Kadınların yoksulluğuna düzenin çözüm önerisi: Mikrokredi

Macide Gerçek

Blog: Serbest Kürsü

Bangladeşli ekonomist Muhammed Yunus’un 1976 yılından bu güne başta kadınlar olmak üzere çok sayıda insanı iş sahibi yaptığını iddia ettiği ve 2006 yılında Nobel ödülü aldığı “mikrokredi” sistemi gerçekten yoksulluk sınırında yaşayan pek çok insanı yoksulluktan kurtarıyor mu?

Yoksa mikro yoksulluğu makro yoksulluğa mı dönüştürüyor?

YUNUS'UN MEŞHUR HİKAYESİ

70’li yılların başında Bangladeşli ekonomist, Muhammed Yunus, ABD’den yeni dönmüştü ve Bangladeş’te büyük bir yoksulluk ve açlık hüküm sürüyordu. Yunus, Chittagong Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı ve kendini yoksullukla mücadeleye “adadı”.

Yunus, Jobra köyünde Sufiya Begum adlı bir kadınla karşılaşır. Begum, 3 çocukla küçük bir teneke barakada yaşıyordu. Bambu ağacından sandalye yaparak geçinmeye çalışıyordu. Çok çalışmasına rağmen Sufiya çok yoksuldu. Çünkü sandalye yapabilmesi için bambu ağacına ve bambu ağacını da alabilmesi için paraya ihtiyacı vardı. Sufiya ise bu parayı tefeciden borç almak zorundaydı. Elbette, tefeciye ödediği faiz çok yüksek olduğu için geçinemiyordu.

Yunus köyü dolaşınca gördü ki, köyde Sufiya gibi 41 kişi daha vardı ve köylülerin tefecilere 40’ar dolar kadar borcu vardı. Yunus bu 40 doları köylülere faizsiz vermeyi teklif etti, bunu kabul eden köylülerden sadece anaparayı bir yıl sonra geri ödemelerini istedi. 

Bu anaparadan kazandığı paralarla Sufiya, 1983’te teneke barakanın yerine güzel bir ev yaptı. Diğer köylüler de işlerine güçlerine baktı. Ve kısa sürede köy “cennete” döndü.

Buraya kadar Yunus bir bankacıdan veya bir ekonomistten daha çok romantik bir solcuya benzemiyor mu?

Oysa Yunus yoksullukla mücadele programını hayata geçirmeye çalışan romantiklerden değil, zengin Batının yoksul ülkeler için dayattığı yapısal uyum programlarının gereklerini yerine getirmek için uğraşan profesyonellerden sadece bir tanesiydi.

Yunus ülkesinin yoksullarına 1976’da bir yıl sonra geri almak üzere verdiği 40 dolar sayesinde bugün 81 ülkede faaliyet gösteren 8.4 milyon üyesi olan Grammen Bankası sayesinde milyarlarca dolara hükmediyor.

Yıllar sonra mikrokrediyi Egemen Bağış ve Fatma Şahin başta olmak üzere bizimkiler de çok sevdi. 

Peki, bu sömürü aracının çarkları nasıl işliyor?

Genellikle el emeği ürünlerini kendi imkânları ile üretmeye çalışan kadınları kapsayan mikrokredi sistemine dâhil olup kredi alabilmeleri için aynı mahallede yaşayan ve birbirlerine kefil olabilecek 5 kadından grup oluşturulması isteniyor. Kadın sisteme iki defa borçlandırıldığı gibi bu sayede %15 faiz ile verilen paraların geri ödenmesi kefiller ile garanti altına alınmış oluyor. Ancak üretimlerine destek olunması amacıyla verilen paranın öncesinde ve sonrasında kadınların parayı hangi amaç ile kullandıkları sorgulanmıyor; ki genelde mikro kredi sistemine dâhil olan kadınların %95’lik kısmının verilen krediye eşleri tarafından el konulduğu ve ya eşleri tarafından ellerinden alındığı, başka/farklı ihtiyaçlarını gidermek için kullanıldığı biliniyor. Sosyal ve ekonomik olarak baskı altında olan ve karar alma süreçleri içerisinde kendisine yer bulamayan bu kadınların büyük çoğunluğu elbette eşlerine karşı direniş gösteremiyor ve borçlanarak eşlerinden gelen baskıyı hafifletme yöntemine yöneliyor.

