FIFA krizi-I: Usül ve jeopolitiğe giriş

Geçtiğimiz çarşamba günü, ABD Başsavcısının açıkladığı soruşturma süreci, dünya futbolunda büyük çaplı bir sarsıntıya yol açtı. FIFA'nın başkanlık seçimlerinden, dünya kupası evsahiplerinin belirlenmesine, sponsorluk anlaşmalarından, kupa organizasyonlarının tv yayın haklarının satışına kadar aldığı hemen her karar yıllardır tartışılıyordu. Bu kararlardan bazıları hakkında yolsuzluk iddiaları ileri sürüldü, bazı iddialar mahkemeler ya da disiplin kurullarının önüne geldi ve bazı üst düzey yöneticiler, çeşitli cezalar da aldılar. FIFA ve yolsuzluk, birbiriyle o kadar çok bir arada anılmaya başladı ki, arama motorlarının satırına "FIFA" yazınca, otomatik tamamlama uygulamaları "corruption" kelimesini ilk sıralarda öneriyor. Ayrıca, 2010 yılında gerçekleşen 2018 ve 2022 Dünya Kupaları oylamaları üzerinde, oyların maddi menfaatler karşılığında satıldığına dair çeşitli iddialar ortaya atılmış ve örneğin, Katarlı FIFA Başkan Yardımcısı Muhammed Bin Hammam, ömür boyu uluslararası futbol yöneticiliğinden men edilmişti. Bu iki oylamayla ilgili olarak, FIFA da ABD'li bir hukukçunun yönetiminde kurulan, bağımsız uzmanlardan oluşturulan bir komisyona, bir rapor hazırlaması görevini vermişti. Komisyon başkanının adıyla anılan Garcia Raporu, yakın bir zamanda yayınlandı; rapor, Federasyonun için kapsamlı reform öneriyordu.

Kısacası, FIFA yöneticilerini de kapsayan bir yolsuzluk soruşturmasının başlatılması şaşırtıcı değil. Bununla birlikte bu soruşturmayı ilginç kılan, aramalar ve gözaltıların, FIFA Başkanlık seçimlerinin 2 gün öncesine denk gelmesi ve şu son birkaç gündür, İngiliz medyasının başını çektiği Blatter karşıtı kampanyanın oldukça sert oluşu. Bu yazıda, soruşturmanın usulüne ilişkin bazı konuları netleştirerek, soruşturmanın motivasyonu ve içeriğine ilişkin tartışmaları bir süre daha izlemek gerektiğini düşünüyorum. Zira ortalık bir hayli karışık.

ABD yargısının soruşturmasının kapsamı, Başsavcının "şimdilik" kaydını düşerek yaptığı açıklamaya göre, 2010 Dünya Kupası ve 2016 Copa America (G.Amerika) turnuvalarının, evsahipliği oylamaları sırasında, bazı delegelerin oylarının rüşvet karşılığında satın alındığı suçlamalarından oluşuyor. Başsavcının düştüğü bu kayıt dikkat çekici, çünkü aynı açıklamada şüphelilerin, 20 yılı aşkın bir süredir devam eden ve mali değeri yaklaşık 150 milyon dolar olan yolsuzluk suçlamalarıyla muhattap oldukları vurgulanıyor. İsviçreli savcıların başlattığı soruşturma ise, ABD yargısından ayrı ama, savcıların deyişleriyle, ABD yargısıyla "koordineli" bir biçimde ilerliyor. Çarşamba günü Zürih'te bulunan FIFA merkezinin bilgisayarlarında arama yapılarak, aralarında Başkan Yardımcıları Jeffrey Webb (aynı zamanda CONCACAF Başkanı) ve Eugenio Figuerodo'nun da bulunduğu 7 yönetici gözaltına alındı. İsviçre soruşturmasının odak noktası ise, 2018 ve 2022 Dünya Kupası evsahipliği oylamaları. Başka gözaltılar ise, ABD Başsavcılığı'nın talimatı uyarınca, Kuzey ve Orta Amerika ve Karayipler Konfederasyonu CONCACAF'ın ofisinin bulunduğu Miami'de ve eski CONCACAF Başkanı ve eski FIFA Başkan Yardımcısı Jack Warner'ın memleketi Trinidad Tobago'da gerçekleşti. 2010 Dünya Kupası'nın Güney Afrika'ya verilmesi için yüklü miktarda rüşvet aldığı iddia edilen ve soruşturmaya tabi tutulan, nüfusu 1,5 milyonun altındaki Karayip ülkesinin ünlü siması Warner, yine yüklü miktarda bir kefalet ücreti karşılığında hürriyetine çabuk kavuştu. Warner'ın gözaltına alınması, İsviçre'deki gözaltıların aksine, ABD Başsavcılığı ile ülke makamlarının işbirliği ile yürütüldü.

