Bakan Eroğlu'nu terletecek enerji soruları

HES karşıtlarını enerji şirketlerince yönlendirilen "seyyar gruplar" olarak tanımlayan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'na Derelerin Kardeşliği Platformu'ndan "enerji sorusu". DEKAP "nedir bu enerji politikalarındaki vazgeçmez ve dayatmacı tutumunuzun altındaki düşünce?" diye sordu.

Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ülke genelindeki hidroelektrik santrallere (HES) karşı mücadele yürüten Derelerin Kardeşliği Platformu HES karşıtları, akademisyenler ve bilirkişilere yönelik ağır suçlamalarda bulunan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'na enerji politikalarını sordu.

Türkiye'nin enerji tablosu
DEKAP Sözcüsü Ömer Şan, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kayıtlarına göre, Türkiye'de bugün için 94'ü termik, 543'ü hidrolik, 156'sı da diğer yenilenebilir enerji (rüzgar, jeotermal, biyokütle, biyogaz ve çöp gazı) kaynaklarına dayalı 793 elektrik üretim santrali inşa edildiğini belirterek, inşa halindeki santrallerin toplam kurulu gücünün 40 bin 34,9 Megavatı (MW) bulduğunu, bu santraller tamamlandığı zaman Türkiye'nin şu anda 53 bin 560,7 MW olan kurulu güç kapasitesinin 93 bin 595,6 megavata ulaşmış olacağını kaydetti.

Bakan Eroğlu'na "nedir bu enerji dayatması?" sorusu
Enerji konusundaki tablonun bu şekilde olduğunu kaydeden Şan, Bakan Eroğlu'na seslenerek, "DSİ kökenli bir bürokratsınız, ancak enerji konusunda Enerji Bakanlığından daha çok ön plana çıkıyor, enerji yatırımlarını savunuyorsunuz! Kaç dönemdir yürüttüğünüz Çevre ve Orman Bakanlığı ve ardından da Orman ve Su İşleri Bakanlığı göreviniz var. Her iki bakanlığın da kuruluş ilkelerine baktığımızda normalde bu projeler ve çevresel etkileri konusunda karşı bir duruş ortaya koymanız gerekir. Nedir bu enerji politikalarındaki vazgeçmez ve dayatmacı tutumunuzun altındaki düşünce?" sorusunu yöneltti.

Derelerin Kardeşliği Platformu, Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu'na "Kaç dönemdir yürüttüğünüz Çevre ve Orman Bakanlığı ve ardından da Orman ve Su İşleri Bakanlığı göreviniz var. Her iki bakanlığın da kuruluş ilkelerine baktığımızda normalde bu projeler ve çevresel etkileri konusunda karşı bir duruş ortaya koymanız gerekir. Nedir bu enerji politikalarındaki vazgeçmez ve dayatmacı tutumunuzun altındaki düşünce?" diye sordu.

120 dava açıldı, 100 HES'e yürütmeyi durdurma kararı çıktı
Yenilenebilir enerji ve kalkınma sorunlarının ele alındığında, yapılmakta olan bir çok HES projesinin özellikle de çevreye, doğal yaşam alanlarına, koruma öncelikli doğal alanlara ve SİT alanları ile vahşi yaşam alanlarına geri dönüşümsüz zararlar verdiğini öne süren Şan, "Siz projeleri savunurken bunların olmadığını, bu tür etkileşimler olmayacağını söylüyor ve savunuyorsunuz. Oysaki bugüne kadar, elimizdeki verilere göre bu projelerin yapıldığı alanlarda yaşam alanlarını oluşturmuş, yerleşim yerlerini, köylerini ve hatta beldelerini kurmuş köylüler ve yerel halk tarafından mahkemelerde açılmış 120’nin üzerinde dava olduğunu görüyoruz. Bunlardan 100’e yakını da ‘yürütmeyi durdurma ve iptal’ gibi kararlarla sonuçlanmış!" diye konuştu.

