8 Gezi tutuklusu için karar yarına ertelendi

6 Temmuz günü Gezi Parkı eylemlerinden dolayı gözaltına alınan ve 8 Temmuz günü "baret-gözlük taşımak" gibi gerekçelerle tutuklanan 8 kişinin avukatları, tutuklu yargılanmalarına bir kez daha itiraz etti. Mahkeme mesai saatleri dolayısı ile kararı yarına erteledi.

Güncelleme 16:46
Mesai saatleri dolayısı ile 8 tutuklu için kararın yarına ertelenmesine karar verildi.

Yarın sabah 10:00 aileler ve tutukluların destekçileri yine Çağlayan Adliye'sinde buluşacaklarını açıkladılar.


6 Temmuz günü Gezi Parkı eylemlerinde gözaltına alınan ve 8 Temmuz günü tutuklanan Ahmet Erol, Ahmet Kaycı, Ali Sarıçiçek, Ali Can Sünnetçioğlu, Mehmet Yalçın, Oğuz Tekin, Özgür Yıldırım, ve Umut Akgül'ün avukatları, tutuklu yargılanmalarına bir kez daha itiraz etti. Yapılan itirazın ardından Çağlayan Adliyesi önünde tutuklu yakınları ve avukatlar bir basın açıklaması gerçekleştirip yaşadıklarını anlattı. Basın açıklaması esnasında “Bu daha başlangıç, mücadeye devam”, “Direne direne kazanacağız” ve “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları atıldı.

'Tutuklamaların bir gerekçesi yok'
Ali Can Sünnetçioğlu, Oğuz Tekin, Umut Akgül'ün avukatı Yelda Koçak Urfa, "Gezi Parkı eylemleri, Taksim Dayanışması'nın meşruluğu, oradaki gözaltıların serbest bırakılması bir kenara bırakacak olsa bile, tutuklanmalarının bir gerekçesi olmadığını, kimsenin eylem yapmaktan tutuklanamayacağını, hukuki sürecin haksız şekilde ilerlediğini anlatarak bilgi verdi. Urfa tutukluların adli suçlularla birlikte kalmaması gerektiğini, 94'lü, 90'lı gençlerin adli suçlularla birlikte kalmasının hayatlarını riske soktuğunu, 1 yıl sonra meslektaşı olacak Alican'ın, Oğuz'un, ciddi sağlık problemleri yaşayan Umut'un ve diğer 8 tutuklunun derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtti.

Ali Sarıçiçek ve Ahmet Kaycı'nın avukatı Tülay Odabaşı Ahmet Kaycı'nın olaylardan dolayı korkup güvenli gördüğü polis karakoluna sığındığını, ancak burada tutuklandığını, bunun anlaşılmaz olduğunu, delil olarak söylenen flar ve eldivenin Ahmet'in dans malzemeleri olduğunu, zaten eldivenin yarım ve parmaklı olduğunu, bunlarla polise herhangi bir zarar veremeyeceğini anlattı. Diğer müvekkilinin ise Türkiye bayrağı satarken tutuklandığını, kendisinin ekmeğini çıkarmaya çalıştığını, bayrakları aldığı yerden bayrak sattığına dair belgeleri itiraz dilekçisiyle birlikte verdiklerini, haksız tutuklamaların bir an önce durması gerektiğini söyledi.

'Sadece bayrak satıyordu'
Bayrak satıcısı Ali Sarıçiçek'in eşi Merhamet Sarıçiçek 40 yıldır bayrak sattıklarını, başka bir şey bilmediklerini, çocuklarına ne olacaksın diye sorsalar, doktor avukat yerine bayrakçı ya da posterci diye yanıt vereceklerini ve 5 çocukla çok mağdur durumda olduklarını söyleyerek sözlerine başladı. Kendilerini yargılayanların, kendilerini mağdur etmemeleri gerektiğini belirten Sarıçiçek “Yazıklar olsun, adaletsizce okumuşlar, duyguları yok. Ali nasıl örgüt kursun. Evet biz 7 kişi örgütüz, var mı bir diyecekleri. Çocuğum hasta, evde giyecek tişörtleri yok. Güçleri ancak bize yetiyor. Bayraklarımızı da alıp geri versinler satacağız, açız! Kazlıçeşme'de satınca bir şey yok, Taksim'de mi satınca bir şey var. Eşimi bıraksınlar” dedi.