Büyük bir çoğunluğu yoksulluk sınırında yaşayan kişiler ilk olarak ihtiyaç maddelerini alarak yaşamsal faaliyetlerini daha iyi sürdürebilmek adına tüketim yapmaya yöneleceklerdir. Bu davranışlarının sonucu olarak ya kredinin faiz ödemeleri için gelecekteki tüketimlerini kısmaları gerekecek ya da ödeme yapmamayı tercih edeceklerdir. Tüketimi kısmayı tercih ettiklerinde yeterli beslenme olanaklarına sahip olmayan bireyler eski tüketim seviyelerine dönmek zorunda kalacaklardır. Borcunu ödemeyi tercih etmeyip tüketime yönelen bireyler ise mikrokredi veren kuruluşların yaptırımlarıyla karşı karşıya kalacaklardır. Amacı mikro girişimciler yaratmak olan krediler, mikro girişimcilerin yok olmasıyla sonuçlanabilecektir.

Düzenli bir geliri olmayıp sömürü çarkına çekilen kadınların %40’ı ise iş kurmayı düşünüyor. El emeğiyle ürettikleri ürünlerin hammadde ihtiyacı haricinde, kullandıkları krediyi gıda ve sağlık gibi temel insani harcamalarda kullanıyorlar. Öncesinde iş kurmayı düşünen kadınlar ise krediyi kullandıktan sonra bu düşüncelerinden vazgeçiyorlar. Elbette bu üretimlerinin satışı için pazar sağlanmıyor olması, nerede ve nasıl satacakları konusundaki şüpheleri, bu düşüncelerinde birincil etken oluyor.

Doğu, Güneydoğu illerimiz başta olmak üzere yoksul bölgelerde kadınlar ailenin geçimini sağlama konusunda ev içi işlere yönlendirildikleri için kredi kullanmaları çok kolay ve kaçınılmaz oluyor. Aynı zamanda kadınların çoğunun eğitimsiz ve iş tecrübesinin olmadığı göz önüne alındığında, kadınlar sahip oldukları becerilerden yola çıkarak para kazanmaya çalışmalarına rağmen iş konusunda yönlendirilmiyorlar.

Grammen Bank verdiği mikro kredi için aldığı %15 faizin yanı sıra zorunlu olarak mikro sigorta ve mikro konut adı altında yıllık 24 TL sigorta tahsili yaparak kasasına daha fazla para girmesini sağlıyor. Tüm bu sömürü araçlarının yanında, haftalık yapılan geri ödemeler dışında kumbara hesabı adını verdiği bir araç ile ek ödemeler talep ediyor ve kumbara hesabında biriken paralara 1 yıl boyunca el koyup onları işletiyor.

YUNUS'UN MUTSUZ SONU: HİNDİSTAN'DA KADINLAR SÜREKLİ KENDİNİ YAKAR

Bangladeş hükümeti geçen yıl Yunus’u, kendi kurduğu Grammen Bank başkanlığından aldı. Hükümetin mikrokredi sisteminde, borç batağındaki 8 milyon insanı kurtaracağını açıklamasının ardından Yunus, hükümeti mahkemeye verdi. Yunus’a göre, hükümet bankaya el koyarak insanların borçlarını silecek ve kendisine oy tabanı yaratmış olacak. Hükümet ise 71 yaşındaki Yunus’un artık çok yaşlandığını, yerini gençlere bırakması gerektiğini iddia ediyor. Yunus ile Bangladeş Hükümeti arasındaki dava halen sürüyor.

Bu süreçte Süddeutsche Zeitung muhabirinin Yunus ile yaptığı röportajın şu kısmı ise Yunus’un asıl niyetini deşifre etmeye yetiyor.

"Hindistan’da borcunu ödeyemeyen bir kadın kendini yaktıktan sonra mikro kredi sistemi eleştirilmeye başlandı. Başka kadınlar da zor durumda. Bütün dünyada bu konuda eleştiriler var, mikrokredinin güncel durumu hakkında siz ne düşünüyorsunuz?" sorusuna Yunus şöyle yanıt veriyor; "Bu olanlar korkunç. Ama ne yazık ki Hindistan’da kadınlar sürekli kendini yakar. Ayrıca, mikro kredi yüzünden kendini yakan insan varsa, o kredi benim düşüncemdeki kredi değildir. Birçokları kâr yapma uğruna benim mikro kredi fikrimi kötüye kullanıyor."

* * *

Bizim sözümüz ise şöyle; yoksullar borçlanarak para kazanamaz.

Gölgesini satamadığı ağacı kesen kapitalizmin “yoksullukla mücadele” maskesiyle kadınları borç batağına çektiği ve bu çark içerisinde her geçen gün daha fazla yoksullaştırdığı sisteme karşı insanların beslenme, barınma, eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik gibi temel gereksinimlerinin güvence altına aldığı sosyalizmin sesini ve mücadelesini büyütmekten başka seçeneğimiz yok.

Kadının kurtuluşu da, kadının yoksulluğunun yok edilmesi de; sosyalizmde…