Kötü olan hangisi?

Rakibine kasıtlı sert müdahaleler yapan mı, hakemi aldatarak rakibinin oyundan atılmasını ya da takımı için başka bir menfaati temin eden mi, yoksa saha içerisindeki ağırlığını kullanıp, deyim yerindeyse kabadayılık yaparak hakemleri ya da rakipleri üzerinde baskı kuran mı, hangisi kötü?

Bu çoklu soruya hemen herkes "hepsi" yanıtını verecektir. Futbolda şike üzerine geniş kapsamlı ve analitik yaklaşımla yazılmış iki kitabın sahibi, Declan Hill, şike yaparak oyunun sonucunu etkilemenin bütün kültürlerde bir sapma, yoldan çıkma olarak kabul edildiğini, buna karşın her kültürde çeşitli biçimleriyle hilenin ya da doğru olmayan davranışların kabul gördüğünü yazıyor. Kitabında, Chris Taylor'un kitabından alıntı yaparak aktardığı Mauricio Taricco'nun örneğiyle tezini destekliyor. Arjantinli futbolcu İngiltere'de oynadığı dönemde, bir maç sırasında rakip futbolcu elini kaldırınca kendisini yere attığını, hakemin de buna kanıp elini kaldıran oyuncuya haksız yere kırmızı kart gösterdiğini ve sonrasında, kendi takım arkadaşları ve hocası dahil herkes tarafından "hilekar" olmakla suçlandığını anlatıyor. Taricco kendisini savunurken " Bu Arjantin'de olağan bir davranıştır, eğer bir rakip oyuncuyu attırırsanız, hocanıza göre iyi bir iş yapmışsınız demektir" diyor. Hill bu noktada, İngilizlerin Taricco'ya kızdığını ancak Vinnie Jones gibi Adalı futbolcuların, kıta Avrupasından gelen yetenekli oyunculara karşı zaman zaman ahlak sınırlarını zorlayan sert davranışlarının da bir tür hile ya da kötülük olduğunu, ancak bunun "erkeklik" adına meşrulaştırıldığını hatırlatıyor. Vinnie Jones atipik bir örnek olarak düşünülebilir; "kasap" olarak tanımlanabilecek futbolcu, Wimbledon'un meşhur "kötü çocuklar" kadrosunun sembol ismiydi ve sonrasına çeşitli aksiyon filmlerinde oynadı. Ancak hemen akıllara Roy Keane gibi yine çok meşhur bir kötü çocuk ama aynı zamanda yetenekli bir oyuncunun ismi de geliyor ki, İngiltere'den başka birçok örnek bulmak da mümkün. Bu oyuncuların sert tarzınının kendi taraftarları tarafından kınanmadığını da hatırlıyoruz. Ya da Zidane'ın ihtişamlı kariyerini Materazzi'ye kafa atarak sonlandırmasının dünya halkları tarafından selamlandığını biliyoruz. Örnekler çoğaltılabilir, ancak Hill'in tespitlerine, genellemelerin tehlikelerini aklın bir köşesinde tutarak katılmak mümkün.

Türkiye'de hangi davranış ya da Hill'in deyimiyle hangi hile, kendi taraftarları tarafından bile kötü olarak tanımlanır ? Bu soruya "bizde şike yapmak da hile olarak kabul edilmiyor" diye yanıt verenler elbette olacaktır. Bu konuda, bizdeki sorunun şikeden rahatsız olmamak değil, bunu kabullenmemek ve sorumlularla camiaları ayrıştırmamak olduğunu düşündüğümü not ederek, devam ediyorum. Penaltı kazanmak ya da rakibi oyundan attırmak için kendisini yere bırakan oyuncunun hareketinden taraftarlar pek hoşlanmazlar. Bu hileyle bir gol kazanılır ya da rakip eksiltilirse, bir burukluk kalır içlerinde. Rakibine kasıtlı ve sert müdahalede bulunan futbolcunun savunulduğu da pek görülmemiştir. Son haftalarda ve elbette önceki yıllarda yaşanan benzer vakalar karşısında, Türkiye'de mazur görülen kötü davranışların, rakip futbolcular, hakemler hatta teknik adamlarla didişmek, küfürleşmek, duruma göre bu düşmanlara bir yumruk sallamak olduğunu söyleyebilir miyiz? Aklı başında insanların, rakiple karşı karşıya gelme halinde, kendi takımını temsil edenlerin günahını görmezden gelmek bir tarafa, desteklediklerine tanık olabiliyoruz. Burada topluluk kimliğine aidiyet ortaya çıkıyor ve topluluk içindeki bozukluklar örtbas ediliyor. Bir ölçüde anlaşılabilir bir durum, ancak bu örneği vermeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz hafta oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş maçında Fenerbahçe'nin formsuz oyuncusu Emenike'nin kendi kendini oyundan alması ve formasını çıkarması, küçük çaplı bir infial yarattı. Oyuncu, haftalardır takımın kötü gidişatından neredeyse tek başına sorumlu tutuluyordu, üstüne bir de maç içerisinde yuhalanınca, BBC'ye haber olmasına neden olacak kadar sıradışı bir tavır göstermiş oldu. Bunun üzerine eleştirilmesi normaldi, ancak futbolcunun, armanın ve formanın kutsallığı üzerinden topa tutulmasına anlam vermek gerçekten güç. Aynı forma ve armayla küfür etmek, kabadayılık yapmak ve bunu neredeyse her maç tekrarlamak o sembollere saygısızlık olarak kabul edilmezken, kimseye zararı olmayan çocukça ama insani bir hareket, ciddi bir kabahat olarak değerlendiriliyor. Sanırım bunun nedeni, kötü davranışın rakibe yöneldiği için görmezden gelinmesi, forma çıkarmanın kulübe gösterilen bir tepki olarak düşünülmesi.