Sosyal medyada vicdan sorgulaması

Hakan Aydın

Blog: Serbest Kürsü

Soğuk bir kış günü...

Bir okul çocuğu okuluna ya da evine doğru yürüyor. Ayağını karın üzerine koyduğu her an, biraz daha üşümeye alışıyor. O soğuk havada terlik ile yürümek üşütüyordur mutlaka. Bu fotoğrafı seyrederken üşümeli insan, üşüyebilmeli. Üşümek canlıya has bir özelliktir çünkü. Canlı olmak duyguları olmak anlamına da gelebilir mi? Ya da düşünme yetisine sahip olabildiği… Düşünmek gerekir.

Bu fotoğrafın çeşitli tarihlerde Facebook üzerinden hala paylaşılmaya devam ettiğini birçok takipçi fark etmiştir. Bizim ülkemize mi ait pek bilinmez ama tüm az gelişmiş ülkelerin ortak fotoğrafı olduğunu kabul etmek yanlış olmaz. Üzerine düşünülmesi ve perdelenmiş ayrıntılarının yorumlanması gereken binlerce fotoğraftan sadece birisidir. “Vicdani yanları” ile İki yüzden fazla sosyal medya kullanıcısının dikkatini çekmiş ve yorumlanmıştır.

Yorumların (bire bir alıntıdır) bir kısmı “vicdanlara” sesleniyor:

"Bu kare, kaloriferli evlerdeki bizleri dondursun! Isınmaktan utandığım andır şuan..."

"Her şey yolundaymış gibi görünüyordu ve herkes görünene aldanmaya hazırdı. Çünkü görünene aldanmak, hayatı dayanılır kılmanın ilk şartıydı."

"ne kadar şükürsüzüz ya rabbim..insanlığımdan utandım..allah yardımcısı olsun tüm darda kalanların..amin..." 

"işin ucunda çocuk varsa din dil ırk mezhep renk hiç farketmiyor ve şu fotoğrafın gerçekte varolduğunu bilmek görmek elinden geleni yapmak ama yetememek ne kadar acıdır..."

"Lanet olsunnn sunu gordum tuyleri diken diken olduu kendimden utandim:(((("

"bu kadar degildi belki ama buna yakin buyuduk bizde...sinifta cok vardi boyle arkadaslarimiz hemen hemen hepsi..neyse ki okullar kaloriferliydi..."

"Hayat böyle bişey işte .."

"Hala Kalmış Dilekleriniz Dualarınız Varsa , Birazınıda Onlar İçin Kullanın ..."

"Bn cok üzgünüm kendimden halimden insanlığımdan utandım bn elimden geleni yapmaya calışıyorum imkanlarım doğrultusunda ama böyle gördükçede cok yetersiz kaldığımı düşünüyorum rabbim yardımcıları olsun :(((("

"Bu Fotoğrafı Çıktı Alıp Odanızda Bir Yere Asın .. Her gün Bakarak Halinize Şükür Edin .. (Ben Yapacağım)"

Bazıları ekonomik tahlil içeriyor:

"hala birileri kişi başı milli gelirin bilmem kaç kat arttığını söylüyor yorumsuzz:("

"Ya hani bu devlet cocuklara yardim parasi veriyodu bu ne ya ;("

"Ülke gelirlerinin yüzde 90'nı, nüfusun yüzde 10'u zeginler paylaşıyor. Gelir adaleti ve sadaka ekonominin, üç kagıt ekonomisinin sonucudur bunlar. Dolar, faiz ve borsa ekonomisi.."

Bazı yorumlar ise siyasi ve sosyal içerikli: 

"Çünkü, anlamak ortak bir dil gerektirir. Ortak dil ise, ortak yaşam / ortak bilgi / ortak birikim / ortak düş kimi yerde ortak düşüş demektir. / Wan dicemide / Van üşüyor."

"Kapitalist düzeni durmadan eleştirir dururuz ama hiç bir nimetinden de mahrum kalmayız... Biz iyi olalımda başkalarının canı cehenneme der gibi kendi dünyamızda keyfimizde yaşayıp dururuz nedense..."

"Bu gerçeği yıllardir biliyoruz..hatta yaşadık birebir. . ülkesinde acınası manzaralardan haberi olmayan bir devlet var ve bu devlet şuan Van'da soğuktan titreyerek uyumaya çalışan kendi vatandaşın dan bi haber.. söz konusu kapitalizm olunca toki eliyle Suriyeli göçmenlere hersey dahil otel kivaminda Konteynır şehri kurdu.. ama kendi milleti soguktan iliklerine kadar Üşüyerek ölümü beklemekte... vay güzel ülkem vay.."