Köylüler enerji lobisine mi çalışıyor
Yargı kararlarındaki en ilgi çekici noktanın, dava açılmış olan bütün bu projelerin başta hukuka, yasa ve yönetmelikler ile uluslararası anlaşmalara açıkça uygun olmadığının, bilirkişilerce hazırlanan raporlarla ortaya konulması olduğunun altını çizen Şan, Bakan Eroğlu'na, "Sizce Bağımsız Yargı organları olan mahkemeler, taraflı mı karar veriyor? Yargı kararları, bilimsel raporlar ve yaşanan tepkiler hiç mi önemli değil. HES’lere karşı tepki koyanları, çevrecileri, yaşam savunucularını ve hepsinden önemlisi köylüler ile canla başla mücadele eden yerel halkı, yaptığınız çeşitli açıklamalarda veya bu yönde yapılan ve sizin de sessiz kalarak onaylar göründüğünüz, ‘çapulcu, vatan sevmez veya lobilerle ilişkili’ şeklindeki nitelemelerle eleştiriyorsunuz. Peki, özellikle de HES’lere karşı alınan bu yargı kararları sonrasında yargı organlarını da aynı kefeye mi koyuyorsunuz? HES’lere karşı mücadele edenler ‘vatan sevmez’ ise onların haklılığını ortaya koyan Mahkemeler ne o zaman?" sorularını yöneltti.

İşte DEKAP'ın Bakan Eroğlu'nu terletecek HES soruları
-HES’lerin ülke ekonomisine, kalkınmaya katacağı devinimden ve katkılardan söz ederken bilimsel raporlar ve yargı kararlarıyla ortaya konan telafisi güç ve imkansız zararlar karşısında, bu alanların turizme, eko-turizme veya ekolojik-organik tarıma açılması ile sağlanacak kalkınma yada ekonomik kazançlar konusunda karşılaştırmalı herhangi bir fizibiliteniz var mı, oldu mu veya olacak mı?

-HES’leri ve bu projeleri savunurken sürekli olarak dışa bağımlılıktan söz ediyorsunuz ve yurtdışına ödenen dövizlerle ilgili rakamlar veriyorsunuz!

-Mesela, enerji konusunda dışarıya ne kadar ödeme yapılıyor, sizin deyiminizle ne kadar döviz kaybı yaşanıyor?

-Enerjide dışa bağımlılık derken, sadece elektrik enerjisinden söz etmediğinizi biliyoruz, bunun içerisinde akaryakıt veya petrol ürünleri, doğal gaz veya kömür ve enerji kaynağı olan diğer ürünler de geliyor! Nedir bu enerji çeşitliliği?

- Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) Genel Müdürü Halil Alış'ın açıklamalarına göre, Türkiye'nin elektrik enerjisi kurulu gücü, Mayıs 2011 rakamlarıyla 50.474 megavattır. Üretim potansiyeli ise 266 miyar kilovatsaattir. Elektrik enerjisi ihtiyacı ise 220 milyar kilovatsaat dolayındadır ki, yine aynı açıklamalara göre 33 ila 46 milyar kilovatsaat gibi bir yedek üretim kapasitesi mevcuttur! Yani bu oranda bir üretim fazlalığı vardır! Bu durumda bu açık nereden kaynaklanmaktadır? Gerçekten ülkemizde elektrik enerjisi açığı mı var? Yoksa ‘enerji açığı’, derken başka enerji kaynaklarından mı söz edilmek istenmektedir?

-Elektrikteki kayıp-kaçak oranlarının yüzde 20’leri aştığı bilgileri var! Bunun önlenmesi için neler yapılıyor? Elektrik faturalarına yansıtılan kayıp-kaçak bedelleri önemli bir tartışma konusu ve yargıya taşınarak geri ödenmesi kararı çıktı mesela!

-Bu kayıp-kaçak oranındaki ekonomik kayıp ne kadardır? Özellikle yurtdışına ödenen döviz oranıyla karşılaştırıldığında, kayıp-kaçağın önlenmesi ile ne kadar bir kazanç sağlanabilir?

