Rıfat Okçabol

Bu raporu yazanların gerçekleri bilmedikleri düşünülmesin. Her şeyi biliyorlar bilmesine de, gerçeklerden kaçıyorlar. Amacın üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olduğu anlaşılıyor.

Zorunlu eğitim sorunu (II)!

Rıfat Okçabol

Üç dinci kuruluşun 20 Kasım 2024’te düzenlediği çalıştay sonrasında 5 Şubat’ta, "Türk Eğitim Sistemi ve Zorunlu Eğitimin Yansımaları Çalıştay Raporu"1 yayınlanmış. Bu rapora göre, çalıştaya biri ilahiyatçı, dördü eğitimci ve üçü farklı alanlardan gelen 8 akademisyen ile çoğu öğretmen ve eğitim bakanlığında çalışan 12 kişi olmak üzere toplam 20 kişi katılmış.

Çalıştay raporunu kimin/kimlerin kaleme aldığı belirtilmiyor. Raporda, genellikle Batı kaynaklı eğitsel açıklamalara yer verilse de, Batı (laiklik ve bilimsellik) düşmanlığı ile piyasacı, gerici ve Osmanlı hayranlığı öne çıkıyor.

Raporun "Sunuş" kısmında, “Köklerine bağlı ve aynı zamanda istikbale uzanan bir eğitim sistemi için sorumluluk sahibi her birey ve kuruluş elinden geldiği ölçüde Türkiye’nin maarif davasına sahip çıkmalıdır” cümlesi dikkat çekiyor.  Sistem "eğitim sistemi" olsa da, davanın "maarif davası" olması her şeyi açıklıyor!

Raporda aşağıda örneklendiği gibi genelde Batı kaynaklı açıklamalara yer veriliyor: 

  • Gelecekteki eğitim modeli, esnek ve özgür öğrenme ortamları sunmayı hedeflemektedir.
  • Eğitim politikaları ve yöntemleri, 21. yüzyılın hızlı teknolojik dönüşümleri, küreselleşme ve dijitalleşmenin etkisiyle köklü bir değişimden geçmektedir. Geleneksel öğrenme yaklaşımlarının yerini, bireysel, bağlamsal ve yaşam boyu öğrenmeyi teşvik eden yapılar almaktadır.
  • Zorunlu eğitim uygulaması, çocuğun akılcı düşünce dünyasının ve davranışlarının mekânsal ve müfredat kısıtlamalarıyla denetim altına alınarak tek bir kaynakla şekillendirilmesidir.
  • Her öğrencinin öğrenme üslubu ve algılama hızı birbirinden farklıdır.

Raporda zorunlu eğitim hakkında kısa tarihsel bilgi veriliyor. 4+4+4 yasasına değinilse de, bu yasanın çıktığı dönemin eğitim bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer’e hiç değinilmezken sonraki bakanların icraatları 1-2 satırla yüceltiliyor. Bu vefasızlığın (!), Ö. Dinçer’in partiden ayrılıp muhalif yazılar yazmış olmasıyla ilişkili olduğu sanılıyor. 4+4+4 yasası Mart 2012’de kabul edilmiş olsa da raporda, “Nabi Avcı döneminde, 12 yıllık zorunlu eğitime geçildi” deniyor!

Raporda, aşağıda örneklendiği gibi ülkemizin eğitim sistemiyle ilgili bazı gerçekçi saptamalar da bulunuyor: 

  • …kırsal ve kentsel bölgeler arasındaki farklılıklar, uygulamanın kalitesini ve erişilebilirliğini etkilemektedir.
  • …eğitimin süresinden ziyade içeriği ve kalitesi önem arz etmektedir.
  • Test sınavları öğrenciyi özümlenmiş bilgi yerine mekanik ve oldukça ezberci cevaplar vermeye ve hatta bilmediği konularda bile ya tutarsa diye seçeneklerden birisini cevaplamaya sevk etmektedir.

Ancak bu konularda AKP’ye hiçbir eleştiri getirilmiyor. Üstelik test uygulamasını eleştirenlerin, AKP’nin değiştirdiği sınavlara (Seviye Belirleme Sınavı, TEOG, Liseye Geçiş Sınavı ile Yükseköğretim Kurumları Sınavı) destek verdikleri de unutuluyor. 

Raporda, Batı düşmanlığını yansıtan ancak gerçeklerle bağdaşmayan görüşlere de yer veriliyor. Örneğin, 

  • “Zorunlu eğitim ve müfredat tekeli Batı’nın diğer ülkeleri ‘bilgi ile aldatma’ yöntemi olup, ‘kültürel sömürge’ oluşturma çabasının bir yansımasıdır;...
  • Genetik kodlarımızla birçok yönüyle uyuşmadığı görülen Batı temelli eğitim sistemlerini zorla uydurma teşebbüsleri bize başarı getiremedi. Aksine Batı tarafından daha kolay sömürülmenin yollarını açtı” deniyor!

