Yapay çimde gerçek futbol

Yaz Oyunları ya da erkekler futbolunda Dünya Kupasının olmadığı tek basamaklı senelerin yaz aylarında, sporseverlerin izleyecek bir şey bulamamaktan yakındığı günler çok gerilerde kaldı. Wimbledon ya da Fransa Bisiklet Turu gibi yüzyılı aşan geçmişleriyle her sene meraklılarını televizyona kilitleyen organizasyonlar bir yana, popüler branşların alt yaş kategorilerinin, uzak kıtalardaki şampiyonaların tv yayınlarının yaygınlaşması, spor seyirciliğinde yaz kuraklığını ortadan kaldırmış durumda. Hele benim gibi, güzel havalardan cesaret alıp, "ben artık maç seyretmek değil, maç yapmak istiyorum" diyerek soluğu dışarıda aldıktan sonra, sakatlanıp huzuru kanepe sporseverliğinin dinginliğinde bulanlar için alternatifler sınırsız.

Özellikle bu haftasonu iki final maçı ön plana çıkıyor. Kanada'da düzenlenen Kadınlar Dünya Kupasının finali, turnuvanın favorilerinden ABD ve Japonya'yı karşı karşıya getirecek. Copa America'da ise, ev sahibi Şili tarihindeki ilk şampiyonluğu almak amacıyla, bu yıl kazanılabilecek her kupayı kazanma ünvanına yakın olan Messi'nin liderliğindeki Arjantin'le mücadele edecek. Saat farkı nedeniyle her iki turnuvayı da takip etmek kolay değildi. Copa America, seyirciye sürekli yenisi dayatılan yayın platformlarından birisinde ve münhasıran yayınlandığı için, alışılageldik mecralardan yayınlanan Kadınlar Dünya Kupası gözlemlerine ağırlık vermek durumundayım.

Bu aslında bir zorunluluk olduğu kadar bir tercih de. Dünya Kupası, Olimpiyat turnuvası ve kısmen son yıllarda atak yapan Avrupa Şampiyonlar Ligi bir kenara bırakılırsa, kadın futbolunu izlemek için en elverişli sahne. Bu yıl yedincisi düzenlenen turnuvanın öncesinde merak edilen konular arasında, yolsuzluk skandalının üzerine, bir sonraki Genel Kurul'da başkanlığı bırakacağını açıklayan Sepp Blatter'in turnuvada bulunmak üzere Kanada'ya gidip gitmeyeceği ve maçların oynanacağı bütün stadyumların zeminin yapay çim olmasının, oyunun kalitesi ve oyuncu sağlığını nasıl etkileyeceği bulunuyordu. Blatter beklenildiği üzere açılışa katılmadı; zira ABD'deki savcılıkla koordinasyon içerisinde hareket eden İsviçre makamlarının, Zürihteki FIFA yöneticileri hakkındaki soruşturması henüz ilk safhalarındaydı ve 79 yaşındaki başkanın dikkati de bu yöndeydi. Üstelik, soruşturmanın Blatter'e sıçraması ve FIFA Başkanının Kanada'ya gitmesi halinde, ABD savcılığının devreye girerek Kanada'nın Blatter'i bu ülkeye göndermesini sağlayabileceği söylentileri dolaşıyordu. O günlerde FIFA kaynakları, başkanın final maçına katılabileceğini belirtiyorlardı. Bir son dakika sürprizi olmazsa Blatter, final karşılaşmasında da bulunmayacak. Soruşturmanın başlangıcından bugününe gelinen noktada, ABD savcılığının önemli bir eski üst düzey yönetici olan ABD'li CONCACAF yöneticisi Glazer'in itirafçı-tanıklığına başvurduğunu ve son olarak, Zürih'te tutuklu bulunan 7 FIFA yöneticisinin ABD'ye gönderilmesinin istendiğini görüyoruz. Bir başka deyişle, Blatter'in dertleri bitmiş değil. Ayrıca, 2004 yılında verdiği o "talihsiz" demeci de, onu kadın futbolu dünyasında popüler birisi yapmıyor (kadın futbolunun, sporcuların daha kısa şortlar giymesi halinde daha çok izleneceğini söylemişti).