-Bütün bunları tartışırken, ülkemiz yurt dışından hangi ülkelerden elektrik enerjisi satın alıyor? Bunun yanında hangi ülkelere elektrik enerjisi satıyoruz veya ücretsiz-mal karşılığında yada karşılıksız elektrik enerjisi veriyoruz?

-Enerjide dışa bağımlılıktan söz ederken özellikle de HES projelerinde, bunun yanında termik ve nükleer santrallerde var ama özellikle de HES’lerde birçok yabancı ve çok uluslu firmanın ortaklıklarını veya tek başına proje geliştirdiklerini görüyoruz! Bu durum karşısında aynı zamanda doğal kaynaklarımızı da yabancı firmalara teslim ederek onları da dışa bağımlı hale getirmiyor muyuz?

-Bu firmalara sularımızı 49 yıllığına kiralarken, su kullanım haklarını verirken aynı zamanda sularımızı da dışa bağımlı hale getirmiyor muyuz?

-Su Kullanım Anlaşmalarındaki "ortak tesisler" ibaresi ile ne kastedilmektedir?

-Önümüzdeki yüzyılın su savaşlarına, özellikle de temiz içme suyu üzerinde paylaşım kavgalarının yaşanacağına dair öngörüler var! Aslında bu HES projeleri de bunun bir parçası değil mi? Kilometrelerce tünellere alınarak doğayla, yaşamla ilişkisi kesilen suyun doğaya ve yaşama nasıl bir katkısı olabilir? Kaldı ki özellikle de Doğu Karadeniz Bölgesindeki HES projelerindeki en kısa su tüneli mesafesinin 3,5 km olduğu bilgileri var! Mesela 78 km’lik İkizdere Vadisindeki 26 projede HES tünellerinin uzunluğunun 70 km’yi geçtiği bilgileri var. Keza 36 proje bulunan Solaklı Vadisi aynı durumda!

-Yaşam savunucuları, çevreciler ve HES karşıtlarının, HES projeleri ile suların kurutulduğu, derelerin, nehirlerin akmadığı iddiaları karşısında siz böyle bir şeyin olmadığını ileri sürerek, o derelerin zaten yaz aylarında kuruduğunu savunuyorsunuz?

-Peki, madem o dereler yaz aylarında kuruyor ve suları çekiliyordu, neden bunca HES projesine izin verildi? Kuruyan dereler üzerindeki HES projeleri nasıl üretim yapacak, taşıma suyla mı dönecek HES türbinleri? Bu ne kadar verimli ve üretken kılacak HES’leri?

-Bir de bu HES’lerle ilgili kurulu güçleri üzerinden hesaplamalar yaparak rakamlar veriyorsunuz! Kuruyan derelerde veya suyu çekilen bölgelerde HES’ler kurulu güçleri oranında üretim yapabilecek mi? Yada tam kapasite ile çalışma olanakları olacak mı? Yeterli olacak mı bu üretim için derelerdeki sular? Bunun bir fizibilitesini hazırladınız mı? Var mı elinizde bununla ilgili raporlar?

-HES’lerle ilgili çalışmalarda sizin açıklamalarınıza göre karlı olan bu projeler kendini 36 ayda yani 3 yılda amorti edeceğini söylüyorsunuz! Yaklaşık 60-100 milyon dolar arasında bir yatırım gibi görünüyor HES projeleri, özellikle de Karadeniz’deki tünel tipi HES projeleri! Bu da 20-35 milyon dolar arasında yıllık bir gelir getireceğini gösteriyor!

-Bu üretim düşüklüğü karşısında, yani su olmadığında veya yeterli kapasiteye ulaşmadığında, bu gelir nasıl elde edilecek? Yabancı firmaların ortaklığında söz konusu olacak uluslararası tahkime göre üretilmeyen elektriğin parası, üretim kapasitelerine göre bu firmalara, kurulu güçleri oranında üretim yapıyormuş gibi ödenecek mi? Kullanmadığımız doğal gazın parasını ödediğimiz gibi bir durum mu çıkacak ortaya?