Kimileri şikayetçi:

"okula benzer şekilde gelen öğrencilerim var fakat ben aldığım bir ayakkabıyı yıllarca giyerken ona verdiğim ayakkabı bir hafta sonra ortada yok böyle insanları böyle aileleri gördükçe de hem yardım etmekten hem insanlardan soğuyorum artık :((("

Kimileri hayvansever:

"Bu karlı havada yiyecek bulmakta zorlanan kuşlar için ekmek kırıntılarını pencere kenarına bırakın kuşlar size sürpriz yapsın..."

Yorumlar ardı ardına sıralanıyor ve bu örnek yorumları Şükrü Erbaş şiiri, bir kaç ağır küfür, bir birlerine ahkam kesen içerikte yorumlar takip ediyor.

Yapılan yorumlardan anlaşılan şu ki; sorgulamanın temelinde “vicdan meselesi” var! Bu, iyi bir şey tabii ki, "bir biçimiyle" hala insan kalabildiğimizi ifade ediyor. Ama ne kadar insan kalabildiğimizi de göstermiyor mu? Masalarımızın başından kendi bencilliğimizi ortaya döktüğümüzün ifadesi değil mi aynı zamanda!

Bu fotoğrafta ifadesini bulan gerçekliğin, "bilimsel" olarak görülebilmesi değil midir "insana göre" olanı. Yani "sebep-sonuç ilişkisi"nin toplumsallaştırılması. Bu fotoğraf bir sonuçsa, sebebi "sizin evinizde kalorifer ile ısınmanız" mıdır?, "hayat böyle bişey işte .." midir? Mesela; bu fotoğraf tüm az gelişmiş ülkelerde uygulanan ekonomik ve toplumsal sistemin bir sonucu olabilir mi?

Bu fotoğrafın bizim ülkemize ait olduğunu varsayalım:

1950'lerden bu güne kadar ülkemizde tesis edilmeye çalışılan, yalanın, talanın ve hukuksuzluğun vücut bulduğu AKP ile azgınlaşan, insana, insan emeğine ve doğaya düşman bir ekonomik sistemin, bu sistemi yönetenlerin, bu sistemi yönetenlere oy verenler ile birlikte oy verme nedenlerinin de sorgulanması gerekmez mi?

Bu ekonomik sistemin uluslararası bir entegrasyonu var mıdır? Var ise bunun bu ülkedeki sonuçları nelerdir? Uluslararası yeniden üretim nedir? Bu üretimin az gelişmiş ülkelere aktardığı kriz/bunalım neyi ifade eder? Ya da Sosyo-ekonomik ve buna bağlı olarak gelişen kültürel etkileri nelerdir, nereye kadar varır, bir sınırı var mıdır?

Kendi yaşamına ait sorunların kaynağını bilmemek, hayatın içerisindeki akışını incelememek, "Neden bunları yaratan sebepleri konuşmuyoruz?" diyememek, ait olduğu toprakların toplumsal tarihini ve ekonomik şartlarını okumamış olmak ve her türlü öğrenme biçimine uzak durmak esas “vicdani mesele” değil midir?

"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" tan vazgeçmemek, “ne kadar insan kalabildiğimizin” bile farkına varamadan, “bu fotoğrafın arka planını görebilen”lere kulak vermemek “vicdani mesele” değil midir?

Sıradan bir sosyal medya kullanıcısından çok şey mi bekliyoruz sorusu da başka bir “vicdani mesele” değil midir?

“Vicdanımızın sesi”ni şöyle mi ifade edelim:

"İnsanlık öldü, çünkü; pahalı insanların pahalı hayatlarında unuttuk yoksulluğu..." ya da "Sakın bizi affetme çocuk"!

Olmadı mı?

O zamani sosyal medyada vicdanlarımızı rahatlatarak, kendi yaşamımızın gerekliliklerine dönmeyeceğiz. Bencil olmayacağız!

Bu fotoğrafta, insanın insanı, toplumun insanı, ekonomik sistemin toplumu sömürdüğünü, kapitalizmin insanlığı tükettiğini görmeyi becereceğiz. Görebilenleri kucaklayacağız. İnsan olacağız, Aydemir Güler'in ifade ettiği gibi "dürüstlüğünü, vicdanını, iyiliğini, bunlarla aynı anlama gelen solculuğunu örgütlü kılmak için" solda buluşacağız.

Fotoğrafta anlatılan gerçekleri değiştirmek için…