Soruşturmanın şu ana kadar su yüzüne çıkan içeriğine ve usulüne ilişkin temel bilgileri toparladıktan sonra, bir noktaya dikkat çekmekte yarar var. İsviçre makamları her ne kadar ayrı bir soruşturma yürütüyor olsalar da, soruşturmanın komuta merkezi ABD. Zürih'te gözaltına alınan başta CONCACAF Başkanı Webb olmak üzere, bazı şüphelilerin ABD'ye iade edilebileceği söylentileri dolaşıyor. Eğer böyle bir durum sözkonusu olursa, ABD yargı yetkisini bir kez daha sınırlarının dışına taşımış olacak. Çünkü Webb ne bir ABD vatandaşı, ne de soruşturmada iddia edilen onaylar, şu ana kadar kamuoyuna yansıdığı boyutuyla, ABD'nin yargı sınırları içerisinde gerçekleşmedi. Bu noktaya dikkat edildiğinde, Putin'in şaşırtıcı gelen "ABD yargı yetkisini genişletmek istiyor" çıkışı, biraz daha anlam kazanıyor. Democracynow.org'da soruşturmanın usulü üzerine konuşan spor yazarı Dave Zirin, ABD adli makamlarının, 11 Eylül saldırıları sonrasında yürürlüğe giren, uluslararası terör soruşturmaları kurallarını, bu olaya da uyguladıklarını belirterek, Putin'in haklı olduğu bir nokta olduğunu söyledi. ABD'nin izlediği bu usul, başka ülkelerin vatandaşlarını ceza soruşturmalarının sanıkları haline getirerek, uluslararası hukuk kurallarını ihlal etmesiyle eleştiriliyor.

Bir dernek genel kurulu ya da benzer bir toplantıda, "usule ilişkin söz almak istiyorum" dedikten sonra lafı uzatan konuşmacılar gibi görülmek pahasına, FIFA soruşturmasının usulüne ilişkin bu tartışmadan, konunun FIFA'nın yapısı ve işleyişi hakkındaki tartışmanın kapsamına giren kısmı üzerinde de kısaca durmak isterim. ABD ve İngiltere'nin Blatter'e karşı olan tepkisinin temelinde, 2018 ve 2022 Dünya Kupası organizasyonlarının, sırasıyla Rusya ve Katar'a verilmesi yatıyor. Bu organizasyonlar elbette bir oylama sonucunda bu ülkelere verildi, hatta Blatter'in 2022 Kupası için Katar'ı tercih etmediği de bilindiği gibi, sonrasında bu seçimin bir hata olduğuna ilişkin açıklamaları da bulunuyor. Buradaki tepki aslında, 2018'e İngiltere'nin, 2022'ye ise ABD'nin aday olmuş olmasına rağmen, evsahipliği hakkını kazanamamış olmalarından kaynaklanıyor. UEFA ülkeleri de, Rusya ve İspanya gibi önemli birkaç istisna haricinde, Blatter'den haz etmemeleriyle biliniyorlar. Blatter'i destekleyen ve geçen Cuma günü gerçekleşen seçimde tekrar başkanlığa seçilmesini sağlayan esas grup ise, Afrika, Asya, Orta Amerika ve Okyanusya grupları. Bir başka deyişle, futbol endüstrisinin "güney"i. Önemli spor araştırmacısı David Goldblatt Guardian için kaleme aldığı yazıda, gerek Blatter döneminde ve gerekse öncesinde FIFA çevrelerinde yolsuzluklar yaygın olmasına rağmen, özellikle Blatter döneminde FIFA'nın, futbolun bu güney ülkelerine hatırı sayılır miktarda kaynak aktardığını ve gelişmiş ülkelerin, bu gidişattan pek de memnun olmadığını dile getirdi. Goldblatt'e hak vermek mümkün, bununla birlikte, UEFA Başkanı Platini'nin Katar 2022 Dünya Kupası'nın önde gelen savunucuları arasında bulunduğunu biliyoruz. Aynı Platini, seçimden 2 gün önce, Blatter'in istifa etmesi gerektiğini açıklayarak FIFA Başkanına olan antipatisini bir kez daha teyit etti. Demek istediğim, Goldblatt'ın ortaya koyduğu "çelişki" yapısı, bazı sapmalar ve istisnalar da barındırıyor.

Ortadoğu siyasetinin karmaşıklığını ve değişkenliğini andıran, FIFA yüksek politikası üzerine bilgileri ve analizleri derlemeye haftaya devam edeceğim.