-Bir de Kyoto Anlaşması var biliyorsunuz! Buna göre sera gazı salınımını önleme çalışmaları doğrultusunda bazı büyük firmaların çok daha maliyetli filtreleme yapma yerine bu gibi tesislerin sera gazı önleme kapasitesini 50-60 milyon dolar gibi rakamlarla satın aldığı yönünde bilgiler var! Bunun açıklaması nedir? Var mıdır böyle bir durum?

-Temiz ve kullanılabilir su potansiyeli açısından Dünyaya oranla yüzde 1, Avrupa’ya oranla yüzde 16’lık bir potansiyelimiz var DSİ kaynaklarına göre! Yani bu rakamlara bakıldığında su fakiri bir ülkeyiz! Bunun için ne gibi çalışmalar yapılıyor? HES projeleri ile bu durumu nasıl bağdaştırıyorsunuz?

- HES’lerde tünellere alınarak kilometrelerce taşınan, hava ve doğayla ilişiği kesilen su, HES türbinlerine vurup çıktığında içerisinde mineraller tamamen yok oluyor. Yeniden eski özelliğini kazanabilmesi için 2 km serbest akış ve düşüş yapması gerekiyor! Yani suyun yeniden hayat verebilmesi ve içerisindeki canlıları besleyebilmesi için bu gerekli! Bu durumla ilgili herhangi bir çalışmanız veya hazırladığınız bir rapor var mı?

- Kilometrelerce tünellere alınan suların başka bölgelere, su iletim boru hatları ile taşınması gibi bir durum söz konusu mudur? Ağustos 2008’de zamanın Enerji Bakanı Hilmi Güler’in bu yönde bir açıklaması vardı! ‘Petrol ve doğal gaz boru hatları gibi biz de su boru hatları oluşturacağız’ diyor ve ekliyordu, ‘Bunun çalışmasını başlattık’ diye. Sularımızı kilometrelerce tünellere alan HES projeleri bu projenin bir parçası mıdır?

-Özellikle de bu projelerdeki ÇED Raporlarında sorunlar çıkıyor. Sadece bir formaliteymiş gibi hazırlanan raporlar var. Bir format üzerinden kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırlanan ÇED Raporları olduğunu görüyoruz! Bunun için düzenlemeler ve çalışmalar yapıldı mı?

- ÇED Gerekli Değildir kararları verilirken, aynı projelerin çevreye verdiği zararlar daha az diye bi bu yönteme başvuruluyor? Oysaki çalışmalara bakıldığında aynı zararlar ortaya çıkıyor!

-Bazı HES firmalarının özellikle de köylülere yönelik rüşvet teklifleri ve bazı iş vs gibi vaatleri oluyor. Bunlar sizce ne kadar etik?

-Sizin de HES projelerinde ortaklığınız olduğu iddiaları var! Sizin, yakınlarınız veya akrabalarınızın var mı böyle ortaklıkları?

-Van’daki açıklamalarınızda HES firmalarının köylülere suyu parayla satacağı iddialarına karşı ‘kuyruklu yalan’ ibaresini kullandınız. D.Karadeniz’de HES çalışmaları sırasında birçok köy ve mahallenin doğal kaynak suları kayboldu. Böyle bir durum karşısında neler yapılacak? Bazı firmalar özellikle de bu durum karşısında köylülere su sağlanacağını ancak köylülere bedava su saati dağıtacaklarını söylüyorlar! ÇED toplantılarında bu tür anlatımlarla karşılaşılıyor. Özellikle Artvin Yusufeli’nde kaymakamın köylülere su saati alacaklarına dair sözleşme imzalattığı iddiaları var! Nedir bu durum? Sizin bilginiz var mı, yoksa size böyle bir bilgi gelmedi de mi böyle bir açıklama yaptınız?

-Bir de çantacılar konusu var! Projeler yapılarak satılmış! Bu durumun sorumlusu kimlerdir? HES’lere karşı mücadele edenler mi? Yasal sorumlular mı?

Yusuf Yavuz