Diğer konuya gelirsek, yapay çimin doğal çime nazaran daha sert olduğu ve düşme sonucunda vücutta daha derin kesiklere yol açtığını savunanlar da, bunun aksini söyleyip, iki zemin arasında sakatlık riski açısından bir fark olmadığını belirten uzmanlar da var. Görüş farklılıkları olsa da, hem erkek hem kadın futbolcuların sıklıkla yapay çimden şikayet ettikleri de bir gerçek. Bu şikayetler, yalnızca sakatlık değil, oyun kalitesine ilişkin endişelerden de kaynaklanabiliyor. Bu turnuvada ABD forveti Wambach, topun tuhaf biçimde sektiğinden, Japonya kaptanı Aya Mirama ise top sürmenin daha zor olduğundan yakındılar. Japonya-Hollanda karşılaşmasında, Hollanda'nın attığı ve kaleciler açısından muhtemelen turnuvanın en sakar golü olan pozisyonda, Japon kalecinin eldiveninde kalması gereken zayıf bir kafa vuruşu, gerçekten de tuhaf bir biçimde yerden sektikten sonra, kalecinin parmaklarının üzerinden ağlara gitti. Tartışma sürecektir ama sonuç olarak, yapay çimin futbolcuların alışkanlıklarını değiştirmeye zorladığı bir kez daha görülmüş oldu.

Yapay çimi, birbirlerine yakın güçlerdeki takımların oynadıkları maçlarda görülen gol kısırlığının nedeni olarak ileri sürenler de oldu. Buna karşın, turnuvada iddialı takımların aralarında oynadıkları hemen her karşılaşmanın oldukça çekişmeli geçtiğini de not etmek gerekiyor. Japonya, yukarıdaki şansız golü yediği karşılaşmada 2 güzel gol kaydederken, bunlardan ikincisi "şiir gibi" nitelemesini hakediyordu. Ceza sahası çevresinde seri paslaşmalar, bir topuk pası, topun üzerinden atlama ve şık bir vuruşla, 1982 Brezilyasını anımsatan bitiriş. Japonya göze hoş gelen ataklarını, iyi savunmacıları olan ABD karşısında da sürdürebilirse, üst üste ikinci şampiyonluğuna ulaşabilir.

Son yıllarda yükselişe geçen Fransa, turnuvanın belki de en iyi maçında Almanya'ya elenirken göz doldurdu ve 2019'da ev sahipliği yapacağı Kupa için olumlu sinyaller verdi. Normal süresi biraz tartışmalı bir Almanya penaltısıyla 1-1 biten karşılaşma,  birçok açıdan aynı ülkelerin 1982 erkekler kupasındaki yarı-final randevusunu hatırlattı. Tıpkı o maçta olduğu gibi, normal süre içerisinde daha üretken olan taraf Fransa olurken, "Maviler" ikinci yarıda stiliyle Zidane'a benzetilen Necib'in golüyle öne geçti. Ancak penaltı atışlarıyla kazanan, müzesinde 2 dünya şampiyonluğu bulunan Almanya oldu. 

Kanada'dan iyi anılarla ayrılacak olan bir diğer ekip de, bu yazının yazıldığı sıralarda Almanya ile üçüncülük maçı oynayan İngiltere. Tarihinde ilk kez yarı finale ulaşan takım, bu başarıyı çeyrek finalde ev sahibini geçerek elde etti. Japonya'ya karşı oynanan yarı final maçının duraklama anlarında, ceza sahasına gönderilen tehlikeli bir uzun pası kesmek isteyen Bassett, kalıplaşmış tabirle topu kendi ağlarına göndermese de, yaptığı ters vuruşla top üst direğin altına çarptı ve sonrasında çizgiyi geçti. Bu gol, Japonya'yı 2-1'lik sonuçla finale taşırken, Bassett'in gözyaşları İngilizlere, 25 yıl önce İtalya'da Paul Gascoigne'ın gördüğü kartla final için cezalı duruma düşmesinden sonra döktüğü yaşları hatırlattı. İngiliz oyuncuların duygulu ve güzel bir karşılamayla evlerine döneceklerinden şüphe yok.

Yazıyı tamamlamak üzere okurken fark ediyorum; kendime ait olan ve buraya aldığım diğer benzetmeler ve yorumlarda hep erkekler futboluna atıf var. Bu bir anlamda doğal, sonuç olarak futbol hafızamızı biçimlendiren erkekler futbolu olageldi. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli unsurlardan birisi gelişmeye açık ve yatkın olmaksa, bundan sonraki yazılarımda kadınlar futbolunu kendi gelişim süreci içerisinde ve erkekler futbolundan özerk biçimde değerlendirenlere katılmam gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde Blatter ve benzerlerinin safına düşeriz ki, aman diyeyim.