Ebola için deneysel tedaviler olgunlaşıyor

Ebola virüsü dahil olmak üzere kanamalı ateş hastalıklarının tedavisi için geliştirilen yeni teknoloji, kullanılabilir olmaya yaklaşıyor.

Alp Öztarhan / BilimsoL

Afrika’da binlerce insanın ölümüne yol açan Ebola virüsü, filovirüs olarak adlandırılan bir sınıfın üyesi. Bu virüslerin pek çok diğer virüs gibi bir protein kılıf içine saklanmış RNA'ları var ve bir hücreye girdikten sonra, hücrenin protein üretim mekanizmasını (başta ribozom olmak üzere) gasp ediyor ve kendilerinin yeni kopyalarını ürettiriyorlar.

On yıl önce bu virüslere karşı geliştirilen yöntem viral genlerin hücre içinde ortaya çıktığı anda yakalanıp etkisizleştirilmesini hedefliyor. Virüsün genlerini tanıyıp ona bağlanarak durduran mekanizma “siRNA” olarak adlandırılıyor ve kendisi de genetik materyal içeriyor. Genetik materyal içeren bu çeşit RNA moleküllerini bağışıklık sistemimiz sindirerek yok ettiği için, yeni yöntem bu molekülleri lipid nanoparçacıklar içine saklayarak hücrelere gönderiyor.

Ancak bu yöntemin işe yarayabilmesi için hastalığın virüs konsantrasyonunun az olduğu erken evrelerinde uygulanması gerekiyor. Bu dönem, bulaşma anından 30-45 dakika sonra başlayıp ilk 1-2 gün sürüyor. Söz konusu dönemin bir salgını tedavi edebilmek için iki açmazı var: Birincisi, hastalar genellikle sağlık kuruluşlarına hastalık belirtileri iyice ilerledikten sonra başvuruyorlar. İkincisi ise erken gelseler dahi, hastalığın var olup olmadığını anlamak için yapılacak testler, bu erken evrede kandaki düşük konsantrasyonu tespit edemiyor.

On yıldır bu nedenle yalnızca deneysel bir tedavi olarak kalan yöntemde yakın zamanda yapılan geliştirmeler, tedavinin işe yaradığı süreyi oldukça ileri çekti. Bu geliştirmeleri içeren ve yine bir filovirüs hastalığı olan Marburg kanamalı hastalığı hedeflenerek hazırlanan tedavi maymunlar üzerinde denendi ve efektif bulundu.

Maymunlar beş gruba ayrıldı. Birinci grup hiç ilaç almayan beş maymunla kontrol grubu oldu. Diğerleri de dörder maymun içeren, ilacın bulaşmasından sonra geçen süreye göre farklılaşan dört grup: 30-45 dakika, bir, iki ve üç gün. İlaç alan 16 maymunun hepsi iyileşti, almayan beş maymun da bulaşmanın 7 ila 9. gününde öldüler.

Maymunlarda hastalık insanlardan yaklaşık iki kat hızlı ilerlediği için bu deneme insanlarda kabaca altıncı günde dahi etkin olunabileceğini gösteriyor.

Filovirüslerin bilinen yedi çeşidi var. Bunlardan biri Marburg kanamalı hastalığı. Bir diğeri İspanya'nın Lloviu mağarasındaki yarasalarda görüldüğü için Lloviu virüsü denilen ve (çok temas olduğu halde) insanlara bulaştığı henüz görülmemiş bir çeşit. Kalan beş çeşit, Ebola virüsünün beş çeşidi. Bunlardan biri daha insanlara bulaşmıyor. İnsanlara bulaşan beş çeşit (Marburg ve dört Ebola çeşidi) maymunlar üzerinde daha da etkin. Nitekim genellikle maymunların bulunduğu Afrika bölgelerinde görülüyorlar.

Marburg kanamalı hastalığı hem semptomları, hem genetik yapısı, hem de mekanizmaları itibarı ile Ebola ile yakın akraba, ve Marburg hastalığı için geliştirilen tedavinin Ebola'ya adapte edilmesi bilimsel olarak kolay, ancak yatırım gerektiren bir iş. Deneyleri yapan ilaç şirketi bu yatırım için devletten yardım beklediğini beyan etmiş.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) deneysel ilaçların insanlar üzerinde kullanılması konusunda çok hassas kurallara sahip. Nitekim deneysel tedavilerde pek çok ölüm meydana geliyor. Ancak bu çok özel bir durum: şimdilik hastalık yalnızca Afrika'nın birtakım fakir bölgelerinde görülüyor. Yani deneysel tedavilerden korunması gereken insanlar Afrikalı fakirler. Bu nedenle WHO, Avrupa ve ABD gibi bölgelere sıçramadan tedavilerin geliştirilebilmesi için deneysel tedavilerin kullanılmasının “bu durumda” etik olduğunu açıklayarak bu tedavilerin Afrika'da denenmesine yeşil ışık yaktı.

Öte yandan insanlarda etkin olunabileceği gösterilen altıncı gün, teması bilinen hastalar için yeterli olmakla birlikte, hastalığın ilerlemesinden önce hastanelere başvurulmayan fakir bölgelerdeki salgınların önlenmesi için yetersiz. Yani şimdilik yalnızca zenginlerin işine yarayan bir tedavi söz konusu.

Kaynak: Thi, v.d., Sci. Transl. Med., 2014, DOI: 10.1123/scitranslmed.3009706