Anayasanın değiştirilemez maddeleri tartışılıyor

Anayasa değişiklik paketi tartışmalarını sürdüren soL, ilerici ve sol kimlikleriyle bilinen partilerin yöneticilerine mevcut anayasanın "değiştirilmesi teklif dahi edilemez" denilerek koruma altına alınan maddelerini sordu.

Anayasanın değiştirilemez maddeleri, 4. maddede koruma altına alınırken, değiştirilemez denilen maddelerin ya Türkiye gerçekliğine uymadığı ya da başta anayasada yapılan tadilatlar olmak üzere, diğer yasalardaki değişiklikler ve uygulamalar eliyle aşındırıldığı belirtiliyor. soL, bu tartışmadan hareketle, değiştirilemez denilen maddeleri sol ve ilerici partilere, güçlere sordu.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tanımlayan bu ilkeler konusunda önemli değerlendirmelerde bulunan partiler ve siyasi güçler değiştirilemez ilkeler konusunda farklı noktalara işaret eden görüşler öne sürdüler.

soL’a değerlendirmede bulunan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Batman Milletvekili Bengi Yıldız, kimsenin Cumhuriyet’le ve Cumhuriyet değerleriyle sorunu olamayacağını söyledi ancak bu değerler ortaya konulurken sergilenen ırkçı ve belli bir ideololijiyi korumaya yönelik ifadelere dikkat çekti.

Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel, değiştirilemez maddelerin anayasanın anti-demokratik niteliğini gösterdiğine dikkat çekti. Tüzel, mevcut anayasanın tümünün değiştirilmesi için çabaladıklarını söyledi.

Halkevleri Genel Başkanı, İlknur Birol, "Cumhuriyet’in demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti" olduğu yönündeki maddenin değiştirilemez bir madde olduğu halde, AKP tarafından sistematik olarak ‘ilga’ edildiğini vurguladı.

TKP Genel Başkanı Erkan Baş ise, Türkiye’nin kağıt üzerinde egemen ve bağımsız bir ülke olarak göründüğünü belirtti. Baş, çözüm olarak TKP’nin hazırladığı “Toplumcu Anayasa”yı gündeme getirdi.


Bengi Yıldız- Barış ve Demokrasi Partisi Batman Milletvekili

“Biz Anayasanın başlangıç ilkelerinden başlamak üzere bir değişikliğe ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Anayasanın başlangıç kısmına bakıldığında bir ideolojiyi koruyan, Kemalist ideolojiyi koruyan, askeri-bürokratik yapının sürdürülmesine olanak sağlayan bir içeriğe sahip olduğu görülür. Bu bölümde ‘yüce Türk devletinin’, ‘Türk varlığının’ gibi ifadelere rastlıyorsunuz. Başlangıç hükümleri bu anlamda devleti kutsayan, vatandaşı değil devleti kutsayan bir anlayışın ürünüdür. Burada halkı bulamazsınız. ‘Hiçbir faaliyetin Türk varlığının’ gibi ifadelere yer verilmiş. Bir ırka dayalı, dolayısıyla ırkçı ifadeler bunlar. ‘Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin’ deniliyor, nedir Türklüğün bu değerleri? Aslında bu ifadelerle anayasa bir kalıp içerisine konuyor. Bir ideolojiyi kutsayan ya da ırkçı ifadeler içeren bir anayasanın demokratik olamayacağı belli.

Değiştirilemez hükümlere gelince, bu ülkede kimsenin Cumhuriyet’le, Cumhuriyet’in değerlerine bir itirazı yok. Ancak 2. maddede devlet tanımlanırken, ‘başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir’ deniyor. Burada da başlangıç bölümündeki anlayışa gönderme yapılıyor, dolayısıyla bu maddenin değiştirilmesi gerekir. 3. maddede devletin ‘dili Türkçedir’ deniyor. Devletin dili olmaz, resmi dili olabilir. Aslında bu maddenin bir an önce değiştirilmesi gerekir. 4. madde ise bu maddelerin değiştirilemeyeceğini söylüyor.

Bugün işin özü tartışılmıyor. Sanki birileri Cumhuriyet’in özünü sosyal hukuk devletini, laikliği değiştirmek istiyor. Halbuki bugün bunları tartışamazsınız. 21. yüzyılda çağın yakaladığı demokrasi ve özgürlük seviyesi bellidir. Vatandaş bu değerleri içine sindirmiştir. Bundan geri dönüş olamaz. Bunlar insanlığın ulaştığı bir evredir, geri dönüş mümkün değildir. Cumhuriyet, demokrasi, laiklik insanlığın kazanımlarıdır. Önemli olan ise bunları nasıl tarif ettiğinizdir. Bir ideolojiye, bir ırka referans vererek mi. Bu maddelerin bu anlamda değiştirilmesi gerekir. Hem anayasal kutsal metinler değildirler. Türkiye’de daha önce de anayasalar değiştirildi, ciddi bir direnç yoktu. BDP’nin görüşüne göre anayasanın bütün yönleri tartışılabilir. Ancak insanlığın kazanımlarından vazgeçilemez. Değiştirilmek istense bile vatandaş bunların değiştirilmesini istemez. Mesele başka yerde: Cumhuriyet’e mi karşı çıkıyorsun yoksa cumhuriyetin nasıl tarif edildiğine mi? Kutsiyet atfedilen şeyler ilahın ürünü olur, insanların ürünü olmaz. Bu maddelerin değiştirilmeleri de son derece olağandır.”

