Prévert’den metal işçilerine selam: Yaşasın grev!

Ozan Ekin

Blog: Serbest Kürsü

Grevdeki metal emekçilerine ve Türkiye işçi sınıfına...

Türkiye’de daha çok aşk şiirleriyle tanınan Fransız şair Jacques Prévert’in Ekim Devrimi’nden esinle kurulan devrimci sanat ve tiyatro topluluğu Ekim Grubu’nun (Groupe Octobre) bir parçasıyken yazdığı Citroën (ya da Yaşasın Grev!) şiiri, 1933 Mart’ında şiire adını veren otomobil fabrikasında gerçekleşen grev için kaleme alınıyor. Bu şiirin çevirisini bu günlerde yine bir Fransız menşeli otomobil üreticisi olan Renault’da ve diğer fabrikalardaki metal işçilerinin direnişiyle dayanışmak için soL okurlarıyla paylaşıyoruz.

FRANSA'DAKİ SINIF MÜCADELESİNDEN BİR KESİT
1933 yılı Fransa işçi sınıfının hareketliliğinin arttığı bir dönemdir. Sanayide ve özellikle otomobil sektöründe iş koşulları çok ağırdır. Hızlandırılmış çalışma temposu, güvenlik önlemlerinin yetersizliği, kazalar komünist basın tarafından kınanmaktadır ve  şirketin sahibi André Citroën hedef tahtasına oturtulmuştur. Yaklaşan grevin ateşi alttan alta yanmaktadır. 6 Mart 1933 günü Paris’in kuzey banliyösü Saint-Oune’de 600 işçi bir grev başlatırlar. 31 Mart günü Citroën’in fabrikalarında çalışan 8 bin işçi lokavt edilmiş, bir grev komitesi kurulmuştur. Bir süre sonra Citroën’deki direniş Renault’dakiyle birleşir.

ŞİİRİN HİKÂYESİ
Ekim Grubu’nun kurucularından Raymond Bussières’ın aktardığına göre,  muhtemelen 18 Mart’ta, grevin yaygınlaştığı haberinin alınmasının ardından  Prevért’i haberdar ederek bir beste hazırlamasını söyler. Suzanne Montel’in  anlattığına göre aynı gün şiir ve onu söyleyecek bir koro hazır hale gelir. 18 Mart gecesi Citroën’de greve çıkan işçilerin toplantısında takdim edilir.  (Bu bilgiler André Heinrich’in 2007’de Gallimard Yayınları’ndan çıkan Octobre, Sketches et Choeurs Parlés Pour Le Groupe Octobre (1932-1936) adlı çalışmasında bu şiirin hikayesini anlatan metinden derlenmiştir.)

Şiirin yazıldığı  grev sırasında Eyfel Kulesi’nde Citroën’in adı yanıp sönmektedir. Frédéric Nevchehirlian’ın bestelediği şiir eşliğinde, dönemin ruhunu yansıtan ama daha yakın zamandaki direnişlerdeki görüntülerden derlenen bu klibi izleyebilirsiniz:

 

Prévert’in kendi sesinden söylediği şiir için:

 

Söz, aktarabildiğim kadarıyla, Prévert’in:

CITROËN

Sefaletin sürdüğü kirli mahallelerde
Parıldayan küçük parıltılardır onlar.
Çelimsiz, gözden uzak, küçük fenerler, gaz lambaları.
Ancak, uykuya dalmış olan Paris’in tepesine binmiş olan kulenin üstünde
Başka bir ışık yükselir
Koca, çipçirkin bir ışık...
Citroën,  Citroën, Citroën...
Küçük bir adamın adıdır bu.
Aklında rakamlardan başka bir şey olmayan
Burnunun üstünde duran gözlüklerinin ardında pis bakışları olan
Sadece tek bir şarkıyı bilen bir adam
Hep aynı şarkıyı...
Net kâr...
Milyon, milyon...
Sıfırların yan yana dizildiği bir şarkı...
Günde 500, 600 araba...
Trotinetler, karavanlar, seferler[i], yarı paletliler, kamyonlar....
Net kâr...
Milyon, milyon...Limon, limon[ii]
Rüyalarında bile kendi adını sayıklar.
Günde 500, 600, 700 araba, 800 kamyon, 800 tank...
Ve günde 2000 cenaze arabası...
Sürsün diye bu düzen !
Gülüyor, şarkısına devam ediyor
Üretenlerin sesini duymaz Citroën
İşçilerin sesini duymaz Citroën
İşçilerden ona ne!
Bir işçi, onun için eskimiş bir lastik gibidir...
Eğer bir tanesi patlarsa, duymaz sesini Citroën
Citroën dinlemez....
Citroën duymaz...
Söz konusu işçilerse, ağır işitir Citroën.
Ama kumarhanedeki krupiyenin sesini
Çok iyi bilir Citroën
‘Bir milyon Bay Citroën, bir milyon!’
Kazanırsa ne âlâ. Kazanmıştır.
Kaybederse, kaybeden o değil ki...
İşçilerdir!
Kaybeden işçilerdir!
Önünde sonunda, üretenleri hep yeniden üretirler...
Bakın kim varmış Deauville’de turlayan
İşte Cannes’da gazinodan çıkıyor
İşte Nice’te İngiliz Gezinti Yolu’nda hava atıyor
Üstünde yazlık ceketiyle.
Hava ne güzel bugün!
Bakın kim varmış burada yine çalım satan...
Paris’te de havasını atar
İşçilerin havasını çalar
Nefesini, zamanını, hayatını çalar.
Ve ne zaman bir işçi
Kumdan ve asitten çürümüş ciğerlerini
Atölyeye kustuğunda
Ona bir şişe süt vermeyi bile reddeder.
Bir şişe süt mü? Ne alâkası varmış onunla?
Sütçü değildir ki o....Onun adı Citroën
Kulenin üstünde adı yazan
Emrinde subaylar, gardiyanlar, casuslar olan.
Gazeteciler onun elinde yerler
Emniyet müdürü onun kapısında yatar.
Limon?  Limon?
Milyon, milyon...
Eğer satışlar düşerse
Kârlar, her şeye rağmen, düşmesin diye
Tempoyu artırmak ve ücretleri düşürmek yeterlidir
ÜCRETLERİ DÜŞÜRMEK!
Bir kanişi kırpa kırpa
Geriye kalan bir kurt çenesidir.
Koparmak
Kendini korumak
Saldırmak için
Grev için
Grev, grev

YAŞASIN GREV!

(Şiiri besteleyerek Prévert ve Ekim Grubu’yla tanışmama vesile olmuş olan, kökleri bizim oralara uzanan Frédéric Nevchehirlian’a ve şiirin çevirisine katkıda bulunan Joran’a teşekkürlerimle. Şiir, yukarıda bahsi geçen André Heinrich’in kitabından çevrilmiştir.)


[i] Citroen’in markasının ve teknolojisinin prestiji için Afrika ve Asya’ya düzenlediği seferleri kastediyor.

[ii] ‘Citroën’ sözcüğü Fransızcada limon anlamına gelen citron sözcüğünü çağrıştırıyor.