Oyundan başka her şey

Yılın o günü geldi çattı. Açıkça söylemem gerekirse bir yıl boyunca pek de ilgilenmediğim ancak Şubat ayının başlarında hakkında söylenenlere kulak kabarttığım spor Amerikan Futbolunun, ünü kendisini aşan final maçı organizasyonu Super Bowl'un 50.si, bu akşam San Francisco Körfezi yerleşimlerinden Santa Clara'daki stadyumda gerçekleşecek.

Bu vesileyle Noam Chomsky ile bir mülakat yapıldı ve mülakatın soru soran tarafındaki gazeteci Dave Zirin'in gururla vurguladığı üzere bu, ünlü düşünürün yaşamı boyunca spor üzerine ilk konuşmasıydı. Chomsky, Denver Broncos ve Carolina Panthers'ı karşı karşıya getirecek final maçı üzerine, konu hakkında pek bir fikri olmadığını belirtse de, takımın oyun kurucusu (Quarterback-QB) Cam Newton'un hatrına, Panthers'ın yanında saf tuttu. Kuzey Amerika profesyonel sporları izleyiciliğinin kitleselleşmesinde, bahislerin önemli bir payı olduğundan, dinleyicilerin ilgisini çekmiş olabilir. Mülakattan bu tahminin dışında bizim ilgimizi çekebilecek bir tespiti de vardı Chomsky'nin. İnsanların ekonominin gidişatı, sağlık hizmetlerinin sunumu gibi kendilerini doğrudan ilgilendiren önemli konularda görüş belirtmekten kaçınmalarına karşın, spor radyolarında denk geldiği sohbet programlarına katılan takipçilerin büyük bir özgüvenle yorumlar yapması, ABD'nin parlak yüksek öğrenim kurumlarından MIT'te çalışmaya devam eden Linguistik Profesörünün ilgisini çekmiş. Chomsky, toplumu doğrudan ilgilendiren konularda bir görüş belirtmeme konusunda, "bu işler sizin kaleminiz değil, uzmanlık ister" anlamına gelen büyük bir propaganda yapıldığını, ancak sporda böyle bir baskı olmadığını söylüyor. Benzer bir durumu sayıları giderek artan moda, yemek veyahut insan ilişkilerini konu alan televizyon programlarının, sosyal medyada ya da günlük yaşamda çokça konuşuluyor olmasında da görmüyor muyuz?

Konuyu dağıtmamak adına, iletişim ve sosyolojinin alanına giren bu benzetmeyle yetinelim ve Chomsky'nin sözünü ettiği propagandaya boyun eğip, akşamki maça dönelim. Yazının başında organizasyon nitelemesini kullandım, çünkü Super Bowl bir maçtan ziyade dev bir tüketim fuarı. Net süresi 60 dakika olan ancak aralarla toplam süresi 3 saati bulabilen her NFL maçı, bir reklam filmleri festivali niteliğini taşıyorsa, Super Bowl reklam filmleri ve kampanyaları açısından Cannes film festivaline benzeyen bir platform. İddialı markalar, yeni reklam filmleri ve kampanyalarını her yıl Super Bowl'da görücüye çıkarıyorlar. Bu yıl, maçın durduğu anlarda ve devre arasında televizyonda gösterilecek 30 saniyelik reklamların ücretinin 5 milyon dolar olduğu açıklandı.