Levent Tüzel-Emek Partisi Genel Başkanı
“1982 Anayasasının başlangıç hükümlerinin içeriği ve bunlara değiştirilemez kaydı konması, yürürlükte olan bu anayasanın işçi ve emekçi sınıflara, halk güçlerine yapılmış darbeci karakterini ve anti demokratik niteliğini göstermektedir. ‘Toplum huzuru ve milli dayanışma’, ‘ülke ve milletiyle bölünmez bütünlük’, ‘Atatürk milliyetçiliği’, ‘dilin Türkçe’ olması gibi cumhuriyetin temel niteliklerini bu şekilde saptamak baskıcı, otoriter ve halk iradesini ortadan kaldırıcı, özgürlüklere düşman bir yönetim anlayışının topluma dayatılması anlamındadır. Türk milletinden yola çıkarak Türkiye’de yaşayan başkaca milliyetleri yok sayarak Türkiye’nin toplumsal yapısı ve gerçekliklerini anayasal zeminde inkar eden bir anlayış, farklı kimlik, dil ve kültürlerin zoraki biraradalığını dayatan bir milli dayanışma kavramıyla devlet tutumunu sergilemiştir. Askeri darbenin mimarlarının çokça başvurdukları ve her kullananın başka anlam yüklediği Atatürk milliyetçiliği gibi bir kavramı vazgeçilmez bir devlet ideolojisi gibi toplumun tabi kılınacağı bir tarzda ilke olarak koymanın ne demokrasi ne de özgürlüklerle açıklanabilir bir yanı vardır. Kaldı ki bu devlet ilkesi laftan öte bir anlam taşımayan, ülke yöneten sermaye güçleri ve politik temsilcilerince keyfilikle değerlendirilen ve toplumsal bir karşılığı olmayan bir görüş olarak çoktan değerlendirme dışı kalmıştır.

Anayasalar yöneten devlet güçlerinin topluma dayattığı temel metinler olarak sınıflar mücadelesinin ve toplumsal değişikliklerin bir ürünüdür ve bu yönüyle değişmez hiç bir maddesi olamaz. Nitekim bu güne kadar esasa dair olmayan sayısız kez değişiklikler olmuş ancak bunlar halkın ihtiyaçlarına yanıt veren değişiklikler olmadığı gibi anayasanın temel yapısını, anti demokratik karakterini ortadan kaldırmamıştır. Nitekim 1982 den bu yana işçinin emekçinin hayatında emek hakları ve özgürlükler açısından değişen, düzelen hiçbir yön bulunmamaktadır. Bu nedenle emek ve demokrasi güçleri ve partimiz mevcut anayasanın tümüyle değişmesini, başta ülkemiz halklarının eşit haklara dayalı ortak yaşamı temelini ortadan kaldıran başlangıç hükümlerinin değişmesinin zorunluluğunu savunmakta ve bunun mücadelesini vermektedir.

Çok açık ki bu günün siyasi iktidarı AKP hükümeti böyle bir amacı, hedefi taşımanın çok ötesinde, kendi yönetim mekanizmalarını güçlendirmeye dönük bir değişiklik hesabı içinde hareket etmektedir. Dolayısıyla hiç bir tereddüt taşımadan ve bu girişimlere sınırlı da olsa iyileştirici özellikler atfetmeden bu sinsi anti demokratik niyeti görmek ve temelli karşı çıkmak doğru tutum olacaktır. Aksi davranış halk iradesinin güçlenmesine hizmet etmeyeceği gibi mevcut gerici baskıcı anti demokratik darbe ürünü 1982 Anayasasının onaylanması anlamına gelecektir.”


İlknur Birol- Halkevleri Genel Başkanı

“Anayasa başta olmak üzere tüm yasalar nesnel olarak ve hukuken bütünsellikleri içinde bir anlam ifade eder. Bu açıdan bütünü göz ardı ederek tek tek maddeler üzerinden bir tartışma yürütmek bizi oldukça sorunlu bir noktaya taşıyabilir. Mevcut Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da rejimin temelini ifade eden bir metin olması nedeniyle savunulabilecek bir metin değildir.

