Davutoğlu: 'Mülteci sayısı 100 bini geçerse Suriye'de güvenlikli bölge gündeme gelir'

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'den gelen mülteci sayısının 100 bine ulaşması halinde Suriye sınırları içinde güvenlikli bölge oluşumunun söz konusu olacağını belirtti.

Suriye sınırından Türkiye’ye giriş yapan mülteci sayısının 65 bini aştığı belirtilirken, Hürriyet gazetesi yazarı İsmet Berkan’a konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, mülteci sayısının 100 bine ulaşması halinde güvenlikli bölgeden bahsedilebileceğini dile getirdi.

İşte Davutoğlu’nun Berkan’a yaptığı açıklamalar:

“100 bini geçerse güvenlikli bölge”

“Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni 30 Ağustos günü Suriye özel gündemini konuşmak üzere toplantıya çağırdı. Bu toplantıya biz de gideceğiz. Suriye için bu toplantıdan bir karar çıkarsa ona uyarız. Kararı BM verecek. Eğer bize gelen mülteci sayısı 100 bini geçerse, bunları barındıracak yerimiz yok, onları Suriye içinde barındırabilmeliyiz. Suriye sınırları içinde bir güvenlikli bölgede BM kamplar kurabilir.”

"Türkiye nötr kalamazdı"
“Türkiye’nin önünde Suriye konusunda üç politika seçeneği vardı. Birincisi Esad’dan yana olmak. İkincisi Suriye halkından yana olmak. Üçüncüsü ise nötr kalmak. Türkiye nötr kalamazdı. Bir kere mülteci akını başlamıştı. Bu kaçan insanlar rejim muhalifleri. Suriye hemen itiraza başladı zaten, ‘Rejim muhaliflerine korunma sağlıyorsun’ diye. Ayrıca en uzun kara sınırımız Suriye. Nasıl nötr kalacaksınız? Kaldı ki, siz de yazmışsınız bizim çok taraflı çıkarlarımız var, insani duygularımız, vicdani sorumluluklarımız var.”

"Arap sokağına nasıl çıkardık?"

‘Esad’la dosttunuz, ne oldu?’ Bu eleştiri getiriliyor. Bunu söyleyenler farkında değil, Türkiye belki 10 ay boyunca Esad’dan yana tavır aldı. Tavrımız, rejimin Hama ve Humus katliamlarıyla ve Esad’ın verdiği sözlerin hiçbirini tutmayacağını görmemizle değişti. O aşamadan sonra Suriye halkından yana tavır almasaydık Arap sokağına nasıl çıkardık.”

"Hükümette olmasam da böyle düşünürdüm"
“Aslında hükümetler açısından en kolayı, Esad rejimini savunmaya devam etmek ve ‘Çıkarlarımızın gereğini yapıyoruz’ demek... 2007’de Ak Parti hakkında kapatma davası açılmamış olsaydı ve ben kendi planımı uygulayıp akademiyaya geri dönseydim, bu arada da hükümet Suriye’de rejimi bu gerekçeyle desteklediğini söyleseydi, hükümeti eleştirirdim. Bir kere Suriye’de halk sokağa çıkmış, silahlı muhalefet başlamış, zaten orada pek fazla çıkarınız kalmamış. Bir de insanlık diye bir şey var... Bugüne kadar 15 binden fazla insan öldü. Türkiye’deki mülteci sayısı 67 bini buldu. 100 bini bulmasından endişeliyiz.”

"Eleştirenlerin unuttuğu bir şey var"

“Bütün bu eleştiriler ilkesel bir noktadan gelse, hoşuma gitmese de saygı duyarım. Ama bana öyle geliyor ki eleştirenler konjonktürü eleştiriyor, politikaları değil. ‘Esad’la can ciğerdiniz, ortak kabine topluyordunuz, ne güzeldi’ diyorlar bugün. O gün de bizi Yeni Osmanlıcılıkla suçlayıp eleştiriyorlardı. Bugün eleştirenlerin unuttuğu veya bilerek gözardı ettiği bir şey var. Suriye’de olayları biz başlatmadık, biz kışkırtmadık. Suriye halkı kendisi sokağa çıktı. Orada rejim meşruiyetini demokrasiden değil korkudan alıyordu. Halkın korkusu bittiyse, rejim de meşruiyetini kaybetmistir.”

Sünni dayanışması olsaydı...
“Bizi bir de Sünnicilik yapmakla suçluyorlar. Meselelere öyle bir pencereden bakıyor olsaydık Mübarek’e de ‘Git’ demezdik. Biz Sünnilik penceresinden değil, halkların meşru taleplerinin çerçevesinden bakıyoruz. Demokrasiden yanayız, demokrasiyi destekliyoruz.”

S. Arabistan ve Katar demokrasi mi?
“Bir başka söylenen de bu. Bir kere Suriye’de halkı ayaklanmaya biz çağırmadık, biz teşvik etmedik. Herhangi bir ülkede halka ‘Ayaklanın demokrasi isteyin’ diyecek olursak bu o ülkelerin içişlerine karışmak olur. Suriye’de halk sokağa çıktı. Biz ondan sonra Suriye halkını destekledik. Tutumumuz belli, biz Suriye halkının yanındayız.”

Ankara’da Suriye trafiği
“Geçen hafta İran Dışişleri Bakanı geldi. Ondan birkaç gün sonra Amerikan Dışişleri Bakanı geldi. Pazartesi günü İngiltere, Fransa ve Amerikan Dışişleri Bakanlarıyla 2 saate yakın telekonferans yaptık. Sonra Fransa Dışişleri Bakanı geldi Ankara’ya. Bu olayın bir tarafı daha var, Rusya. Rusya Dışişleri Bakanı da mektup yazmış, şimdi ona cevap hazırlıyorum, hemen göndereceğim.”