Oysa Batı’nın zorunlu eğitimi, genelde laik ve bilimsel niteliktedir ve dünyada yaşayan her insana yararlı olacak bilgileri içermektedir. Zorunlu eğitim, günümüzün Batı ülkelerini dünyanın en zengin ve güçlü ülkeleri haline getiren etmenlerin başında gelmektedir. Ayrıca Batının zorunlu eğitiminin "genetik kodlarımızla" uymadığı ve "daha kolay sömürülmemize yol açtığı" söylemi de safsatadan başka bir şey değildir. Batı’nın zorunlu eğitimi, olsa olsa gerici öğretimin kodlarıyla uyuşmamaktadır. Ülkemizin daha kolay sömürülmesi ise Batı’nın zorunlu eğitimi nedeniyle değil, ABD’yle işbirliği içinde olan iktidarların tutumuyla ilgilidir: Sömürülme ABD’nin Marshall yardımıyla başlamıştır. Menderes’in orduyu NATO’nun emrine verip silah üretimine son vermesiyle devam etmiştir. Süleyman Demirel-Turgut Özal ürünü olan 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarıyla ve 12 Eylül 1980 darbesiyle pekişmiştir. Kemal Dervişin öncülük ettiği yasal değişikliklerle, KİT’lerin yok pahasına özelleştirilmesiyle, tünellere ve köprülere 30-40 yıl ödeme yapılacak olmasıyla, ABD’nin Ortadoğu Projesi’nde eş başkanlığın kabul edilmesiyle ve de açlık sınırında asgari ücret verilmesiyle de devam etmektedir. 

Bu raporu yazanların hayranı olduğu Osmanlının yurttaşlarının eğitimiyle ilgisi olmadığından, zorunlu eğitim konusu Batıdan 149 yıl sonra 1824’te ilk kez gündeme gelmişse de yaklaşık 100 yıl boyunca pek de uygulanmamıştır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, zorunlu eğitim uygulaması yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu süreçte, laik anlayış ve inançlara saygılı olma gereği, herhangi bir inanç tüm yurttaşlara dayatılmamıştır.  

Bizim tutucuların/gericilerin görmek istemediği, ülkemizin sömürülmesi yaygınlaştıkça eğitim sistemimizin de laik ve bilimsel eğitiminden uzaklaştırılıp gericileştirildiğidir; Türkçe varken Osmanlıcanın/Arapçanın dayatılmasının da kültürel sömürü olduğudur.

Bu raporu yazanlar, laik ve bilimsel zorunlu eğitimde yetişen “bağımsızlıktan yana ve sömürüye karşı olup ABD’ye defol diyen” 1960 sonlarındaki üniversite kuşağına gericilerin saldırdığını görmezden gelmektedir.

Raporda, zorunlu eğitim uygulamasının, “çocuğun akılcı düşünce dünyasının ve davranışlarının mekânsal ve müfredat kısıtlamalarıyla denetim altına alınarak tek bir kaynakla şekillendirildiği” ve “zihinleri sınırlandırdığı” iddia ediliyor. İşin şaşırtıcı yanı, okulöncesinde bile dini öğretimi savunanlar, imam hatiplerin 5. sınıfta başlamasına karşı çıkmayanlar ve de imam hatiplilerin güncel sorunları 1400 yıl öncesinde dile getirilmiş söylemlere göre çözmelerini isteyenlerin bu iddia da bulunması oluyor. 

Raporda öğrencilerin “açık öğretime-akşam liselerine geçişini sınırlandırmak hatta imkânsız hale getirmek eğitimin ruhuyla çelişmekte, insana saygı ilkesiyle tezat teşkil etmektedir” deniyor. Bu söylemle. 4+4+4 yasasıyla açıköğretimin zorunlu eğitimin bir parçası olduğu ve de açıköğretimin eğitim çağında olanlar için değil de eğitim çağını geçmiş kişiler için bir seçenek olduğu gerçekleri toplumdan saklanmış oluyor. Oysa eğitsel olarak örgün eğitim çağında olanların açıköğretimde okuyabilmesini savunmak, bile bile o öğrencilerin bilgi, anlayış, görüş ve davranış açısından diğerlerinden daha geride kalmasını savunmak anlamına geliyor.

Bir inancın tüm topluma dayatılmasına karşı çıkmayanların “insana saygı ilkesinden” söz etmesi de ilginç oluyor. Raporda sık sık zorunlu eğitimin insanları “tek tipleştirdiğini” iddia edenlerin, herkese aynı inancın dayatılmasını tek tipleştirme olarak görmemesi de ilginç oluyor.

Raporda, “Zorunluluk, eğitimde disiplin eksikliği getirmiş ve öğretmenleri zor durumda bırakmıştır” deniyor. Oysa disiplinsizliğin temel nedeni, öğrencilere farklı davranılmasıdır, bazı öğrenciler okul yönetimi tarafından desteklenirken bazılarının dışlanmasıdır, bir inancın hatta farklı inancın çocuğa dayatılmasıdır, soru sormalarının ve ya da dertlerini anlatmalarının engellenmesidir, uyuşturucunun küçük yaşlara kadar yayılmasıdır, gizli saklı istismar olaylarıdır, ekonomik farklılıklardır, okula aç gidilmesidir, …

Raporu yazanların gerçeklerden ne denli uzak oldukları, raporda mesleki eğitimle “tıpkı atalarımız Selçuklu ve Osmanlıların yaptığı gibi yetenek temelli eğitime geçilmiş olacaktır” demelerinden de bellidir. Çünkü atalarımızın halkın eğitimiyle ilgili tutumu 1824’ kadar, "saldım çayıra mevlam kayıra" niteliğindedir; bu tarihe kadar Osmanlı halkın eğitimiyle pek ilgilenmemiştir.

Aman yanlış bir izlenime kapılmayalım, bu raporu yazanların gerçekleri bilmedikleri düşünülmesin. Her şeyi biliyorlar bilmesine de, gerçeklerden kaçıyorlar. Amacın üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olduğu anlaşılıyor.

Not: Devamı haftaya.

[email protected]
 

  • 1

    https://www.maarifplatformu.com/turk-egitim-sistemi-ve-zorunlu-egitimin-yansimalari-calistay-raporu/