa da din eleştirisi, üzerinde dinin haleler oluşturduğu bu gözyaşı vadisinin eleştirisidir."

Din kişisel alanda kimsenin karışamayacağı bir tercihtir. Toplumsal yaşamdaki rolü ise, mutsuz insanların "aldatıcı mutluluğu" olmasıdır. Bu yüzden afyondur din.

Tiner de afyondur!
Din böyle ama, peki ya Erdoğan'ın ateist olmakla eşleştirdiği tinercilik? Ülkede tinerci gençler, dindar yetiştirilmedikleri, ateist oldukları, sonra da bir allah inancına sığınmanın yokluğu karşısında efkârlandıkları için tiner kullanıyor değiller ki…

Tiner, bu düzende yokluğun, yoksulluğun en kötü vurduğu çocukların, gençlerin "aldatıcı mutluluğu". Erdoğan, tinerciliği örnek verirken, hem kökeni yoksulluk olan bu sorunu çözmeye dair hükümetin kafasında en ufak bir fikir olmadığını dışa vuruyor, hem de yoksulluğa, ezilenlere en ufak bir sempatiyle, anlayışla yaklaşmadığını, açıkça öfke güttüğünü ortaya koyuyor.

Din de bazen tinerdir!
Denilebilir ki, tamam bu çocuklar yoksul, ama tinerle kafayı bularak sürekli suç üretiyor, bazen birilerini öldürüyorlar. Doğrudur, fakat bu olgunun tek tek o çocuklarla ilgili değil, toplumsal bir olgu olduğunu da akılda tutmak gerekir. Kapitalizmin kıyıya değil, uçuruma ittiği bu gençler, tiner kullanarak kendilerini rahatlıkla adam öldürebilecek bir psikolojiye sokmaktadır. Afyondur, insan aklını uyuşturur.

Din? Din topluma "aldatıcı bir mutluluk" sağlaması bakımından, bu bozuk düzende "teselli bulma imkânı" sunması bakımından halkın afyonudur, ama bazen insan aklını, cinayet işleyebilecek kadar uyuşturması bakımından da afyon olabilmektedir. Özellikle de, kişilerin hür vicdanlarına bırakılmak yerine, AKP'nin yaptığı gibi, siyasete alet edildiği zamanlarda.

Sivas'ta Madımak Oteli'ni yakanlar, binayı tutuşturmak için tiner kullanmamışlardı ama camiden, namazdan çıkmışlardı. Ogün Samast, namazdan çıktıktan sonra Hrant Dink'i vurmuştu. Malatya'da Zirve Yayınevi'nde vahşi bir katliam yapan gençler, bunu yaparken kafaları dini olarak doğru bir iş yaptıkları düşünceleriyle doluydu. Danıştay cinayeti zanlısı Alparslan Arslan'ın ekibi, Cumhuriyet gazetesine bomba attıktan sonra namaz kılmaya gitmişti.

(soL-Haber Merkezi)