Değiştirilemez maddeler arasında solu ve emekçileri en çok ilgilendiren bölüm, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak tarif edildiği ikinci maddedir. Ancak bu madde de anayasada ‘değiştirilemez’ olduğu halde 12 Eylül’den bugüne yüzlerce kez özellikle AKP iktidarı eliyle de sistematik bir şekilde ‘ilga’ edilmiştir. Rejimin ve dolayısıyla Anayasa’nın ‘ruhu’ bu ihlallere olanak vermektedir. Burada ‘Değiştirilemez’ yazması değiştirilmediği anlamına gelmemektedir.

Anayasa’nın bir diğer iddiası olan ‘Ülkenin devleti, milleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olması’ maddesi ise yıllardır şovenizmin ve milliyetçiliğin dayanağı haline getirilmektedir.

Bugün, bu maddeleri değiştirme çabaları, egemenlerin rejimi yeniden yapılandırma ihtiyaçlarından doğmaktadır. İçerik tartışması ve niyet her ne olarak yansıtılırsa yansıtılsın, değişikliğin öznesi ve gündeme getirildiği konjonktür, bir demokratikleşme süreci ile değil rejimin yeniden yapılandırılması süreci ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Bu sürecin bizi demokratikleşmeye değil otoriterleşmeye götürdüğü de açıktır. Elbette ki bu yeniden yapılanma sürecini deşifre etmek ve buna karşı direnmek oldukça önemli bir görevdir.

Ancak ülkenin laik, demokratik bir ülke olması da, halkların birliği de anayasada maddelerin değiştirilemez ilan edilmesiyle değil, bu ülke topraklarında yaşayan halkların eşit yurttaşlık bilinciyle ve örgütlülüğüyle, toplumsal yaşam içinde bu ilkeleri oluşturması ve sahip çıkması ile mümkündür. Hak mücadeleleri başta olmak üzere toplumsal mücadelelerin içinde filizlenen bu ilkeler ‘bizim Anayasamız’ın temeli olacaktır.”

Erkan Baş-Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı

“AKP, iktidarını güçlendirmek, mutlaklaştırmak ve yıkıcı icraatlarını hızlandırmayı arzulamaktadır. Başka bir ifade ile toplumun, sermaye diktatörlüğü tarafından bütünüyle teslim alınmasının yasal dayanakları güçlendirilmektedir. Paketin odağına yüksek yargıyı hedef alan teklifler yerleştirilmesinin nedeni budur. Kendisi de 12 Eylül’ün sonuçlarından birisi olan AKP’nin ‘değişim talebi’ 12 Eylül Anayasa’sının mantıksal sonuçlarına ulaştırılmasından ibarettir.

Bu teklif tek bir işe yaramıştır halkımızın yeni bir anayasa gereksinimin AKP tarafından karşılanamayacağı bir kez daha görülmüştür. ‘Yeni anayasa’ sürecinde amaç Türkiye’nin kağıt üzerinde bile egemen bir ülke olma özelliğini ortadan kaldırmaktır. AKP’nin kutsadığı piyasacı güçler ve emperyalistler ‘bağımsızlık’ gibi değerlere düşmandırlar. Türkiye hukuken uluslararası tekellerin yağma ve talanına daha açık hale getirilmek istenmektedir. Piyasa güçlerine ve emperyalistlere itaat eden bir ülke bağımsız ve egemen olamaz, bağımsız ve egemen olmayan bir ülke de özgürlüklerden söz edilemez.

Anayasa’nın değişmez maddeleri ile ilgili tartışmalara buradan yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Sözkonusu maddeler yasal olarak değiştirilemez olarak sunulmakla beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiye sürecinde dokunulmazlığı kaldırılan maddelerdir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, temel ve değişmez nitelikleri olarak sıralanan demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olma özelliklerini bugün hiçbir biçimde taşımamaktadır. Türkiye, devrimci dönüşümler olmaksızın, bu özelliklerin yanından dahi geçemeyecek durumdadır.

Ülkemizin ve halkımızın asıl ihtiyacı bağımsız bir ülke ile eşitlikçi ve özgürlükçü bir düzen ve bunların temel hatlarını çizen yeni bir anayasadır. Tartışmalara işçi sınıfının, emekçilerin, yurtsever aydınlarımızın ve gençlerin sesi olarak dahil olan TKP, Toplumcu Anayasa Taslağı”nı bu amaçla yurttaşlarımızın dikkatine ve eleştirilerine açmıştır. Toplumcu Anayasa, dinin siyasal alandan ve devlet yönetiminden çıkarılmasını, toprak bütünlüğünün ancak eşitlikçi bir düzenle mümkün olduğunu savunmaktadır. Ayrıca, Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden kurulması, Türkiye’nin hiçbir ulusun kendisini üstün ya da ev sahibi görmediği bir ülke haline gelmesi her tür eşitsizlik ve ayrımcılığın kaynağı olan toplumsal sistemin tasfiyesi ile mümkün olduğunu söylemektedir."

----------------------------
* Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin (ÖDP) konuya ilişkin değerlendirmesi henüz elimize ulaşmadı. Ulaştığında soL'da yer vereceğiz.

(soL-Haber Merkezi)