Antik DNA aydınlatıyor: Tarım Ege’de nasıl başladı?

Türkiyeli araştırmacıların başını çektiği bir ekip antik DNA verilerini analiz ederek binlerce yıl önce Ege'de ilk köylerin nasıl kurulduğunu inceledi. Sonuçlara göre Ege'nin yerli avcı-toplayıcıları doğulu komşularından tarımı ve köy hayatını öğrenmiş olabilir.

bilimsoL

Yakın zamana kadar, Ege ve Avrupa'nın ilk çiftçilerinin, önce Ege'ye yerleşip, ardından Avrupa kıtasına yayılan Anadolu kökenli köylülerin torunları olduğu düşünülüyordu. Antik DNA ve arkeolojik kayıtları tekrar değerlendiren yeni bir çalışma, bu basit göç modelini sorguluyor: Ege'de tarım ve yerleşik hayatın ortaya çıkışı, Ege'nin yerlisi avcı-toplayıcılar ile doğudaki yerleşik çiftçilerin kültürel etkileşimlerinin bir sonucu olabilir.

Günümüzden on bin yıl öncesine kurulmuş bir zaman makinesinde yolculuk yaptığımızı hayal edelim. Kendimizi Batı Asya’da, tarihin en yenilikçi dönemlerinden birinde buluyoruz: Köy yaşamına uyum sağlayan, bitkileri evcilleştiren ve çiftçilik uygulamalarını ilk kez keşfeden kadınlar ve erkekler. Neolitikleşme olarak adlandırılan bu süreç, binlerce yıl boyunca yalnızca Yakın Doğu’da gelişti. Yerleşik yaşam ve tarım ancak M.Ö. 7000’den sonra başka bölgelere, örneğin Ege ve Avrupa’ya yayılabildi.

Son yıllarda, eski insan kalıntılarından elde edilen eski DNA ile gerçekleştirilen analizler, Batı Avrasya’da Neolitikleşmenin ardındaki demografik dinamiklere ışık tutuyor. Yayımlanan antik genom dizileri, tarımın Avrupa’ya doğudan geldiğini ve göçmen çiftçiler aracılığıyla yayıldığını göstermişti.

Avrupa'ya yerleşen bu ilk çiftçiler, bugünkü Batı Türkiye ve Yunanistan civarında yaşamış olan antik Egeli çiftçilerle genetik olarak yakın akrabaydı.

Yaygın bir kanı şuydu: Orta Anadolu'da M.Ö. 7000'den çok daha önce yerleşik yaşama geçmiş köylülerin bir kısmı, batıya göç etmeye başladılar. Önce Ege’deki avcı-toplayıcıların yerini alarak bölgeye hakim oldular. Sonra Avrupa’ya doğru göçlerine devam ederek, tarımı tüm Avrupa’ya yaydılar. Ancak, Egeli çiftçilerin bölgeye sonradan gelmiş göçmenler olduğu bir varsayım olarak kalmıştı.

Bu hafta Stockholm Üniversitesi ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin öncülük ettiği yeni bir çalışma, bu varsayımı sorguluyor. Çalışmada, daha önce yayınlanmış antik genomlar arkeolojik veriler ışığında analiz edilerek, Ege’nin Neolitikleşmesinin senaryoları yeniden inceleniyor.

Şu anda Stockholm Üniversitesinde çalışmalarını sürdüren, makalenin baş yazarı Gülşah Merve Kılınç, “İran, Levant ve Orta Anadolu’da Neolitik uygulamaların yerel avcı-toplayıcılar tarafından oluşturulduğunu zaten biliyorduk. Öte yandan, ilk Egeli çiftçilerin Orta Anadolu veya Levant’tan gelen göçmenler olduğunu tahmin ediyorduk. Ancak, verileri tekrar analiz ettiğimizde, başka olasılıklar ortaya çıktı: Kuzey Ege’deki Neolitik toplumlar, Anadolu’nun henüz çalışma yapılmamış bölgelerinden gelen göçlerle şekillenmiş olabilir yahut tarımı benimseyen yerel avcı-toplayıcı gruplardan köken almış olabilirler. Bu doğruysa, Anadolu çiftçileri değil, Ege’nin bu yeni çiftçileri Avrupa'ya varan Neolitik göçlerin kaynağı olmalı,” diye konuştu.

Makalenin ortak yazarı ODTÜ’lü arkeolog Çiğdem Atakuman, “Ege’de arkeolojik kayıtlardaki bazı örüntüler, bölgede Neolitik yaşam biçimi gelişiminin, göçmen çiftçilerin bölgeye hakim olması senaryosundan daha karmaşık olduğunu zaten gösteriyordu” diye ekliyor. Aynı zamanda ODTÜ Müzesi müdürü olan Atakuman'a göre bu kanıtlar arasında Ege’nin ilk köylerinde avcı-toplayıcı geleneklerin sürdürülmesi de var. "Ege’nin ilk çiftçileri, çiftçiliği benimseyen yerel nüfusun devamı olabilir. Kesinlikle Orta Anadolu ve Levant'la kültürel etkileşimdeydiler, ancak doğrudan Orta Anadolu veya Levant toplumlarının torunları olmayabilirler" diyor Atakuman.

Yine makale yazarlarından ODTÜ'lü doktora öğrencisi Dilek Koptekin, bu soruyu tamamen çözümlemek için Ege’de M.Ö. 7000’den daha önce yaşamış avcı-toplayıcılara ait genetik verilere ihtiyaç olacağını belirtiyor. “Sadece iki Kuzey Ege köyünün verilerini kullanabildik. Çalışma bu haliyle, en azından, Neolitik Dönemde kültürel ve demografik süreçler hakkında alternatif senaryoları dikkate almanın önemini gösteriyor," diye ekliyor.

ODTÜ’deki Arkeogenomik Laboratuvarı’nın kurucusu İnci Togan ise, çalışmanın arkeoloji, genetik, hesaplamalı biyoloji, ekoloji ve antropoloji gibi çok çeşitli alanlardan araştırmacıların katkısıyla gerçekleştiğinin altını çiziyor. Togan, bu tip çalışmalarla Anadolu’nun son on bin yıllık tarihinin giderek daha ayrıntılı biçimde ortaya konacağını belirtiyor.

22 Kasım'da Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayımlanan çalışmaya Hacettepe Üniversitesi, Liverpool Üniversitesi, Avrupa Biyoenformatik Enstitüsü (EBI) ve Ostrava Üniversitesi’nden araştırmacılar da katkı sundu.

İlgili makale: Kılınç, Koptekin, Atakuman vd (2017) Archaeogenomic analysis of the first steps of Neolithisation in Anatolia and the Aegean. Proceedings of the Royal Society B, 20172064, http://dx.doi.org/10.1098/rspb.2017.2064