Barış Terkoğlu "o fotoğrafları" yazdı

Tutuklu gazeteci Barış Terkoğlu, Odatv iddianamesinde de yer alan "Ergenekon savcılarıyla polislerin iftarı" haberi hakkında bir yazı yayınladı. Yazıda, davayı yürüten polislerin, savcıların ve hakimlerin davadan önce bir araya geldiği vurgulanırken, Terkoğlu "adil yargılama yapılamayacağını" kaydetti.

Odatv iddianamesinin 70. sayfasında "suç delili" olarak gösterilen fotoğraflar, 5 Ekim 2009 tarihinde odatv.com'de yayınlanmıştı. Fotoğrafların yer aldığı haberde, İstanbul İstihbarat Emniyet Dairesi'nin, dava başlamadan önce İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi üyelerine ve savcılara verdiği bir iftar yemeği konu ediliyordu.

Barış Terkoğlu, Odatv'de yayınlanan yazısında, fotoğrafların gizlice çekilmediğini fark ettikleri zaman yayınlamaya karar verdiklerini söylüyor. Fotoğrafları yayınladıkları zaman ise, aşağıdaki soruları sormadıklarını belirtiyor:

"Yemeği neden İstanbul Emniyet Müdürlüğü değil de İstihbarat Dairesi düzenlemişti? İftar yemeği neden başka Mahkemelere değil de Ergenekon başta olmak üzere kritik soruşturmaların merkezi olan İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi hakim ve savcılarına verilmişti? Hatta şu bile sorulabilirdi, yemekteki oturma düzeni Emniyet İstihbaratı tarafından önceden tespit edilmişti. İstihbarat Dairesi'nin başındaki isim Ali Fuat Yılmazer, Ergenekon Davası'na bakan mahkeme başkanı Köksal Şengün'ün yanına, savcılardan sorumlu Başsavcı vekili Turan Çolakkadı'nın karşısına oturmuştu. Bu oturma düzeni tesadüf müydü? Bu soruları o gün sormadık."

Gizli mi, değil mi?
Bundan sonra yaşananlarsa bir skandal görünümünde. Haberin yayınlanmasının ardından, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Odatv hakkında "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlamasıyla soruşturma açılmasını isteyen bir yazıyı, Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı'na gönderiyor. Savcı, fotoğraflar hakkında yorum yapılmadığını belirterek takipsizlik kararı veriyor.

Emniyet'in ikinci talebi ise daha vahim. Savcılığa kinci bir yazı gönderiliyor ve "Ergenekon Soruşturmasının gizliliğini ihlal" iddiasıyla ikinci bir soruşturma yapılması isteniyor. Böylece Emniyet, kendi verdiği iftarın "Ergenekon davası ile ilgili" olduğunu ve "gizlilik" içinde gerçekleştirildiğini kabul etmiş oluyordu.

Soruşturmayı iftara katılanlar yürütüyor
İkinci soruşturmada da istenilen sağlanamayınca, bu sefer devreye İstanbul Cumuriyet Savcılığı giriyor. İnanması güç ama, burada ilgili iftar yemeğine katılan hakimler ve savcılar bulunuyor!

Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir dava açılabilmesi için "terör" vasfının olması gerekiyor. Savcı Hakan Karaali buluyor ve "kişileri terör örgütüne hedef göstermek” suçlamasıyla iddianame yazıyor. İlk duruşmada da skandal sürüyor. Davayı yönetecek İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, yemeğe katılan Vedat Yılmaz Abdurrahmanoğlu.

Dokunan yanıyor mu?
Barış Terkoğlu yazısında haklarında açılan bu soruşturmanın dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer ile ilgili olduğunu belirtiyor. Terkoğlu şöyle yazdı:

"18 Şubat günü, sonu tutuklama ile biten savcılık sorgusunda Soner Yalçın ve Barış Pehlivan'a sorulan haberlerden biri de buydu. Fotoğrafların neden haber yapıldığını, kaynağın kim olduğunu Savcı Zekerya Öz merak ediyordu. Nihayetinde iddianamenin çıkmasıyla süreç devam ediyor.

Polis içinde bugün 14 sanığı olan soruşturmayı yürüten kişi, görevden alınan Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer'di. Yılmazer'in şikayetiyle Nedim Şener'in 28 yılla yargılandığı biliniyor. Hanefi Avcı'nın kitabında da en çok dikkat çekici isim Yılmazer'di. Anlaşıldığına göre Ahmet Şık'ın kitabının çıkmasından en çok rahatsız olacak kişi de oydu.

Odatv'nin Ergenekon soruşturmasına ilişkin yaptığı hukuk ihlalleri haberlerinin ardından gözlerin Yılmazer'e döndüğü biliniyor. Örneğin Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna numaraların yüklendiğinin ortaya çıkmasının ardından Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer, gazetecileri arayıp hatayı kabul etmişti. Yılmazer'in o verdiği bilgilerin de yanlış olduğunu Odatv'de belgeleriyle kanıtlamıştık. Sanki Allah, Ali Fuat Yılmazer'e dokunan herkesi yakmamış da bu iddianameye sokuşturmuş gibi."

Herkes iftarda!
Terkoğlu'nun dikkat çektiği bir başka ayrıntı, tutuklandığı soruşturmayı yürüten polis müdürü (Ali Fuat Yılmazer), iddianameyi yazacak savcıyı atayan Başsavcı vekili (Fikret Seçen), iddianameyi yazan savcı (Cihan Kansız) ve mahkeme heyetinin başkanı ve iddianameyi kabul eden hakim Resul Çakır'ın, "suç delili" sayılan iftar fotoğraflarında yan yana gelmeleri. Terkoğlu, "kamu görevlilerini terör örgütüne hedef göstermekle" de yargılanıyor.

Barış Terkoğlu, bu şartlarda adil yargılamanın mümkün olmadığını belirterek şöyle bitiriyor:

"Açıkça söylemek gerekirse, bu şartlar altında adil bir şekilde yargılama yapılabileceğine inanmıyorum. Bu sebeple en çok, sanıkların masumiyet karinesine saygı gösteren ve davadaki hak ihlallerini yine belgeleriyle haberleştiren gazetecilerin bir de “adil yargılamayı etkilemek” suçlanmasına uğramasına şaşırıyorum. Adil bir yargılama için önce polis şeflerinin, savcıların ve hakimlerin ayrışarak birbirini denetlemesi gerekmez mi?"

(soL - Haber Merkezi)