Tüketim çılgınlığı, televizyon yayınlarıyla sınırlı değil. Final maçının oynandığı Pazar, devlet kayıtlarına göre ABD'de Şükran Gününden sonra en çok gıda tüketiminin gerçekleştiği gün. Ev sahibi stadyumun etrafında oluşturulan vakit geçirme alanları da tüketim çeşitliliğini arttırıyor. Bu finalin evsahibi San Francisco Körfez Bölgesinden bir aktivistle yapılan ve yine Zirin'in imzasını taşıyan bir başka mülakattan, maç öncesi "gentrification" çalışmalarının yoğunlaştığını öğreniyoruz. Büyük spor organizasyonları gerçekleştirildikleri yerlerde, kent alanlarının dönüşüme uğraması ve sözkonusu kentte temel ihtiyaçlar ve servislerin fiyatlarının artması gibi gelişmeleri de beraberinde getiriyor. Organizatörler ve organizasyonun asıl sahibi NFL, IOC, FIFA vb. kuruluşlar ve bu operasyonu üstlenmek isteyen ulusal ya da yerel yönetimler bu dönüşümlerin geçici sıkıntılar getirse de, yeni iş ve eğlence alanları yaratmak gibi yararları olduğunu savunuyorlar. Ancak, Körfez Bölgesindeki bu aktivistin de Super Bowl örneği üzerinden anlattığına göre, bu dönüşümlerin yarattığı sıkıntılara karşın, yereldeki toplum "geçici" faydalara dahi kavuşamıyor. Şaşalı organizasyonun temelindeki spor etkinliğine katılmak için ödenmesi gereken yüksek bilet ücretlerini karşılayamıyorlar. Kültürel çeşitliği ve eğlenceli yaşamıyla bilinen Körfez Bölgesinde, final maçının öncesi ve sonrasındaki partilerde çalacak DJ'ler bile dışarıdan getirilmiş.

Hay allah, başka şeyleri konuşmaktan maça bir türlü gelemiyorum. Bir daha deneyelim, Chomsky'nin desteğini açıkladığı Carolina Panthers'ın oyun kurucusu Newton, hem bir Afro-Amerikan oluşuyla, hem de eğlenceli tarzıyla pozisyonunda alışılagelen tipolojiden farklı bir karakter. Amerikan futbolunun doğası gereği oyun kurucuların başka sporlardaki yaratıcı oyuncularda olmayan özgün bir yönü var. İlk defa Amerikan Futbolu maçı izleyen deneyimli bir spor seyircisi kısa sürede, bütün hücum sisteminin oyun kurucuya birkaç saniyelik rahat hareket alanı bırakmaya ve bu oyun kurucunun da doğru zamanlamayla doğru yere pas atmasına, alternatif olarak da topla "drive" etmesine dayandığını fark edebilir. (Socrates Şubat Sayısında bu konuda iyi bir yazı var) Bu durum oyun kuruculara ağırbaşlı liderlik olarak tanımlanabilecek özellikler atfedilmesine yol açıyor. Newton ise dansıyla meşhur bir oyun kurucu. Bunun yanı sıra, bu finaldeki rakibi Peyton Manning ve çok sayıda şampiyonluğu olanTom Brady gibi mevkidaşlarının aksine, iri bir oyuncu olmasına rağmen atletik özellikleri de önemli bir silahı. Önüne yığılan devasa defans oyuncularının üzerinden parende atarak "touchdown" yapabiliyor. Bir de ırk meselesi var, oyun kurucular çoğunlukla Beyaz ve Newton hem Afro oluşuyla, hem de özgün tarzıyla, basketbolun aksine Beyazların ağırlıkta olduğu bir dünyada zaman zaman şimşekleri üstüne çekebiliyor.

Chomsky'nin vurguladığı doğrultuda, yazının sonunda da olsa sistemin benden yorum yapmamı beklediği konuya gelebilmiş oldum. Tamamlarken tarihin bir cilvesiyle bitirip, yeniden yolun dışına çıkalım. Bu yıl Super Bowl'un ve finalin oynanacağı San Francisco bölgesinde kurulan Kara Panterler'in 50. kuruluş yıldönümü. Finalin takımlarından birisi de Carolina "Panthers" ve oyun kurucusu Newton. Oyundan başka her şeye benzeyen bu organizasyonu izlemek isteyenler için takım önerisi de yapmış olduk, bahis oynamak yok ama.