'Eyleme ailecek gitmiştik'
Daha sonra konuşan Umut Akgül'ün babası Ali Çiçek “Benim çocuğum ile birlikte, misafirlerle biz hep birlikte Gezi Parkı eylemlerine gittik. Bir kafede otururken çok yoğun gaz geldi, bunun üzerine ayrıldık oradan. Çocuğum özgürlük istiyordu, rahatça isteklerini söylemek istiyordu. Buradaki diğer arkadaşlar da geleceğin umudu, benim oğlum Umut gibi. Umut'un sağlık problemleri var, ancak adli suçlarla kalıyor, bir sürü iş yaptırıyorlarmış, oturması gerekiyor onun. Sağlık raporlarını itiraz ile birlikte verdik. Tüm tutuklular derhal serbest bırakılsın. Eğer çocuğuma bir şey olursa, tüm savcıları, hakimleri şikayet ederim. “

'Çocuğum daha özgür olmak istiyordu'
Alican Sünnetçioğlu'nun annesi Rezzan Sünetçioğlu, çocuğunun hukuk öğrencisi olduğunu ancak hukuğa yenildiğini söyleyerek sözlerine başladı ve kendisini görmeye gittiğinde ona sarılamamanın acısını yaşadığını, sırtının izlerle dolu olduğundan, acı çekmesin diye ona sarılamadığını anlattı ve “Ben küçük bir esnafım, benim ödediğim vergilerle maaş alan devlet memurunun çocuğumun sırtında tepinmesini anlayamıyorum, affedemiyorum. Çocuğum sadece daha özgür olmak, sokakta rahat yürüyebilmek ve istediklerini yapmak istiyordu. Hukuğun işlemesini istiyorum. Adalet istiyorum” diyerek sözlerini bitirdi.

'Bu ülkeyi ve arkadaşlarımızı sokakta bulmadık'
TKP Merkez Komite adına açıklama yapan Kurtuluş Kılıçer 8 kişinin haksız, vicdanları yaralayıcı şekilde, gayri meşru bir şekilde tutuklandıklarını, bunu asla kabul etmediklerini, eli sopalıların, palalıların, soyguncuların, rantçıların dışarıda olduğunu, memleketine sahip çıkan, geleceğine sahip çıkan arkadaşlarının ise haksızca tutuklandığını vurguladı. Kılıçer sadece İstanbul'da değil, Adana, Ankara ve İzmir'de de haksız yere tutuklananların serbest bırakılması gerektiğini, bugün tutukluların serbest bırakılması için itiraz dilekçesi verdiklerini, eğer kabul olmazsa çok büyük bir kampanya başlatacaklarını, tüm halkı tutukluları sahip çıkmaya çağırdı. Kılıçer sözlerini, “Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık. Bu arkadaşları sokakta bulmadık. Aileleri onları sokakta bulmadı. Bu arkadaşlara sahip çıkacağız. Adalet Bakanlığına, Savcılığa sesleniyorum, tutuklular derhal serbest bırakılsın “ diyerek son verdi.

“AKP'ye oy vermiştim, şimdi Tayyip'in konuşmasına bile katlanamıyorum”
Ahmet Erol'un eli Hanife Erol daha bir haftalık evli olduğunu, eşinin öylesine Taksim'de iken gözlatına alındığını, sadece bir fotoğrafın delil olduğunu, eskiden AKP'li olduğunu, AKP'ye oy verdiğini ancak bu yapılan haksızlıklardan sonra gerçekleri gördüğünü, şimdi Tayyip Erdoğan'ın konuşmasına bile katlanamadığını, çok üzüldüğünü belirtti ve eşinin derhal serbet bırakılmasını istedi. Erol “hukuk buysa o zaman katilleri, hırsızları yakalasınlar, devlet buysa gereğini yapsın, bu durumu hiçbir şekilde kabul etmiyorum" diyerek sözlerini bitirdi.

FKF: Polis şiddeti hukuk şiddetine dönüştü
FKF adına konuşma yapan Alican Mansuroğlu söyleyeceği çoğu şeyi ailelerin belirttiğini, AKP'nin Gezi olaylarının başından beri halk değil, marjinaller sokakta diye göstermeye çalıştığını ancak buradaki konuşmalardan halkın orada olduğunu tekrar gördüklerini söyledi. Gezi süreci boyunca devam eden polis şiddetinin hukuk şiddetine dönüştüğünü söyleyen Mansuroğlu, “FKF üyesi, Toplumcu Hukukçular üyesi arkadaşları Alican'ın, İTÜ'de ardakaşı Oğuz Tekin'in ve diğer tüm arkadaşların derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” dedi.

'Haksız yere tutuluyorlar'
soL'a konuşan Ali Asker Akgül “Oğlumun sağlık durumu hiç iyi değil. Sağ dizinde kitle ve Menüsküs var. Belinde sorun var, sağ kolunda sorun var. Kendisinin oturması gerekiyor sürekli ancak iş yaptırıyorlar. Görüşmeye gittiğimde durumu hiç iyi değildi, psikolojisi bozulmuştu. Biz raporları ilettik, serbest kalmasa bile 8 kişi bir arada kalmalarını talep ediyoruz. Haksız yere tutuluyorlar.”